Yasemin'ce

Sezgilerimizin farkında mıyız?Sezgiler hakkında daha önce yazmış olduğum bir yazı üzerine almış olduğum faksların çokluğu karşısında bu konuyu yeniden incelemek gerektiğini düşündüm. İlginin büyüklüğü ‘‘sezgi’’ konusunu daha ayrıntılı ve kapsamlı biçimde yazmaya beni teşvik ediyor. Öncelikle sezgilerinizin farkında olmaya çalışarak işe başlamalısınız. Çünkü, sezgilerinizin derecesini bilmek, sahip olduğunuz sezgi yeteneğini geliştirmenize yardımcı olacak çok önemli bir ön bilgidir. Bunu da ancak, kendiniz tesbit edebilirsiniz. Şimdi, kapılıp gittiğimiz dünyanın hengamesi içinde biraz daha uyanık olmaya sizi davet ediyorum. Uyanıklık hali, kendinizi kaptırdığınız dünyanın içinde size küçük de olsa bir pencerenin açılmasına yardımcı olur ve sezgileriniz bu pencereden dışarı süzülerek daha başka gerçekleri bildirir. Bu bilgiler kimi zaman bildiğiniz halde göz ardı ettiğiniz bilgiler olabileceği gibi son derece önemli ve daha önce şuurlu olarak hiç aklınıza gelmeyen türden de olabilirler. Bilginin niteliği ya da önemlilik derecesinden çok, bilginin farkına varmak önemlidir. Hem de üzerinde çok düşündüğünüz veya hiç düşünmediğiniz halde... Bir bilginin şuurunuzda uyanması önemlidir. Bu durumdan daha da önemli olan ise, bilginin şuurunuzda uyandığı anda sizin bunun farkına varıp yakalayabilmeniz ve üzerinde düşünebilecek durumda olmanız... İşte asıl önemli olan budur ve bunu yakaladığınız anda sezgilerinizin farkına varmaya başlıyorsunuz. Çoğu zaman pratik hayatımızın içinde sezgisel olarak çeşitli bilgiler bize dokunup geçerler. Biz ise, bu sırada dikkatimizi yönelttiğimiz konu ile öylesine meşgulüzdür ki, kimi zaman farkına vardığımız halde ilgilenmeyiz, kimi zaman ise, farkına bile varmadan uğraştığımız işle ilgilenmeye devam ederiz. Ve bu ilgisizliğimiz sezgilerimizin akışını durdurur. Tıpkı dağın tepesinden yuvarlanmaya başlayan küçük taşın önüne çıkan minik engellere takılıp kalması gibi sezgilerimiz de dikkatimizi yönelttiğimiz küçük işlere takılı kalır. Halbuki, sezgilerimizin bu küçük kıpırdanışlarını durup değerlendirmeyi başarabilsek, dikkatimizi bir an için o anda sezdiğimiz bilgiye odaklayabilsek sezgilerimiz yuvarlandıkça hız kazanan küçük taş misali büyüyerek gelişebilecek. İlgilendiğimiz işten kafamızı bir an için kaldırıp sezgilerimize yöneltitğimiz zaman işi kaçırmış olmayacağız. Tersine ilgilendiğimiz konuya çok daha hakim olabileceğiz. Hatta hayatımıza bütün olarak hakim olabilmemiz bile mümkün olabilecek. Şimdi,‘‘sezgi gücüne sahipsen elbette ki, bu dediklerin olur. Fakat, sezgi gücü yoksa ne olacak’’ diyebilirsiniz. Haklıymışsınız gibi gözüken bu ifade hiç düşünülmeden sarfedilmiş sözler olmaktan daha ileriye gitmez. Çünkü, bütün insanlar sezgi özelliğine sahiptir. Sadece kişilerin farkındalıkları derece derece farklılıklar gösterir. Yani sezgilerinin farkında olanlarla, olmayanlar. Bu durumda sezgilerin açığa çıkması için dikkatinizi sezgilere yöneltmeye başlamak, farkına varmak adına bir başlangıç niteliği taşır. Bu başlangıcı yaptıktan sonra sezgilerinizi nasıl geliştireceğinizi öğrenmeye başlayabilirsiniz. Pazartesi gününden itibaren anlatacağım ‘‘sezgileri geliştirmek’’ için pratik tavsiyeleri uygulayabilirsiniz, diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları