Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine

Davet şiirinde böyle dile getiriyordu “hasret”imizi, hasretini Nâzım Hikmet...

Haberin Devamı

O ölümünün 50. yılında yazdıklarıyla, yaşadıklarıyla simge olma özelliğini bütün diriliğiyle koruyor. Bunu son on günü değerlendirdiğimiz zaman kolaylıkla görmek mümkün.
Yaşamı ile yapıtları arasındaki örtüşme, onu tutarlı bir edebiyat adamı olarak edebiyat tarihine yazdırdı.
Baskıya, gelip geçen iktidarların zulmüne, günübirlik yönetenlerin geleceği düşünenlere olan kızgınlığına direndi.
Şiiri adeta engebeli yaşamının günlüğüydü.
Şiirinde devrimci de vardı, kadın da boy gösterdi, işçi de bütün ezilmişliğiyle başını dik tuttu, sahih aydını da şiirine aldı, çocukları asla ihmal etmedi!
Ödün vermedi, ödün önerilerini reddettiğinde kendini hapiste buldu.
Bütün zorlu koşullara rağmen yazmayı bırakmadı, onun için en kutsal uğraş yazmaktı.
Bencil bir dünyanın tadını çıkarmadı, birçok kişi yetiştirdi, birçok kişinin yeteneğini ortaya çıkardı. Onları destekledi. Bu yönüyle sadece kendisi üzerinden değil, dolaylı yoldan da kültür tarihimize tesir etti: Orhan Kemal ile İbrahim Balaban’ı başta saymalıyız.
Yalnız edebiyatın kozasında bir ömür sürmedi, disiplinlerarası düşünceyi, öğrenmeyi savundu.
Çağdaşı olan akımların, önemli edebiyatçıların hepsini okudu, değerlendirdi.
Hem dünya edebiyatını bilirdi, hem de Türk edebiyatını.
İyi şiire ideolojinin nasıl dahil edileceğini ispatladı. Çünkü savunulan ideoloji ancak iyi şiirle, iyi yapıtlarla insanı etkilerdi.

***

ŞİİRLERİNİN yasaklanması yüzünden, yazıldıkları dönemde olumlu veya olumsuz eleştiriler yapılması mümkün olmadı. Ama tüm bu yasaklamalar, sadece etkileme zamanını geciktirdi. Nâzım, onu okuyan herkesi etkileyebilen birkaç büyük şairden ilk akla gelenidir!
Hayatım roman sözünü çok duymuşsunuzdur, çünkü herkesin kendi hayatına bakışı böyledir.
Oysa Nâzım Hikmet’in hayatı gerçekten bir romandır. İdeolojisinden aşklarına kadar bir efsane.
Edebiyat tarihinde bir okul olarak nitelendirildiğinden, özellikle şiirimizin tarihini belirleyen adlardan biridir. Yalnız edebiyat tarihi açısından değil, insanların düşünceleri uğruna çektikleri zulümlerin de kahramanıdır.
İdeolojik şiirin içinde en güzel aşk şiirlerinin yazılabileceğini de gene o gösterdi.
Türkiye’de yazmanın, okumanın, düşüncelerini özgürce söylemenin, iktidarı eleştirmenin nasıl bir ağır bedeli olduğunu onun hayatından okumak mümkündür. Ondan sonraki kuşaklar da bu korkunç kaderi yenememişlerdir.
Edebiyat yapıtları dışında, gazete yazılarını okuduğunuzda, günlük yazıya edebiyatın nasıl girdiğini, ideolojinin nasıl bir özellik kazandığını fark edersiniz.
1950’lere kadar, şiirseverler onu fotokopilerden, dışarıda basılmış kitaplarından tanıdılar. Onun kitaplarını Türkiye’de basmak mümkün olmadığı için, birçokları (buna ben de dahil) Bulgaristan baskısını edinmişti.
Nâzım Hikmet adı ne zaman korkusuzca, daha doğrusu yaygınca kullanılmaya başlandı?
Doğan Avcıoğlu ile Hamdi Avcıoğlu kardeşlerin yönettikleri Yön dergisinde şiirleri yayınlanmaya başladıktan sonra. Aynı günlerde Nadir Nadi, Perde Aralığından başlıklı Cumhuriyet’te yayımlanan anılarında ondan söz etti.
Onun şiirini, edebiyatını, kitaplarının doğru baskısını okuyabiliyorsak, bunu iyi eleştirmen, çevirmen Memet Fuat’a borçluyuz.

***

BUGÜN Nâzım Hikmet okuyun, seçeceğiniz kitap Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayi Milliye Destanı olabilir. Saat 21-22 Şiirleri de bir pazar gününü aşk şölenine çevirebilir.

Yazarın Tüm Yazıları