Yaşlılardan öğrenecek çok şey var

Güncelleme Tarihi:

Yaşlılardan öğrenecek çok şey var
Oluşturulma Tarihi: Ocak 15, 2017 00:02

AKDENİZ Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail Tufan’ın yürüttüğü Türkiye Gerontoloji Atlası GEROATLAS’ı esas alarak gittiğimiz Ordu-Gölköy, Aydın-Bozdoğan, Afyonkarahisar-Dinar, Sivas-Doğanşar, Muğla-Fethiye, İzmir-Karaburun’da uzun yaşamanın sırlarının peşine düştük. Evlerine konuk olduğumuz 20 yaşlıdan dinlediklerimizi Hürriyet sayfalarında 5 gün boyunca paylaştık.

Haberin Devamı

Doğrusu uzun yaşamak için genel geçer bir formüle rastlamadık. Ancak fark ettik ki coğrafya ve bağlı koşullar değişse de uzun yaşayanların bazı ortak özellikleri vardı. İşte bu özellikler:

YOKLUĞU BİRLİKTE GÖĞÜSLEMİŞLER
Yaşlanmak aslında belli bir bölgenin özelliği değil. Türkiye’nin her yerinde, giderek artan yaşlı bir nüfus var. Bizim gittiğimiz yerlerin temel özelliği yaşlıların sağlık, zindelik, genel yaşam memnuniyeti, aile ilişkileri memnuniyeti gibi beklentilerini karşılaması açısından öne çıkması.

Hepsinin gençliği çok çalışarak geçmiş. Tarlada, bağda, bahçede ekin, sebze, meyve yetiştirmişler, hayvancılık yapmışlar. Eşler birlikte, yaz-kış demeden omuz omuza vermişler, yokluğa, yoksulluğa birlikte göğüs germişler. Evlerini yapmış, tarlalarını genişletmiş, çocuklarını büyütmüşler.

YETİŞTİRDİKLERİNİ YEMİŞLER
Toprak ne verdiyse onunla beslenmişler. Hayvanlarından elde ettikleri süt, yoğurt, peynir, tereyağ, kaymak, balı sofralarından eksik etmemişler. Çarşı, bakkal, marketten almamışlar. Kimi günde sadece iki öğün yiyor, kimi üç-beş. Görüştüklerimizin hiçbirinde kilo fazlalığı yoktu.

Çoğunluğu doktora ya hiç gitmemiş ya da az gidiyordu. Kulakların ağır işitmesi en sık rastladığımız şikâyet oldu. Görmede kayıp ve yeni yeni başlayan unutkanlık da diğer duyduklarımız. Doğrusu bir check-up’tan geçseler sonuçları ne çıkardı ben de çok merak ettim.

OLANLA YETİNİYORLAR
Mütevazı hayat koşullarına rağmen mutlular. Moralleri yerinde. Olanla yetiniyor, daha fazlasını talep etmiyorlar. Evleri sıcak, bir kap aşları olsun yetiyor.

Çoğunluğu gençliklerinde de sorunlara takılmamış, kafaya takmamış. “Üzülmeye değmez” deyip, önlerine bakmış.

Yaşlılardan eşleri hayatta sadece ikisi vardı. Eş kaybı hepsini kötü etkilemiş. Hâlâ arkalarından gözyaşı döküyor, özlüyor ve türkü okuyorlar.

Çoğu yalnız yaşıyor. Değişen hayat koşulları, kentlere göç nedeniyle evlatlarından uzak kalmışlar. Ama büyük kentte yaşamak onlar için eziyet. Kimi şehirleri ‘cezaevi’ne benzetiyor. Kışın en fazla birkaç ay tahammül edebiliyor, ardından evlerine geri dönüyorlar.

Sosyal dayanışma sürüyor. Yakınlarındaki evlat, akraba ya da komşular destek oluyor.

BEKLENTİLERİ HAL-HATIR SORULMASI
Arkadaşlarını, eşlerini kaybeden yaşlılar çocuklar, torunlardan daha fazla ilgi bekliyorlar. Maddi bir beklenti değil bu. Daha sık hal-hatır sorulması, konuşulması istedikleri.

Yaşlılar içinde hâlâ sigara içmeye devam eden tek bir yaşlı vardı. Gençliklerinde alkol tükettiğini söyleyen ise sadece iki yaşlı. Onlar da pişmandı. Doğrusu bu pişmanlığı sağlık nedeniyle mi dini inançları yüzünden mi yaşadıklarını anlayamadım.

ASIL KORKULARI BAKIMLARI
Uzun hayatlarına rağmen hiçbiri, “Çok yaşadım, yeter” demiyor. 95 yaşına gelmiş dede, “Bir 10 yılım daha var” diyor, 104 yaşındaki bir başkası yeni pantolon diktirmek için komşu ilçedeki terziye gitmeye hazırlanıyor.

Ölümden korkmuyorlar. Asıl korkuları bakımlarının olmaması, el-ayaklarının tutmaması. “Bakımın olmazsa yaşlılık zor” diyorlar.

Dini inançları güçlü. Namazlarını kılıyorlar. Cami diğer yaşlılarla görüşme, buluşma, sosyalleşme yeri aynı zamanda.

BAKMADAN GEÇME!