Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bravo sayın Bakan

Geçen hafta yazdığım ‘‘Kazdağlarının acı kaderi’’ başlıklı yazıyı okuyanlar hatırlayacaklar. Çan'daki termik santralın yarattığı tehditin boyutlarını anlatmıştım. Şimdi de özellikle ‘‘Orman Bakanlığı’’nın konu hakkındaki duyarlılığından bahsetmek istiyorum.

Doğrusu Orman Bakanı'nın konu hakkında gösterdiği hassasiyet ve Çan'daki termik santralın yapımına karşı çıkması, millet olarak ve de devlet olarak bilincimizin uyandığını gösteriyor.

Üstelik bu kez sadece Orman Bakan'ı değil, duyduğuma göre Çevre Bakanı da karşı çıkmış. Ve tabii bütün bunların üzerine ‘‘ÇED’’ (Çevre, Etkileşim, Değerlendirme) raporunun olumlu olması beklenemez. Bu durumda termik santral yapılamaz.

Santral yapılmadığı sürece başta Çanakkale ve Edremit olmak üzere Balıkesir'de dahil yok olmaktan, çöl olmaktan kurtulmuş oluyorlar.

Şimdi bu ören kentlerimizi yazarken sanki sadece buraları kurtuluyormuş gibi bir izlenim edilebilir. Aslında sadece buraları değil tüm Türkiye, hatta Dünya aynı kaderi paylaşıyor. Fakat, bizler sadece yaşadığımız yerlerde neler olup bittiğini bildiğimiz için zannediyoruz ki, ne oluyorsa, bize oluyor.

Tabii ki, bu sadece bir yanılgı. Ve bu yanılgıyı yaratan zamana bağlı gelişen süreç. Yani Çan'a kurulan termik santralın yol açacağı felaketi en başta Çan ve Kazdağları (Çan, Kazdağları'nın eteklerinde bulunuyor) ve de Çanakkale ile Edremit'de çölleşmeyi gözle görülür biçimde izleyeceğiz. Tıpkı Yatağan'da olduğu gibi. Fakat, bunun etkileri, yani Kazdağları'ndaki o muhteşem tabiat yok olup gittikten sonra sistemin (Doğal sistem) dengesi bozulup bütün Türkiye ve dünyayı etkileyecek.

Zaten dünyadaki bitki örtüsünün büyük bir hızla yok olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Bölgesel tahribatların etkisi bu nedenle çok daha belirgin ve etkileyici olacağını kolayca anlayabiliriz.

Mesela Avrupa üzerinden esip gelen rüzgarların taşıdığı asit yüzünden Kazdağları'ndaki ağaçların nasıl etkilendiği ve kısmen de olsa kavruldukları biliniyor. Yani dünya hiç de sanıldığı kadar büyük değil.

FIRTINA'YI KURTARAN KARAR

Neyse ki, anayasada ‘‘yaşama hakkı’’ düşünelerek bazı maddeler var da, geleceğimizi koruma şansını zor da olsa yakalayabiliyoruz. Ya olmasaydı o zaman ne yapardık diye düşünüyorum da... Bunu düşünmek istemiyorum. Nasıl olsa var ve yargı organlarımız, mahkemelerimiz sayesinde varlığımızı koruyabiliyoruz.

İşte, bunun en iyi örneğini Trabzon Bölge İdare Mahkemesi'nin ‘‘Fırtına Deresi’’ne kurulmak istenen santralı durdurma kararıyla görebilirsiniz.

Fırtına Deresi üzerine kurulacak hidroelektrik santralının yapımıyla ilgili faaliyetler başlamış ve başta yöre halkı olmak üzere hemen bütün Türkiye ayağa kalkmıştı.

Üstelik bu bölge başta doğal bitki örtüsünün zenginliği ve çeşitliliği nedeniyle dünyada eşine az rastlanır ekosisteme sahip olduğu belgelenmiş ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından ilan edilmiş bir yer. Tıpkı Kazdağları gibi...

Böylesine hem doğal, hem de tarihi zenginliğe sahip bir yeri enerjiye ihtiyacımız var deyip (Sanki başka bir yer yokmuş ve de başka yollardan enerji elde edemezmişiz gibi) göz göre göre yok etmek üzereyken sahip çıkmayı başardık.

Doğrusu başta ‘‘Çamlıhemşinliler’’i kutlamak gerek. Zira yılmadan büyük bir azimle derelerine ve yörelerine sahip çıktılar. ‘‘ÇED olumlu raporunu’’ iptal ettirmek için mahkemeye verdiler.

Trabzon Bölge İdare Mahkemesi'nde açılan bu dava nihayet sonuçlandı. Ve olması gerektiği gibi bir kararla yüzümüzü güldürdü. Esas kararın üç ay içerisinde çıkacağı bekleniyor. Neden beklenir bilemiyorum ama bir an önce ÇED olumlu raporunu iptal etseler de yüreğimiz rahat etse diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları