Yaşasın demokrasi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Türkiye'de insanlar dört kategoride yer alıyorlar:

1- Devletçi demokratlar.

2- Derin devletçi demokratlar.

3- Devlet dışı demokratlar.

4- Hadi Uluengin.

Bu liste incelendiğinde insanın aklına hemen iki adet soru gelmektedir:

1- Türkler neden demokrasiye böylesine tutkun insanlardır?

2- Dördüncü kategori ne anlama gelmektedir?

İlk soruya, açıkça söyleyeyim fazla verecek bir cevabım yok.

Belki de bizim havamızda, suyumuzda insanı elinde olmadan demokrat yapan bir şeyler vardır, bilemiyorum artık.

İkinci soruya ise cevabım tabii ki var, ancak bunun için bir süre beklemeniz gerekiyor.

***

Bu dört kategoriyi sinir düzeylerindeki tahribata göre sıralarsak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

1- Derin devletçi demokratlar

2- Hadi Uluengin

3- Devletçi demokratlar

4- Devlet dışı demokratlar.

Bu tabloda ise en göze çarpan sonuç, derin devletçi demokratların sinirlerinin, Hadi Uluengin'inkinden bile daha bozuk olmasıdır.

İkinci göze çarpan sonuç ise, objektif kriterlere göre sinirleri aslında en bozuk olması gereken devlet dışı demokratların karşımıza en sakin kategori olarak çıkmalarıdır. Bu, Türk demokrasi tarihinin açıklanması imkânsız olan hayret verici özelliklerinden bir tanesidir...

***

Aslında benim gönlüm tabii ki devlet dışı demokratlardan yana.

Ancak bu noktada da bazı sorunlarla karşı karşıyayım. Şöyle ki;

Türk demokrasi tarihinin rasyonel olarak açıklanabilmesi imkânsız olan bir başka özelliği ise bugün devlet dışı demokratların başlıca üç kategoride toplanmış olmalarıdır. Bunlar:

1- Refah Partisi.

2- Tansu Çiller.

3- Yavuz Gökmen.

Bu üçü arasında demokrasi açısından en samimi olanı üçüncü kategoridir.

Ancak ona da benim tahammül etmem çok zor çünkü kendisi durup dururken, ortada fol yok, yumurta yokken ya aniden yüksek sesle şarkı söylemekte, ya da şiir okumaktadır.

Açıkça söylemeliyim ki yazılarında sergilediği bütün ince hislerine rağmen bu özellikleri nedeniyle kendisi son derece ürkütücüdür.

İkinci kategori hakkında umarım fazla bir şey söylememe artık gerek yoktur.

Birinci kategori ise çok daha karmaşıktır.

Aslında gönlüm bunlara da zaman zaman kaymıyor değil.

Özellikle bunların kadınlara yaklaşımı beni son derece çekmektedir.

Hatta sadece bu özelliklerini ön plana çıkarsalardı, bu partiye üye bile olurdum vallahi de billahi de.

Psikoloğum bunun normal bir tepki olduğunu, yaşamakta olduğum travmatik ilişki nedeniyle böyle bir hayal dünyası içinde yaşadığımı, bu fantezimin ise zararsız olduğunu söyledi.

Bu ikinci kategoriyle bir arada olmamamın tek nedeni onların kaliteli şaraptan katiyen anlamamalarıdır. Bu onlarla aramdaki uzlaşmaz çelişkidir.

***

Derin devletçi demokratlar da beni sinirli tavırlarıyla son derece ürkütüyorlar.

Aslında onların hiçbiri ne durup dururken yüksek sesle şarkı söylüyor, ne şiir okuyor, ne de aşık oluyorlar.

Gerçi aralarında şiir sevenler var, ama onlar da sadece belirli günlerde bunu okuyorlar, yani sürprizler yaparak insanın yüreğini ağzına getirmiyorlar.

Ancak sinirli tavırlarından korkmama rağmen onlara sevimli gözükmek zorundayım.

Çünkü 300 bin doları alabilmem artık sadece onlara kalmış durumda.

Belki hatırlayacaksınızdır iki yıldır örtülü ödenekten bir 300 bin dolar koparma peşindeyim.

Çeşitli hükümetlere bu konuda yapmış olduğum başvurular hep duvara çarptı.

Örtülü ödenekten neredeyse benim dışımda herkes biraz para aldı bir tek bana kuruş koklatmadılar.

Şimdi umudum artık derin devlete kalmış durumda.

Parayı verse verse onlar bana verebilir.

Bunu neden Başbakan Mesut Yılmaz'dan değil de onlardan istediğimi soruyorsanız ben de size diyorum ki, saçmalamayın Allah aşkına.

***

Şimdi gelelim Hadi Uluengin meselesine.

Hadi dün pazar ekinde yazdığı yazısında vasiyetnamesini yayınladı.

Yves Montand'ın kızı olduğunu iddia eden bir bayan ortaya çıktı ve onun iddialarını araştırmak üzere Montand'ın cesedi tekrar otopsiye gönderildi ya.

Hadi, cesedinin yakılmasını istiyormuş, çünkü ölümünden sonra bile vücudunun orasının burasının didiklenmesini istemiyormuş.

Yazıyı okuyanlar onun ölüm sonrasında bile tek başına bırakılmak isteyen bir romantik olduğu izlenimine kapılabilirler.

Aslında gerçek tamamen farklı.

Hadi bu vasiyetnamesini şimdiden yazdı, çünkü ölümünden sonra bile mutlaka bir yerlerde birilerinin onun çocuğu olma iddiasıyla ortaya çıkacağından ve bu iddianın da üstelik bir de doğru olacağından kesinlikle emindir.

Buna emindir çünkü, Hadi geçen yıl Belçika'nın en hızlı ve en sık çocuk sahibi olan erkeği seçildi.

Onun bu konuda vukuatı o kadar fazla ki prezervatif üreten firmalar prestijlerini korumak için bir ara adam tutup onu öldürtmeyi bile düşündüler.

Hadi, sürekli çocuk yapmak ve sonra onlarla ilgilenmek zorunda kaldığından ilk üç kategoriye girecek vakti bulamamakta ve böylesine yaşamaktadır.

Son olarak şunu da belirteyim ki dört kategori içinde en olumlusunun dördüncü kategori olması da Türk demokrasisinin bir başka tuhaf özelliğidir.

Yazarın Tüm Yazıları