Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bolluktan önce kıtlık

‘‘Dünyayı refah, özgürlük ve çevre koşullarında iyileşme dönemi bekliyor’’

Umut verici bu sözler 06 Temmuz 1997 tarihli Hürriyet gazetesinin ‘‘25 yıllık bolluk dönemi’’ başlıklı yazıda belirtiliyor. Son derece ilginç olan bu inceleme Wired Magazine'de aynen şöyle yer alıyor;

‘‘Geleceğin tarihçileri, içinde yaşadığımız çağı, dünya tarihinin olğanüstü bir dönemi olarak değerlendirecekler. 1980-2020 arasındaki kırk yıllık dönemi büyük dönüşümün anahtar yılları olarak işaretleyecekler.

Önümüzdeki yıllarda, gelişmiş Batı ülkeleri, 1980'lerden beri geliştirilen teknolojik yeniliklerin getirdiği büyük verimlilik artışıyla, çok hızlı ekonomik büyüme rakamlarına ulaşacaklar. Teknolojik yenilikler 21.yüzyılın ilk yıllarında da geliştirilmeye devam edecek.

Özellikle gelişmiş batı ülkelerini etkileyecek bu dönemin ardından amansız küreselleşme akımı başlayacak. Ulusal ekonomilerin dışa açılması ve pazarların entegrasyonuyla ‘‘ Büyük Patlama ’’nın etkileri tüm dünyayı saracak.

Yıldızı parlayan katılımcı Asya, birleşmiş büyük Avrupa ve iyileşmiş Rusya'nın birlikte yaratacağı ekonomik Mevlana, dünyanın diğer bölgelerini de dizginlemez büyümenin içine çağıracak. Bu iki değişimci trend (kökten teknolojik değişim ve yeni açılmacılık değerleri), önümüzdeki yüzyılda filizlenecek medeniyetlerin medeniyeti; küresel medeniyetin tohumlarını atacak.’’

Geleceğin dünyası için öngörülen bu tablo doğrusu içimizi açıyor. Ancak, tüm bunların hemen gerçekleşebilmesi için sanırım düşünce ve yaşam biçimimizi değiştirmemiz gerek.

Wired Magazine, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın değişen çehresini, ‘‘bilgisayarlar, atom enerjisi, roketler, ticari uçaklar, otomobiller ve televizyon ABD ekonomisini hızla ayağa kaldırdı’’ diyor. Ve Avrupa'nın da uluslararası ticaret sistemi sayesinde nasıl büyüyüp geliştiğini anlatıyor. Sonra da ‘‘Patlayan ekonomi ve artan refah düzeyi sosyal, kültürel ve siyasi değişimleri de beraberinde getirdi. 1960'lı yılların devrimci olarak anılması boşuna değil. Yaygınlaşan bollukla birlikte vatandaşlık haklarından mahkum ırklar ve diğer menfaat grupları da sosyal reform talepleriyle büyük baskılar yaratmaya başladılar. Bu baskılara cevap verebilen devletlerde reformlar, veremeyenlerde devrimler yaşandı.’’ diyor.

Böylece içinde bulunduğumuz değişmekte olan dünyayla ilgili şifreyi de açıklamış oluyor; ‘‘baskılara cevap verebilenler ile veremeyenler’’

Özellikle 1960'lı yıllardan itibaren büyük bir hızla gelişen medeniyetimiz bu gelişmeye bağlı olarak doğal kaynaklarını hızla tüketirken aynı doğrultudaki hızını sürdüremeyeceğini de anlamış bulunuyor. Yani tekrar köklü bir değişim sürecinin başlangıcına gelmiş bulunuyor.

Şimdi bir taraftan Japonya insan hayatı için büyük bir tehdit oluşturduğunu söylediği küresel ısınmaya önlem olarak nükleer enerji santrallerini getirirken Avrupa yapmış olduğu bu nükleer santrallerini kapatıyor. Tabii bu arada Japonya'nın hedeflediği bu enerji santrallerini yapabilmesi de çok zor. Daha 5-6 ay önce bir nükleer facianın eşiğinden dönen Japonya'da halk bu santrallerin yapılmasını istemiyor. Bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi istemeyince de yapılamıyor.

Öte yandan teknolojiyi büyüme adına öylesine düşüncesizce geliştirdik ki, ekonomiden politikaya, sosyal hayatımızdan soluduğumuz havaya kadar hepimizi çok güçlü bir biçimde etkiliyor. Küresel ısınmadan ülkelerarası ilişkilere kadar belirleyici bir konuma gelmiş bulunuyor.

Astrolojik açıdan baktığımız zaman 1962'nin 5 Şubatında meydana gelen 7 gök cisminin dizilişinin bir benzeri 4 Mayıs 2000 yılında oluşacak. Yani 1960 yılların köklü değişim sürecini çok daha farklı olarak yaşayabiliriz. Farklı yaşayacağız çünkü o zaman bu gök cisimleri Kova Burcu'nda dizilmişlerdi. Reformlar da daha çok sosyal, kültürel ve bilimsel boyutta olmuş ve daha sonra bunun ekonomiye yansımasını izlemiştik.

Bu kez Güneş ve Ay ile birlikte Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn Boğa Burcu'nda diziliyorlar. Bu kez değişim madde boyutunda meydana gelecek. Zaten bunun ön işaretlerini şu anda görmekteyiz. Ve bu kez Türkiye bu değişimin tam göbeğinde bulunuyor (Türkiye Cumhuriyeti'nin burcu Akrep yükseleni Yengeç).

Şimdi ‘‘madde’’nin baskısına (Yerküre) cevap verebilen devletlerde reformlar, veremeyenlerde devrimler yaşanacak demektir. Yani biran önce düşünce ve anlayışımızı değiştirip gerekli reformları yapalım. Yoksa Wired Magazine'in sözünü ettiği 25 yıllık bolluk dönemine ulaşabilmek için önce kıtlıkla savaşmamız gerekecek, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları