Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bir imparatorluk çökerken

Okumayı sevenlerden olmak! gibi bir ayrıcılığım var. Herkese tavsiye olunur.

Aslında ben yaşamaktan yana olanlardanım. Fakat, insan ömrü öylesine kısa ki, her şeyi tecrübe edecek fırsatınız olamıyor. Ne yazık!

İşte, böyle bir noktada devreye kitaplar giriyor. Hele bir de hayal gücünüz kuvvetliyse, yaşamış kadar oluyorsunuz. Başka hayatları, başka tecrübeleri deneyimleme fırsatı buluyorsunuz.

Bu arada bilgileniyor ve öğreniyorsunuz.

Öğrenmenin yaşı yok. Sadece istemekle bağlantısı var.

Öğrenmeyi istemek... Yazmayı istemek... Yaşamayı istemek...

Her şeyin başı, istemek!

İstiyorsanız öğreniyorsunuz, yapıyorsunuz, en altından kalkılmaz işlerin üstesinden geliyorsunuz.

İstemiyorsanız, olmuyor.

Kimileri şöyle der; ‘‘istiyorum ama olmuyor’’ ya da ‘‘yapamıyorum’’

Böyle diyenlerin sayısı hiç de az değil. Hatta bunların çoğunlukta olduğu bile söylenebilir.

Demek ki, bu durumda konuyu biraz daha açmak gerekiyor. Ve de işin içine ‘‘bilmek’’ giriyor.

BİLEREK DOĞANLAR

Aslında bazı insanlar, sanki bilerek doğmuşcasına istemeyi başarırlar ve de istedikleriyle karşılaşırlar.

Onların bilgileri ‘‘akıl’’ yoluyla olmayıp içsel bir bilgidir ve de nerede, ne zaman, nasıl isteyeceklerini çok iyi bilirler.

Onları kalabalık bir grubun içinde bile ayırd edebilirsiniz. Belki sizin de hemen yanıbaşınızda bunlardan biri vardır. Biraz dikkatli bakın.

Bu tipleri, kendine güvenen duruşlarından, etraflarına farklı bir dikkatle bakışlarından, yapabileceğine inanan kişilerin emin ifadesiyle konuşmalarından tanıyabilirsiniz. Ve de bunun sahte olmadığını bilirsiniz. Çünkü, bunu rol yeteneği ne kadar yüksek olursa olsun, şayet ‘‘öyle’’ değilse, kimse yapamaz.

Öyleymiş gibi yapanlar da hemen anlaşılıverir.

Aslında herkeste ‘‘içsel bilgi’’ mevcut ancak, bunun şuuruna varıp da kullananların sayısı pek az.

Ama madem ki, böyle bir yetenek hepimiz de var, o halde bu bilgiyi açığa çıkarabiliriz. Birazcık gayret, birazcık çalışma sanırım yeterli olacaktır. Ama bu birazcık çalışmayı, daima yapmak koşuluyla...

Şimdi bir başlık attım, ‘‘Bir imparatorluk çökerken’’ sonra da hiç alakasız konulara daldım gibi düşünüyorsanız, yanılırsınız. Çünkü, bütün bu anlattıklarım ‘‘isteğin gücünü’’ ortayan koyan kişinin, yaşayan bir örnek olduğunu düşündüğüm Cahit Uçuk'un anılarıyla örtüşüyor. Yani kendisi az önce tanımladığım şu ‘‘bilerek doğanlardan’’ biri.

Şimdi de hiçbir şey anlamadığınızdan eminim. En iyisi baştan anlatayım.

Efendim, Cahit Uçuk Hanımefendi Türkiye'nin ilk kadın yazarlarından biri. Hem de bugüne kadar öylesine çeşitli esere imzasını atmış ki...

Romanlar ve öykülerin dışında oyun ve çocuk kitapları var. Üstelik 1958'de Uluslararası Çocuk Kitapları Birliği'nin Hans Christian Andersen Yarışması'nda Şeref Armağanı kazanmış.

YUNUS'A SELAM

Cahit Uçuk aynı zamanda bir şair. Ve de beni çok etkileyen ‘‘Benden selam Yunus'a’’ adlı kitabı yedilik hece vezniyle yazılmış dörtlüklerden oluşuyor. Son dörtlükleri şöyle;

‘‘O kapı aralandı/İçerde ışık yandı/Bu kavuşma anında/Tüm yürek paralandı

Pirimiz selam vere/Uçuk murada ere/O kapının önünde/Namazlığını sere

Baş koyduk taş üstüne/Olgunu yaş üstüne/Yunus'tan selam geldi/Selamı baş üstüne’’

Yunus'u kendi anlayışıyla öylesine hoş yorumlamış ki, Yunus'un dizelerinden aldığım zevki aratmadığını söyliyebilirim. Sevenlere tavsiye edilir.

Ben aslında ‘‘Bir imparatoluğun çöküşü’’nü anlatmaya çalışıyordum. En iyisi ben anlatmıyayım da siz okuyun. Tarafımdan hararetle tavsiye olunur. Sadece kitabın önsözünden küçük bir bölümü aktarmakla yetineceğim.

‘‘Bu kitap bir roman ya da belgesel değildir. Sadece benim yaşadıklarımın, belleğimde nakışlanmış anılarıdır. Ve yaşamım boyunca bütün sevdiklerimden dinlediklerimdir. Romancı kalemimden belki biraz duygusalca yazılışıdır...’’ diyerek başlıyor ve sonunu şöyle getiriyor;

‘‘Soyumuzu sopumuzu, bir kuşak yukarısından sonraları bilmiyoruz. Bu yeterli değil, köklerimizi öğrenirsek kendimizi daha rahatlıkla tanıyabileceğiz. Çocuklar gerçekten, canı yürekten geçmişlerini tanımak istiyorlardı. Haklıydılar.

Benim, kendi kendimi tanımamda, geçmişimi bilmemin büyük bir payı vardı. Karakterim çatısındaki harcın kemlirden süzülüp geldiğini biliyordum. Geçmişimin bana yol gösterdiğini hissediyordum. Soyumla onur duyuyordum.

Duygusallığım, sağlam karakterim, korkusuzluğum, çalışkanlığım, el ustalıklarım, kalemim ve sonunda yazarlığımın öz kaynaklarının ne kadar temiz oluklardan akarak bana geldiklerini biliyordum.

Kendime olan saygım, geçmişteki sevdiklerime olan duygularımdan doğmaktaydı. İşte, bütün bu söylemeye çalıştıklarımın gerilerindeki hikayelerin özetleri olan anılar, böyle doğdu. ...

60 yıldan beri sayıları çok romanlarımı, öykülerimi okuyan, beni Cahit Uçuk olarak seven son derece vefalı okurlarım da (Şimdi onların çocuklarına yazıyorum. Yıllar önce kitaplarımı okuyan genç kızlar, genç erkekler bugün çocuklarına son on yıldır yazdığım sayıları 242'ye ulaşan özgün masallarımı tavsiye ediyorlar) beğenirlerse 1,5 ay kadar kısa bir sürede, fırtına benzeri, rüzgar rüzgar eserek yazdığım 'Bir imparatorluk çökerken' adlı anılarımı okuyup severlerse, bu benim 60 yıldır süren çalışmalarımın en büyük armağanı ve koskoca 60 yılın sonunda bana bir kutlama olacaktır.’’

İşte böyle... Şimdi anladınız mı, başka hayatlar ve başka tecrübeleri deneyimleme fırsatını nasıl yakalayabileceğinizi? Bir de üstelik öylesine keyifli bir dille anlatıyor ki, okurken kitabın içine girip kayboluyorsunuz ve de ‘‘bir zamanları’’ yaşıyor gibi oluyorsunuz, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları