Yasemince

Tembelliğe övgü‘‘Ey tembellik sen nelere kaadirsin! rahatlığımızı sağlayan ne varsa, sayende var. Ve, bundan sonra da olmaya devam edecek.’’Tembelliği nasıl övebildiğimi, böylesine göklere çıkardığımı merak ettiğinizden ve anlamadığınızdan eminim. Fakat, acele etmeyin. Birazdan siz de bana hak vereceksiniz. Önce bu düşünceye nereden vardığımı anlatmakla başlamalıyım.Geçenlerde Hacı bektaş Veli ile ilgili bir kitap okurken çocukluk dönemine ait anlatılan şöyle bir hikaye ile karşılaştım;‘‘Hacı Bektaş Veli, lokman Perende'nin yanında eğitim alırken aynı zamanda dergahın işlerine de yardımcı olmaktadır. Bir gün dışarıda bulunan çeşmeden su taşımaya üşenir ve der ki; 'Hocam, bir nazar etseniz de şuracıktan su çıksa, ben de dua etsem ve dışarıdan su taşımak zorunda kalmasak.' Lokman Perende dönüp şöyle der; 'Siz nazar edin de biz dua edelim.' Bunun üzerine Hacı Bektaş Veli niyaz eder ve hemen oradan su fışkırır.’’İşte bu hikaye üzerine düşünmeye başladım. Şimdi, Hacı Bektaş Veli'nin üşengeçliği tutmasa idi, böyle bir keramet göstermesine gerek kalmayacaktı. Ve böylesine kayda değer ilginç bir olay da yaşanmayacaktı. Bu sözlerin üzerine ‘‘Hadi canım sende’’ diyenleri duyar gibiyim. ‘‘Şimdi tembellikle bunun ne ilgisi var’’ da diyebilirsiniz. Etrafınıza bakıp teknoloji harikalarını göstererek ‘‘bütün bunlar çalışmanın eseri’’ de diyebilirsiniz ve çok da haklısınız. Ancak, unuttuğunuz bir şey var. Gözden kaçan ve aklınıza hiçbir zaman getirmediğiniz bir şey. Bunca inanılmaz buluşların ardında yatan nedeni hiç düşündünüz mü? Tekerleğin icadıyla başlayan teknolojinin bugünlere gelmesindeki esas unsur nedir, sizce? Bunca çalışmanın, yorulmanın bir bedeli var, elbette ki... Ve siz ister yüksek sesle söyleyin, isterseniz gizli gizli iç geçirin, sadece ve sadece daha rahat olabilmeyi hayal etmiyor musunuz? Peki bu rahatlığın diğer adı tembelleşmek değil mi? Bütün bir yıl çalışıp sonra da şöyle bir tatile çıkmayı, güneşin altında kolunuzu bacağınızı sere serpe uzatıp hiç düşünmeden tembelleşmeyi kurmuyor musunuz? Ya da ağaçların arasında dolaşmayı, kırlara, dağlara çıkıp yürüyüşler yapmayı özlemiyor musunuz? Hatta bir taraftan çalışıp öte yandan çalışmalarınızı nasıl daha hafifletebileceğinizi, düşünmüyor musunuz? Tabii ki, düşünüyorsunuz. Birazcık aklı olan bunların hepsini birden düşünür. Yoksa siz, düşünmeden yaşayanlardan mısınız? Çalışarak mutlu olunmaz mı? Diyebilirsiniz. Elbette ki, çalışmaktan mutlu olanları tanıyorum ve ben de bunlardan biriyim. Şu an yazı yazmaktan büyük keyif alıyorum ve başka bir şey düşünmüyorum. Ve hiç durmadan günlerce çalışabilirim. Hatta pek çok zaman öyle de yapıyorum. Fakat, bu benim tembel olmadığımı göstermez. Aynı zamanda düşünebileceğiniz en tembel kişi olduğumu itiraf etmeliyim. Ve sırf tembelliğimden bütün işlerimi en pratik biçimde nasıl yaparım, üzerine özel çalışmalar yaptığımı bile söyleyebilirim. Böylece tembelleşebileceğim zamanı yaratırım. Bunu sadece benim yapmadığımı da biliyorum. Hatta daha ileri gidip herkesin böyle yaptığından da eminim. Tabii düşünmeden yaşayanlar hariç! Bütün bunlara itiraz edenler çıkabilir. O zaman hemen soruyorum; Yürüme mesafesine bile arabayla gidilen bir şehirde böylesine korkunç bir trafik hengamesini neden yaşıyoruz? Sadece yollar yeterli olmadığı için mi? Tabii ki, hayır. Elektrik süpürgesinden çamaşır makinesine, asansörden bilgisayara herşey rahatlığımızı sağlayabilmek için geliştirdiğimiz aletler olduğu unutulmasın. Şimdi kim kalkıp saatlerce bulaşık yıkayacak. Atarsın makineye, sen de bacaklarını uzatıp televizyon seyredersin, ya da hülyalara dalarsın, ne bileyim arkadaşlarınla sohbet edersin. Sevdiğin, hoşlandığın, üşenmediğin şeyleri yaparsın. Tabii bütün bunları yapabilmek için zor gelen işleri hızlı yapabilmenin yollarını ararsın. Ve ararken de bulursun. Tembelliğin açığa çıkardığı yaratıcılıkla neler neler bulunmaz ve neler neler yapılmaz ki?..Aramak ve bulmak için çalışırsın. Hem de çılgıncasına çalışabilirsin ve gören herkes senin ne kadar çalışkan olduğunu söyler. Bence en çalışkan görünen kişiler, tembelleşmeyi en fazla arzu edenlerdir. Çelişkili bir durum varmış gibi görülüyorsa da, asılında çelişki falan yok. Araba almak, ev almak, daha çok ve daha çok kazanmak için çalışmak ve çılgınlar gibi çalışmak... Hem de bir çok fedakarlıkta bulunarak çalışmak. Peki bütün bunlar niye? Bütün bunlar, birgün çalışmadan harcayabilmek, yaşayabilmek için yapılan şeyler elbette ki. Ve yaşlılık günlerinin yatırımı gibilerinden bir çok ad ve kılıf uydurmakla birlikte bunun tek bir adı var ‘‘tembellik’’ tembelleşebilmek için yaratmak ve çalışmak, diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları