Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Sınırların ötesindeki dünya

Dünkü, ‘‘Çizginin neresinde duruyorsunuz’’dan sonra biraz daha ileriye gidip sınırları geçmeye ne dersiniz?

Son derece heyecan verici bu yolculuğa çıkmadan önce sınırları belirleyen duvarları yıkmanız gerekiyor. Ve ben elbette ki, biliyorum, ne denli ürkünç ve tedirgin edici bir istekte bulunduğumu... Ama yine de ısrarla tekrarlıyorum. Sınırların ötesindeki dünyaya gitmeseniz bile en azından çizginin üzerinde durup öte tarafa kısa bir bakış atabilirsiniz.

Böylece bütün duvarı yıkmanıza gerek yok. Bakacak kadar bir pencerelik gedik açmanız yeterli. Belki de böylesi şimdilik daha iyi.

Ne var ki, pencereden bakmakla, baktığınız yerde dolaşmak aynı değil. Tıpkı seyretmekle, yaşamak arasındaki fark gibi. Fakat, yine de sınırlardan bile haberdar olmayan ve bu nedenli ötesini merak etmeyen, kısaca hiç bakma fırsatı bile olmamış biri ile bakan biri arasında fark, yaşayan ve seyreden arasındaki farktan çok daha büyük olacak.

Yani hiçbir şey yapamıyorsanız, seyretmenin önemini kavrayın. En azından fikriniz olacaktır. Bakarken içinizde bir şeyler uyanacaktır. Hiç fikri olmayanla fikri olan bir olabilir mi? Ama yine de ben yaşamaktan yanayım elbette. Hem de ne kadar ürkünç ve ne denli caydırıcı görünse bile.

Çünkü, biliyorum ki, hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Tamamen önemsiz gibi görünen bir şey tıpkı buz dağları gibi olabili. Ve ancak çarptığınız zaman anlarsınız, göründüğü gibi olmadığını.

İşte buna karşı alacağınız birinci tedbir, en önemsiz, basit ve küçük gördüğünüz kişi ya da olaylara bile temkinli yaklaşmak. Çarpmamak için gayret göstermek ve yakınına gidip ne olduğunu gerçekten anlamaya çalışmak.

Değmezmiş gibi görünen, süssüz ve gösterişsiz nice şey biliyorum ki, eşi bulunmaz ölçüde değerli. Ve öylesine heybetli, ürkütücü ve yaklaşılmaz görünen şeylerle karşılaştım ki, güneşin ilk pırıltılarıyla eriyen bir kardan adam.

Üzeri pırıltılı süslerle kaplı yılbaşı ağacının kalitesini uzaktan bakınca anlayamazsınız ve çok değerliymiş gibi durur. Anlamak için yanına yaklaşmak gerekir. Belki de süslerini teker teker çıkartmak gerekir.

Şimdi sınırların ötesindeki dünyayı anlatırken bu yılbaşı ağacı da nereden çıktı, görünenin göründüğü gibi olmadığını zaten biliyoruz. Ne bağlantısı var, bütün bunların, diyebilirsiniz. Ebette ki, çok bağlantısı var. İlişkiyi hala kuramadınız mı?

Sınırlarınızın içindeki dünyaya ait bildiğiniz ne varsa bütün bunlar sınırın ötesinde bambaşka bir hüviyete sahip. Ve sınırların ötesine geçmeden bunları anlamanız imkansız.

Tıpkı çam ağacının kalitesini anlamak için yanına yaklaşmanız gerektiği gibi. Hatta üzerindeki süsleri çıkartmak gibi...

Sınırları ortadan kaldırmak için önce sınıra yaklaşmanız gerekiyor. Yaklaşabilmek için de kendiniz için belirlediğiniz çizgiyi aşmak zorundasınız.

Ve bütün bunları yapabilmek için de isteyecek kadar merakınızın uyanması gerek. Ve bilmediğiniz bir şeyi merak edemezsiniz. Ve ben de şimdi buradan merakınızı harekete geçirmeye çalışıyorum. Çünkü, şimdi merak etme zamanı. Çünkü, şimdi öğrenme zamanı. Ve sınırlarınızı oluşturan duvarı ortadan kaldırmaya başladığınız zaman şimdiye kadar öğrendiklerinizin hiç de bildiğiniz gibi olmadığını anlayacaksınız.

Fakat, size minik bir ip ucu verebilirim. Rüyalarınızı hatırlayın. Nasıl özgür ve kendinizi her şeyi yapabilecek gibi hissettiğinizi düşünün. Her şeyin mümkün olduğu bir dünya. Yeteneklerinizin sınırsız olduğu, şuurluyken anlayamadığınız, çözemediğiniz ne varsa, her şeyi anlayıp çözebildiğiniz bir dünya.

Bazen rüyanın içindeyken bunun bir rüya olduğunu bildiğiniz, bazen de tamamen kendinizi kaptırıp yaşadığınız ve kan-ter içinde uyandığınız rüyaları hatırlayın.

Sınırlarınızı oluşturan duvarı yıkmayı başardığınız zaman siz de tıpkı rüyadan uyanmak gibi uyanabilirsiniz. Öğrendiğiniz yeteneklerinizin ötesine geçerek mükemmelliğinizin farkına varabilirsiniz.

Tabii bütün bunlar anlatıldığı kadar kolayca başarılacak şeyler değil. Fakat, işte şu düşünce bile sınır oluşturan duvarın taşlarından bir tanesi. ‘‘Bunu yapmak hiç de kolay değil’’ derken sınıra bir taş daha koymuş oluyorsunuz.

En iyisi hiç düşünmemek. Yani yapıp yapamayacağınızı düşünmeyi kastediyorum. Sadece niyet edin, isteyin ve harekete geçin. Bırakın sınırlarınız kendiliğinden çözülsün. Tabii bu arada dikkatiniz uyanık ve etrafınızın farkında olmayı da ihmal etmeyin, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları