Yasemin'ce

Red Giselle'in hatırlattıklarıRed Giselle'i duymuşsunuzdur. Hani şu Pamukbank'ın organize ettiği, bol bol reklamının yapıldığı, bir balerinin öyküsünü anlatan bale gösterisi. Reklamlar ve okuduğum eleştirilerin (aslında bunlara eleştiri yerine methiye desek daha doğru olacak) içimde uyandırdığı merakın büyümesiyle izlemeye koşar adım gittim. Çünkü, gecenin o vakti Harbiye'de arabayı park etmek mümkün olmadığından AKM'nin yanındaki otoparka arabayı bırakıp Harbiye'ye yürümek ancak, koşar adım gerçekleştirilirdi. Aslında bunu şikayet olsun diye söylemiyorum. Kendi adıma pek de iyi olduğunu, böylece sportif bir yürüme fırsatı yakaladığımı ve diğer etkilerinin yanısıra Red Giselle'in bana böylesi bir iyilikte bulunduğunu da söylemeden edemeyeceğim. Bundan sonra fırsat buldukça koşar adım yürüme kararı aldım. Yürüyüşler üzerine anlatacaklarımı başka bir güne bırakıp Red Giselle'in bana neler hatırlattığına hemen başlıyorum. Bale üzerine uzun söylevler çekebilecek bilgiye sahip değilim. Bunun için araştırmam gerekiyor. Fakat, hiç bir inceleme yapmaya da şahsen pek gerek duymuyorum. Yani, balenin doğuşu, kökeni, nereden gelip nereye gittiği türünden şeyler... Bunları uzmanlarına bırakmayı ve izlerken bende uyandırdığı ve hatırlattıklarıyla ilgilenmeyi tercih ediyorum. Doğrusu böyle yapmaktan çok büyük bir keyif alıyorum. Zaten maksatta keyif almak değil mi? TATSIZ BİR HAYATYaşadığının farkına varmak için ya keyif alacaksın, ya da acı çekeceksin. Tabii bu esnada kendini de tamamen kaptırmayacaksın. Yoksa, hiçbir şey hatırlayamaz ve de anlayamazsın. Sadece yaşadıklarının acı veya tatlı tadı damağında bir süre dolaşırsın. Elbette ki, bu da bir şey. Çünkü, tadını bile alamadan yaşayanlar var. ‘‘Tat’’sız bir hayat olabilir mi? Oluyor işte. Ve pek çok kişi de tad almadan yaşıyor. Sözü döndürüp dolaştırıyor, konuya bir türlü giremediğimden şikayet ediyor, olabilirsiniz. Fakat, aslında tam da konunun özüne girmiş bulunuyorum. Yani Red Giselle adlı baleyi sahneye koyan St. Petersburg Bale Tiyatrosu'nun kompozitör, orkestra, oyuncuları, dekor, ışık ve tüm çalışanlarına kadar bütün ekibin ‘‘yaşadıkları’’nı gördüm. Hem öyle bir yaşıyorlardı ki, müzikle bütünleşen bedenlerinden yayılan hayat enerjisi bana kadar ulaşıyordu. ‘‘Mükemmel’’ kelimesi sanki onları tanımlamak için yaratılmış, duygusunu uyandırıyordu. Tek bir kelime etmeden beden diliyle anlatım işte bu, diyesi geliyor insanın. Ve öyküyü okumamış olsaydım bile anlardım. Hem de bu benim üstün anlayışımdan olmayıp onların üstün anlatım yeteneklerinden kaynaklanan bir durum olduğunu da belirtmeliyim. Tabii bunun nedeni, sadece anlatımın gücü değil. Estetikle birleşen, dekorla bütünleşen ve ritm duygunuzu harekete geçiren bir bütünlük içinde gerçekleşen bir gösteri izlediğiniz zaman beyninizin tüm merkezleri harekete geçiyor. Neredeyse aşkın kokusunu, ızdırabın acısını, çıldırmanın anlamını yaşamaya başlıyorsunuz. Ve, bütünlüğün ahengiyle beş duyunuzun üstüne çıkıp zaman ve mekanı kaybediyorsunuz. Fakat, bu hal tamamen kendinden geçme hali değil. Kendinden geçmeyi ‘‘bildiğiniz’’ bir hal. Sözcüklerin ortadan kalktığı, kavramların berraklaştığı bir ‘‘bilme’’ hali. ‘‘Bilmek’’ bütün anlamsızlığı anlamlı kılan bir kelime. Ve bunun için hayatınızı adamanız, kütüphaneler dolusu kitapları kafanızı kaldırmadan okumanız, diyar diyar dolaşıp bilenleri aramanız gerekmiyor. Bilmek için sadece ve sadece ‘‘yaşamak’’ yeterli. Yaşamaya karar verdiğiniz andan itibaren yaşamaya başlıyorsunuz. Ve yaşamaya başladığınız andan itibaren de bilmeye başlıyorsunuz. İşte, ‘‘bilmek’’ için böylesine sade, yalın ve uygulanması kolay bir metodu hayatınıza geçirebilmeniz yeterli. Tabii bunun için öncelikle kafanızı kirleten düşüncelerden sıyrılmanız şart. ‘‘Bunu söylemesi kolay, yap da görelim’’ dediğinizi duyar gibiyim. Ve cevabım çok açık ‘‘ben yapıyorum’’ fakat, kolay olmadığını biliyorum. Yani düşüncelerin yarattığı kirliliği temizleyebilmek pek kolay bir iş değil. Hem de alışkanlıklarınızdan, alıştığınız tarz düşünmekten vazgeçmek hiç kolay değil. Üstelik belli bir yaştan sonra baleye başlayacak haliniz de yok. Fakat, yapabilecekleriniz sadece baleyle sınırlı değil. Resim yapabilirsiniz, dans edebilirsiniz, hiçbir şey yapamıyorsanız, şimdi benim yaptığım gibi bir bale gösterisine gidebilirsiniz. Ve böylece yaşamaya başlayabilirsiniz. Evet, Red Giselle'e iyi ki, gittim. Bana bütün bunları hatırlattı. Ben de sizlere hatırlatıyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları