Yasemin'ce

Cehennem trafiği Bugün uzun bayram tatilinin son günü. Zaman geçti ve tatil bitti. Kimine göre çok hızlı kimine göre ağır geçti. Tabii bu tatili şehir dışında geçirenler için oldukça hızlı geçmiş olmalı. Hareket halinde bulunduğunuz anlarda zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamıyorsunuz. Hele bir de keyif almışsanız... İşte keyifli bir tatilin ardından yollara düşüp kürkçü dükkanına geri dönenlerin, geçip gittikleri yolların da keyfini çıkartırcasına araba kullanmalarını öneriyorum. Yani arkanızdan şeytan kovalıyormuş gibi gitmenizin manası yok, diyorum. Bir de son gün deyip gecenin geç saatlere kadar eğlendikten sonra uykusunu da pek alamadan araba kullanmaya kalkanlar, trafiği iyice cehenneme çevirebilirler. Ayrıca, tatilin rehavetiyle dikkatiniz iyice azalmış olabilir ve herşey çok kolaymış gibi gelebilir. Sonra ‘‘hayat memat meselesi’’ni halletmeye koşanlar misali şuursuzca sürat yapıp biran önce evinize vasıl olmaya çalışırken soluğu hastahanede ya da mezarlıkta verebilirsiniz. ‘‘Allah gecinden versin’’ kendinizi düşünmüyorsanız, tanıdığınız ve tanımadığınız onlarca insanı, onların hayatlarını ve kederlerini düşünürek, direksiyonun başında kendinize gelin. İnsan olduğunuzu hatırlayın ve başka birşeye dönüşmeyin. Genellikle direksiyon başına geçtiği anda tanınmayacak derecede değişenleri çok gördüm. Halim selim bir adam, direksiyon başına oturduğu anda bir de bakıyorsunuz, ‘‘kurt adam’’ olmuş. Her türlü insani melekesinden sıyrılıp acayip ve tuhaf biri olup çıkmış. Sanki bilinçaltının derinliklerine bastırdığı ilkel canavar, direksiyonun başına oturduğu anda kişinin bütün benliğini ele geçiriyor ve artık o başka birşey oluyor. Anlaşılmaz, bilinmez, çözümlenemez, karanlık bir şey.Böyle bir yaratık için, yollar onun sahiplendiği alanlar ve diğer arabaların hepsi rakipleri olan yaratıklar. Ve bütün bu hilkat garibelerinden oluşan bir cehennemin içinde ‘‘Cehennem trafiğinde’’ yol alıyorsunuz.Kamyon şekline bürünmüş cehennem zebanisinden tutun da renk renk, irili ufaklı çeşit çeşit biçimlere bürünmüş küçüklü büyüklü cehennem yaratıkları sağınızdan solunuzdan geçiyor. Yol vermiyor, sizi çileden çıkartmak ve şuurunuzu kaybettirmek için ne varsa yapıyorlar. Maksat, sizi de kendilerine benzetmek. Bu sırada içinizde, midenizin altlarında bir yerde bir kıpıdanma başlıyor. Kendinizin bile o güne kadar farkına varmamış olduğunuz tuhaf bir şey beyninize doğru yükseliyor. Öfkenin kızıl dumanlarının ardına saklanıp şuurunuzu ele geçirmeye başlıyor. Bu sırada siz, hiçbir şeyin farkında değilsiniz. Ve bir anda dişleriniz uzuyor, kuvvetli pençelerinizle direksiyona kıskıvrak yapışıyor ve olanca gücünüzle gaza basıyorsunuz. Sizi çileden çıkartan yaratığın peşine düşüyorsunuz. Homurdanmalar birbirine karışıyor. Bu garip seslerin sizden mi, yoksa arabadan mı çıktığı belli olmuyor. Yanınızda oturan kişi şaşkınlık ve dehşet arasında gidip gelen gözleriyle size bakıyor. Kazara bir çığlık ya da heyecan belirtisi taşıyan bir ses çıkartacak olsa, daha bir kendinizden geçiyorsunuz. Bu ses sanki sizi kamçılıyor. Yavaşlamak şöyle dursun, göz ucuyla yanınızdaki kişinin yüzündeki ifadeye bakıp cehennemi bir keyifle gaza daha bir yükleniyorsunuz. Siz artık siz değilsiniz. Ve şu an hiçbir şey sizi kendinize getiremez. Elim bir kazanın dışında. Yoldan çıkan arabanın içinden çıktığınızda eski halinize dönmüş olarak şaşkın ve anlamaz gözlerle etrafınıza bakınıyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. (Tıpkı fimlerdeki vampirin ölüm anında insan biçimine dönmesi gibi) Veee anlayamıyorsunuz. Çünkü, o dakikaya kadar benliğinizi ele geçiren canavar yine bilincinizin derinliklerindeki o eski yerini alıyor. Siz de şaşkın şapalak öylece kala kalıyorsunuz. Zaten kaza denilen şey, nasıl oluyor zannediyorsunuz? (Karayollarının tuzaklarının dışında. Aslında karayolları bu cehennemin baş melekleri. Nereye ne çeşit bir tuzak hazırlayacaklarını önceden bilmeniz ve tedbir almanız imkansız.) Bilinciniz yerli yerinde olsa zaten tedbirli ve düşünceli sürersiniz arabanızı. Böylece de her türlü sürprizle başa çıkabilirsiniz. Üstelik hazırlıksız olsanız bile arabanız kontrolden çıkmaz. Ve her türlü belayı hafif atlatabilirsiniz. En azından canınız fazla yanmadan. Tabii bu cehennem sadece şehirler arasındaki yollara özel bir alan değil. Şehir içindeki yollar da bir başka türlü cehennem. Hatta neredeyse cehennemin farklı katları gibi... Belediye otobüs şöförleri üzerinde yapılmış (Hayli zaman önce) bir incelemeye göre belediye otobüslerini kullanan şöförlerin yüzde 99'u sinir hastası. (Cehennemde hem de bir sürü insan taşıyan bir otobüsün şöförlüğünü yapmak delirtici bir iş olduğu çok açık) Yüzde birlik kısmı da her halde işe yeni başlayanlar olsa gerek. Caddeler, sokaklar, yan yollar, üst yollar hepsi hepsi ele geçirilmiş ve bu yollarda gidip gelmek zorunda olan herkes de yol boyunca cehennem zebanilerinin tasallutu altında bulunuyorlar. Tabii hiç bir şekilde farkında olmadan, neye uğradıklarını bilmeden şuurlarını kaybediyorlar. Zaten minicik bir bilinç kırıntısı varken o da ortadan kayboluyor.Peki, bu cehennemi ortadan kaldırmanın, cennete çevirmenin bir yolu yok mu? Elbette ki, var. Tek, biricik yolu irade ve dikkat. Öfkeniz ortaya çıkarken iradenizle kontrol altına alacaksınız. Böylece insani melekelerinizi kaybetmeden dikkatinizi yola verebilirsiniz. Tabii bunun sonucunda diğer arabalar ve trafikte hareket halinde bulunan herşey rakibiniz olmayacak. Sadece aynı yolu paylaştığınız, kendinizle aynı haklara sahip diğer araçlar ve insanlar olacak. Ve herkes bilincini yükseltip iradesini güçlendirerek son derece dikkatli araba kullanabilecek ve böylece ne çıldırdan trafik tıkanıklıkları ne de yaratığa dönüşen insanlarla karşılaşılacak diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları