Yaşananlar

Haberin Devamı

ZURNALI GECE

DAVULLU, zurnalı doğum günü olur mu?..

Olur, niye olmasın ki...

Peki, bir apartmanın yedinci katında olur mu desem?.. İşte, bu soru insanı biraz düşündürür...

Ama, biz yaptık oldu... Hem de öyle keyifli, öyle muhteşemdi ki, tam dillere destan... Öyle, kırk gün kırk gece olmasa da, bir geceye sığdırdık o sürede yapılacak eğlenceyi...

Ev sahibi bendeniz... Doğum gününü kutladığımız ise Fikret Otyam'dı... Bizim, ‘‘Baba’’ dediğimiz, yılların gazetecisi, ressamı, anılar deryası Fikret Otyam... Eşi Filiz Otyam ile birlikte geldiler. Davetliler arasında Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kumbul ile sevgili eşi Ayşe Hanım da vardı. Bir de minik yavruları, şirin mi şirin Ayşegül... Devlet tiyatrosu sanatçısı Mehmet Şahin ve eşi Fatoş, Antalya'nın gelmiş geçmiş en cevval organizötürü Kadir Dursun -Ki, bu davul, zurna işi onun fikridir-, sevgili Berna, TRT spikeri Hülya İşbilir, Cumhuriyet'ten Bülent Ecevit, doktorluğu kadar güzelliği ile de şan şöhret sahibi Bahar Tezcan, doğum gününün kadrosundaydılar.

Sevgili eşim Nezaket, bizim ufaklık -Desem de inanmayın, boyu benden bir karış fazla- Fırat, kapı komşumuz Handan Erenler, o gecenin en çok yorulanlarıydı... Ama, değdi de...

Eş, dost, herkesin kalbi, o gece Fikret Baba'nın 75 yıldır çarpan kalbi ile bütünleşti, onun ritmine eşlik etti...

DANSÖZ VETO YEDİ

Kadir Dursun'un, 75'inci yaş gününü kutlayan baba için, ‘‘Pastanın içinden dansöz çıkarma’’ önerisi Filiz Otyam'dan veto yedi... Kadir, bu teklifini ikinci kez görüşülmesi için Meclis'e, pardon Filiz ablaya gönderme cesaretini bulamadığı için üzgündü...

Sonradan öğrendik ki, zurnada karar kılmışlar. Davuldan Filiz Otyam'ın da haber yok.

Kadir, ‘‘Sigara almaya gidiyorum’’ diye dışarı çıkıp, sürprizle döndü. Pastayı kesecekken salona giren davulcu ile zurnacı Fikret Baba için tam bir şoktu... Uzun süre kendine gelemedi. Hatta, pastayı kesmeyi falan bırakıp koltuğuna yığıldı kaldı. Zurnacı yanık havalardan çalıp, davulcu da gümbür gümbür ona eşlik ederken, şok geçirenlerden biri de bendim. Konu, komşu ne diyecek, polis geldi veya gelmek üzere diye düşünmekten neredeyse bir tarafıma felç inecekti.

KOMŞULAR NE SANMIŞ

Allah'tan korktuğum olmadı... Meğer, bizim komşulardan bazıları, mahalleye düğün salonu açıldı sanmış... Bazıları da, davulcular, apartmana Ramazan bahşişi toplamaya geldiler diye bozukluk bile hazırlamışlar. Onu da, ertesi gün, alt kat komşumuz Dr. Kamuran Dilmen'den öğrendim.

İnsanların hayatlarında unutamayacakları anıları vardır. İşte, Fikret Baba'nın doğum günü de, bizim bu anılarımız arasında yerini aldı.

Sen, çok yaşa Fikret Baba...

Kim eşek ?

Denizlili holding sahibi Esat Sivri, ‘‘Biz Anadolu kaplanı falan değil, resmen eşeğiz’’ demiş. Hem de canlı yayında... Sonra, ayakkabısını çıkarıp ayağını masanın üzerine koyup yırtık çorabını göstermiş.

Ardından şöyle devam etmiş sözlerine;

LAFLARIN PATENTİ

‘‘Birine aslan desen kabarır, eşek desen kızar. Halbuki eşek insanlara daha faydalı. Ne yüklesen götürür. Ben kendime eşekliği yakıştırdım. Kimseye de bana benzeyin, siz de eşek olun demiyorum.’’

Canlı yayını izlemedim ama gazetelerde bu lafları okuyunca aklıma başka biri geldi. Kim biliyor musunuz?.. Isparta'nın Yalvaç İlçesi'nde üç dönemdir belediye başkanlığı yapan Tekin Bayram... Çünkü, benim bildiğim, bu lafların patentinin ona ait olduğu... Telefonla aradım, ne diyor diye... Denizli'de, Esat Sivri'nin de izlediği bir toplantıda bu lafları söylemiş Bayram... Anlaşılan, Sivri de ondan esinlendi...

Peki, eşekliği, aslanlığa tercih etme fikri Bayram'ın aklına nereden geldi. Onu sordum, şöyle dedi;

‘‘Türkiye'de yaşayanların yüzde 75'i sömürülüyor. Sömürenler de başımıza aslan kesiliyor. Ve, sömürenler arttıkça Türkiye hızla aslanlaşıyor. Bir de şu var; aslan üretmeyen, sürekli tüketen bir hayvandır.

KARARINIZI VERİN

Canı yiyecek istediği zaman, gider avlanır, parçalar, yok eder. Oysa, eşek öyle mi?.. Üretken bir hayvandır. Sırtına yükle yükleyebildiğini, bana mısın demez. Şöyle, Türkiye gerçeğiyle bunu bir bağdaştırırsanız, kimin aslan, kimin eşek olduğu ortaya çıkar. Mesela ben... Hiçbir zaman aslan olamadım.’’

Ey ahali...

Bu sözleri yorumlayın ve siz de kararınızı verin...

Aslan mısınız, eşek mi ?..

Dostun ettiği

Vur deyince öldürmek buna denir. Neden mi?.. Bakın anlatayım...

Bir zat-ı muhterem gazeteci kardeşimiz, Yener Ulusoy'un Antalya'ya getirilmesini gazetesinde pehlivan tefrikası yaptı. İyilik meleği olup karşımıza çıktı.

KENDİNE MİSYON

Hatta ve hatta, ‘‘Evin tefrişat işini belediyeler arasında paylaştırdım’’ diye yazıp kendine bir misyon yarattı... Yetmedi, cep telefonlarını verdi, yardım edeceklerin başvurmasını istedi. Listeler hazırladı falan, filan...

Sanki, yardım istediği bir hayır kurumu veya bir okul... Onun capcanlı bir insan, iktidardaki bir partinin kurucusu, bir belediye başkanı, bir zamanlar para içinde yüzen biri olduğu hep es geçildi. Onuru, gururu, haysiyeti gözardı edildi.

Eğer, yapılmak istenen vefa ise bu vefa değil... Eğer, bir dosta yardımsa bu şekilde mi olmalı?.. Yener Ulusoy, zat-ı muhterem yazarın dostu imiş.. Oysa yaptığı, dostunun alnındaki sineği baltayla kovalamaktan başka birşey değil...

ÖVÜNEREK İYİLİK YAPILMAZ

Madem ön ayak oldun, bir hayır işledin bunu dillendirme... Övünme aracı yapma... Bunun, ‘‘Ey ahali, bakın, elimdeki bu parayı kaldırımda oturan şu dilenciye veriyorum’’ demekle ne farkı var. Atalarımız, iyilik yap denize at demişler... Bizimki, yaptığı iyiliği tefrika yaptı. Yakında, kitabını da yazar herhalde...

Beyler...

Her kalemle yazı yazılmaz... Hele bir gazeteci isen bu çok daha önemli... Kalemin mürekkebine biraz vicdan karıştırılmadıkça, bazılarının onuru, gururu, haysiyeti işte böyle ayaklar altında gezer...

Bir not; Bu yazıyı kaleme alırken, ANAP İl Başkanı Cihan Dinç aradı... Geçen günkü yazımda, Ulusoy konusunda biraz serzenişte bulunmuştum.

YILMAZ DEVREDE

Yaptıklarını tek tek anlattı. Mesut Yılmaz bile devredeymiş. Girişimlerden detay da verdi ama Ulusoy'u üzmemek için, ‘Aramızda kalsın’ demeyi ihmal etmedi. Anlaşılan, birileri gibi ortalıklarda böbürlene böbürlene dolaşmaktansa, doğru olanı yapıp sessiz kalmış.

Ünlü sözler

‘‘En kötü merhamet, hedefini şaşıran merhamettir.’’ Türk Atasözü

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları