Yasak ağaçtan bugüne is-yan-lar-da-yız!

Güncelleme Tarihi:

Yasak ağaçtan bugüne is-yan-lar-da-yız
Oluşturulma Tarihi: Haziran 23, 2013 00:00

Hacı caw caw, Gezi’deki eylemler bitti belki ama protestolar bitmedi. Tarihte var mı böyle uzun süren olaylar?

Haberin Devamı

HACİWAT: Protestoları bilmek zor. Çünkü daha çok isyan, ayaklanma gibi olaylar geçmiş kayıtlara. Kutsal kitaplara bakacak olursan, isyanların tarihi dünya tarihinden bile eski! Şeytan, insanın yaradılışına isyan ediyor, insan da yasak ağaç...
Q: Hoop, fazla geri gittin, o kadar da demedik. Sen oraları bırak, dünyamıza gel.
H: Türklerin ve Türkiye’nin tarihi de isyanlarla dolu. Oğuzların Büyük Selçuklu Devleti’ne isyanı, Anadolu’da Babıali isyanları, Osmanlı’da Celali isyanları, İstanbul’daki askeri ayaklanmalar... Say say bitmez...
Q: Milletçe sürekli isyanlardayız desene! Osmanlı hep bu isyanları kılıçla bastırmış değil mi?
H: Hayır, o kadar basit değil. Osmanlı gibi büyük devletler isyanlar karşısında silahsız, farklı çözümler bulabiliyorlar. Aksi takdirde o kadar uzun süre ayakta kalamazlardı. Mesela isyan yerelse önce oradaki yöneticiyi değiştiriyor. Olmadı o zaman isyanı silahla bastırmaya çalışıyor... Baktı başarılı değil, geri adım atıp isyancıların liderlerine paşalık veriyor, makam veriyor! Veya daha fazla yetkiyle başka bir bölgeye gönderiyor. Bağışlıyor ama ama isyancıların oğullarını eğitmek bahanesiyle saraya aldırıyor, rehin olarak... Yani, türlü yöntemler kullanmışlar. Ama zor olan İstanbul’daki ayaklanmalar. Çünkü saray da devletin, ticaretin, dış ilişkilerin, her şeyin merkezi de orada.
Q: Ne oluyor İstanbul’da isyan çıkınca?
H: Ne olmuyor ki? Padişahın ve yöneticilerin hayatı, makamları bir anda tehlikeye giriyor. O zaman taktik pazarlıklar başlıyor. Veziriazamın ya da falan paşanın kellesini verirdin vermezdin, dediğimizi yapardın yapmazdın... Her dakika önem kazanıyor. İş uzarsa tehdit büyüyor. Onun için yeri geliyor, aracılarla haberleşmek bile yetmiyor, padişah pazarlığı bizzat kendi yapıyor!

Haberin Devamı

KADINLARI KUCAĞA ALUP...

Q: Bak bu ilginç işte. Desene Başbakan’dan önce de tarihte isyancılarla görüşme geleneği varmış!
H: Olmaz olur mu? Olağanüstü durumlarda hükümetin Ayak Divanı adı verilen bir toplantı şekli var. Hızla karar alınması için... İşte, ayaklanma hallerinde padişah, isyancılarla sarayın bahçesinde bu ayak divanında yüz yüze geliyor. Mesela, III. Mehmet, IV. Murat, IV. Mehmet, isyancılarla aracısız görüştüler, tehditleri şahsen dinlemek zorunda kaldılar. Hatta I. Mustafa’nın annesi Valide Sultan bile asilerle karşı karşıya gelmişti! Aynı şekilde Kösem Sultan da sarayı basanlara konuşma yaparak onları sakinleştirmeye çalışmıştı.
Q: Bu anlattıklarını ilk defa duyuyorum. Ben sadece Patrona Halil İsyanı’nı hatırlıyorum okuldaki derslerden.
H: Patrona Halil İsyanı, yaşam tarzına isyan söylemine dayandırılmış. İsyanın görünen sebebi ‘gece-gündüz zevk peşinde koşan’ Vezir-i Azam Damat İbrahim Paşa’nın yönetimi. Bir tarihçiye göre Paşa, Bayezid Avluları’ndan Dolmabahçe’ye, Bebek, Göksu, Çubuklu’dan, Beykoz ve Üsküdar’a kadar pek çok yerde dönme dolaplar, atlı karıncalar kurdurmuş. Bu mekânlarda “kadıncıklar salıncağa binüp iner iken, şeh-baz yiğidler kadınları kucağına alup… kadınların uçkurları meydanda hoş-seda ile şarkılar çağırtılıyor” imiş! Oysa ‘kazan kaldıranların’ başı Patrona Halil’in kendisi de bir zevk düşkünüydü. Yani mesele yazıldığı kadar basit değil. İsyanın, siyasi, askeri, toplumsal, ekonomik, hatta İran’la mücadeleyi de düşünecek olursan uluslararası nedenleri var. Zaten genelde isyanların çıkış nedenleriyle altındaki sebepler birebir tutmaz. İsyana yol açan olay bir kıvılcım çakar sadece. Kitle, tepki vermeye hazırsa gerisi bir anda gelir.
Q: Yeter artık uzatma, isyan edeceğim... Bir tek o son dediğin aklımda kalır zaten, bir de Ayak Divanı. Gerisi laf kalabalığı!
H: Aman Qaragözüm, sustum... Sen isyan etme yeter ki.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!