Yaşlanmak

"Ölene kadar genç kalmak elinizde."

Uzmanlar böyle diyorlar.

Yolunu da gösteriyorlar.

"Beslenmene dikkat et, spor yap, stresten uzak dur, sağlık kontrollerini ihmal etme."

İyi, güzel, alá...

Fakat uzmanların hiç değinmedikleri bir husus var. Zaman içerisinde, yaşın ilerlemesiyle birlikte birtakım yeni huylar çıkıyor ortaya, yeni yeni davranışlar, alışkanlıklar; bir sürü şeyden vazgeçmeler gelip yapışıyor adamın yakasına.

İstediğiniz kadar sağlıklı olun, genç görünün, sizi bunlar "yaşlı" yapıyor.

Nedir mesela...

Her türlü yeniliğe kapamak kendini...

Yeni tatlara, yeni yerlere, yeni insanlara...

Renkten kaçmak sonra...

Beyazdan bile hatta.

Siyah, gri, bejden ibaret bir dünya.

Merakı kaybetmek...

Her türlüsünü. Dünyada olup bitenden komşuda olup bitene kadar.

Hastalanma korkusu...

Özellikle üşütmekten korkmak.

Sürekli cereyan takibi, ter kontrolü...

Teknolojiyle ilişkiyi televizyonu açıp kapamakla sınırlı tutmak...

Cesaretin yok olması...

Risk alamamak...

Garantici olmak...

Gülme yetisinin kaybolması...

Sahi ağız dolusu gülen, kahkaha atan kaç yaşlı görüyorsunuz?

Mizahtan uzaklaşmak...

Dergi, gösteri, film, hatta eş-dost arasında anlatılan fıkralardan bile eskisi kadar zevk almamak...

UYARI LEVHASI

Hiçbiri birdenbire olmuyor bunların.

Yüzdeki çizgilerin nasıl günü saati belli değilse...

Ve nasıl kendini aynada her gün göre göre nereden nereye geldiğini fark edemiyorsa insan...

Bu da aynı.

Sizi her gün gören yakınlarınız da fark edemiyorlar, geri dönülmez noktaya doğru gittiğinizi.

Bizim annemi fark edemediğimiz gibi.

Kemik yoğunluğu ölçülüyor... Kolesterol, şeker...

Ama "ruh erimesi"ni ölçen alet yok. Hani ara ara gidip baktırsa insan...

En iyisi yakın çevrenizden birini gözünüze kestireceksiniz.

"Yaşlanmış" birini.

Bir nevi "tersine rol modeli" olacak sizin için o.

"Uyarı levhası" da diyebiliriz.

Yapacağınız şey çok basit (mi acaba?), ona benzememeye çalışacaksınız.

40’LIK NİNE

İnsanların "yaşlanmasında" çevrenin, hatta basının da büyük payı var.

50’sini, hatta 40’ını geçmiş kişilere karşı adeta bir "uygun bulmama harekátı" başlatılıyor.

50’sini geçen, yeni bir işe girişemez, yeni bir hayata başlayamaz, çocuk sahibi olamaz, yeniden evlenemez, áşık olamaz, hatta pembe giyemez!

Bunları yapar yapmasına da ünlüyse basın, ünsüzse konu komşu tarafından ayıplanır.

"65’lik nine evlendi" diye haberler görüyoruz.

Kalkışan gazetelere çıkıyor. Dünyanın en tuhaf işini gerçekleştirmiş olarak.

Yakından "40’lık nine" de derler.

E, kürtaj yaşı 13’e inince haliyle 40’ında nine olunur!

Geçenlerde yaşı taş çatlasın 36-37 olan eski bir manken için "İlerleyen yaşına rağmen düzgün fiziğiyle dikkat çekti" gibi bir şeyler okudum. Yani aslında uygun olan yağ tulumu haline gelmiş olması!

Beklenen bu.

Hayret etmişler de hayretlerini okura da iletiyorlar.

*

Hepimiz yapıyoruz.

"Falanca 70’i geçti yazı yazmasın", "Filanca artık siyaset yapmasın..."

Yani en çok toplum itiyor insanı o dar çerçevenin içine. Utanır oluyorsunuz genç kalmaktan, genç yaşamaktan, genç davranmaktan. Bu durumda "ölene kadar genç kalmak" bir yana "erken yaşlanmak" daha mümkün gibi görünüyor.

Uzmanlar ha bire "et yeme, ot ye" derken (ki artık bunu anlamayan kalmadı, yeter!) biraz da bu hususlarda ne yapılabileceğine dair akıl verseler...

MIŞ MUŞ

Erdoğan "Tek başıma gelemezsem bırakırım" demiş."Kıvırtma" konusuna ise bilahare girecekler.

Baykal, Erdoğan’a "Uğurlar olsun" demiş. Hiç heveslenmeyin Sayın Baykal, sizi de uğurlayanlar olmuştu fakat dönüp geldiniz.

 Bahçeli, Erdoğan için "Siyasi eceli geldi en yakın deliğe süpürün" demiş. O delik sizin 2002’de girdiğiniz delikse, orası "reanimasyon servisi" adeta.
Yazarın Tüm Yazıları