Yasemince

Bozburun'da bir gece (1)Ege'nin güney ucunda, taa en ucunda Datça'dan sonra denize uzanan bir burunla karşılaşırsınız. İşte burası Bozburun'dur. Eski adını bütün araştırmalarıma rağmen tespit edemedim. Bir deyişe göre Yeşilburun olduğu iddia ediliyor. Fakat, etrafınıza baktığınız zaman boz renkli dağlardan başka bir şey göremiyorsunuz. Ve tabii ki, Yeşilburun adını yakıştıramıyorsunuz.Bir zamanlar burası yemyeşil bir yermiş. Dağlara, tepelere baktığınız zaman ufacık bir kara parçası bile gözükmezmiş. Sık ağaçlarla kaplı bu tepeler denizin içlerine kadar uzanıp suların da yeşillenmesine neden olurmuş.Dağların tepelerin denizin içine girdiği doğru da, denizi yeşillendirdiği söylenemez. Hatta, morumsu boz bir renk verdiğini söylemek daha doğru olur.Dağlar denizin içine doğru öylesine tuhaf bir biçimde giriyor ve tepeler denizin içinden yükselip minik adacıklar meydana getiriyor ki, nerede bulunduğunuza şaşkınlıkla bakıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki, burası dünyada bulunan bir yer mi? Yoksa, ben yolda giderken boyut değiştirip başka bir dünyaya mı geçiş yaptım, şeklinde düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.Selimiye'den Bozburun'a doğru dağlara tırmanan yoldan ilerlerken önce yeşilin azalmaya başladığını fark edemedim. Zaten güneş iyice alçalmış, gölgeler uzamıştı. Doğrusu kıvrım kıvrım ilerleyen yolda oldukça yavaş ilerlediğim halde nasıl farkına varmadığımı anlayabilmiş değilim. Fakat dağların gölgesi üzerime düşerken tuhaf bir duygu içine girmiştim.Dağı aşıp Bozburun'a inmeye başladığım sırada görüntüler karşısında kalakaldım. Çevrenin görünümü tamamen değişmişti. Sol tarafta geniş bir alana yayılan incir ağaçlarının eğri büğrü kollarından çıkan yapraklar birbirine değecek kadar uzanmış ve gecenin alacakaranlığında manzarayı iyice tuhaflaştırıyordu. Üzerinde tek bir ağaç bile görünmeyen tepeler, boz renkli giysilerini kuşanmış devler gibi üzerime üzerime geliyorlardı sanki.Son derece garip duygular içine girmiştim. Sanki dünyadan tamamen kopmuş ve astral aleme geçmiştim. Elektriklendiğimi hissettim. Karşımdaki manzara beni alıp götürüyordu. Ve arabayı kenara çekip ben de kendimi bıraktım. Alışılmışın dışında bir etkisi vardı. Biraz ürkütücü, heyecan verici ve anlaşılmaz duygular uyandırıyordu.Tekrar yola koyuldum. Aşağı inerken bu kez kocaman bir göl gibi görünen denizle karşılaştım. Bulunduğum yerden aşağısı usta bir ressamın fırçasından çıkmış tabloları andırıyordu.Dizi dizi dağlar ve tepelerle çepeçevre sarılmış göl misali denizin tam ortasında minyatür bir ada vardı. İleride ince kurdela gibi görünen daracık bir boğaz ve sahil boyunca serpiştirilmiş evlerin arasından yükselen ağaçların karaltısı büyüleyiciydi. Kendimi bir tablonun içine giriyormuş gibi hissettim. Evet, karar vermiştim. Burası başka bir yerdi...Bozburun yazılı levhanın yanından ayrılan yola girdim. Yol giderek daralıyordu. Artık bir sokakta ilerliyordum. Bu sokak beni Bozburun meydanına çıkardı. Ve meydandan sonra görünen tek yolda ilerlemeye devam ettim. Denizle aynı seviyede doldurularak oluşturulmuş dar ve kıvrılarak uzanan bir yoldu.Nihayet yolculuğum bitmiş ve arkadaşım Dilek'in evine gelmiştim. Bu arada hava iyice kararmıştı. Fakat, neredeyse denizin üzerinde bulunan evin görüntüsü beni yeniden yaşadığım dünyaya geri getirdi. Bedenimi saran elektriğin daraldığını hissettim. Yeniden bildik bir yerde, şirin ve sıcak bir atmosferin içindeydim.Dilek, minicik görünümüyle tezat oluşturan becerikliliğiyle öylesine zevkli bir ev yapmıştı ki, Bozburun'un girişinde yaşadığım ürkütücü heyecanımdan eser bile kalmamıştı. Yüksek girişli, üç katlı evin iki tarafından dolanan begonviller neredeyse bütün evi sarmış, terasa kadar uzanmıştı. Bahçesinde yetiştirdiği badem ağacının dallarından görünen bademlerin çekiciliğine kapılmıştım. Bugüne kadar bir badem ağacından alıp kırmamıştım. Yeri gelmişken söyleyeyim: Bu bölgenin tipik bitkilerinden biri de badem. Badem ağaçlarından oluşan bahçelere sık sık rastlayabilirsiniz.Ev halkının yatıp uyuyacağı anı iple çekiyordum. Bir an önce yatsalardı da ben de terasa çıkıp Bozburun'un beni bir tuhaf yapan havasını ve manzarasını izlesem, diyordum. Fakat, çok geçmeden anladım ki, ben yatmadan kimse yatmayacak. Hemen toparlanıp yukarı çıktım. Benim için ayrılan odaya girmeden doğruca terasa çıkmaya devam ettim.(SÜRECEK)
Yazarın Tüm Yazıları