Yargıtay kararı

BALYOZ davasında Yargıtay’ın verdiği kararı, hukuken iyi analiz etmek gerekir.

Haberin Devamı

Mahkûmiyeti onaylanan ailelerin üzüntü ve tepkileri son derece insanidir ve tabiidir. Siyaseten de kararı eleştirenler elbette vardır.
Fakat daha önce de yazdığım gibi, bu tür davalarda hukuka uygun bir sonuca varılmasının yolu yine hukuktur.
Haklarındaki mahkûmiyet Yargıtay’da onaylanarak kesinleşenler için bundan sonraki hukuki yol, Anayasa Mahkemesi’ne ”bireysel başvuru” ve sonra da AİHM’dir.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM siyasi ve ideolojik söylemleri ciddiye almaz; ciddiye alınmak için hukuk diliyle konuşmak gerekir.

HÂKİMLERLE UĞRAŞMAK YANLIŞ

Evvela şunu belirteyim: Yargıtay kararını veren 9. Ceza Dairesi’nin başkanı 18 yıldır, üyelerden biri 15 yıldır, biri de 12 yıldır Yargıtay’da tetkik hâkimi ve üye olarak çalışan yargıçlardır.
Açıkçası, 2010 referandumundan sonra Yargıtay’a gelmiş isimler değildir.
Diğer üyelerden biri “Büyük Hizbullah davasını sonuçlandıran hâkim”dir. Beşinci üye de kıdem ve kararlarıyla saygın bir yargıçtır.
28 Şubat davasının hâkimlerini tahliye kararları veriyor diye, Balyoz davasının mahkeme ve Yargıtay hâkimlerini ise tahliye kararı vermiyor, beraat ettirmiyor diye suçlamak çıkar yol değildir.
Elbette adli hatalar olabilir fakat eleştirilmesi gereken, hâkimlerin kendileri değil, kararlarıdır.

Haberin Devamı

KARARDA NELER VAR?

Yargıtay 361 sanıklı Balyoz davasında ilk mahkemenin verdiği 237 mahkûmiyeti onayladı. Delilleri geçerli saydı, AİHM de delilleri ciddi bulmuştu. Bunlar açışından “iç yargı yolu tüketilmiş” olduğu için Anayasa Mahkemesi ve AİHM yolu açılmıştır.
Yargıtay, mahkemenin verdiği 36 beraat kararını onayladı.
Mahkemenin mahkûm ettiği 25 sanık hakkındaki kararı “Beraat kararı verilmelidir” gerekçesiyle bozdu, yani beraat ettirdi. Bayan Sekreter Güllü Salkaya’yı hatırladınız değil mi, 16 yıl hapse çarptırılması kamu vicdanını kanatmıştı; Salkaya hakkında Yargıtay “beraat” kararı verilmesi gerektiğine hükmetti.
Hukuken bilhassa önemli bulduğum bir husus da şudur: Mahkemenin verdiği 63 mahkûmiyet kararını Yargıtay “Eylem darbeye teşebbüs değil, suç için anlaşma suçudur” gerekçesiyle bozdu ve bu kişiler hakkında ceza işlemine gerek olmadığına karar verdi...
Bu ne demek? Darbeye teşebbüs eylemine bir türlü katılmış olsa bile, sonra vazgeçmiş, yahut peşini bırakmış ya da emekli olmuş veya eylem sayılacak davranışları devam ettirmemiş demek! Etkin pişmanlık yani.

Haberin Devamı

HUKUKİ İNCELİKLER

Balyoz ve Ergenekon davalarına “karşı devrim” diye bakmanın ve siyasi ajitasyonlar yapmanın hiçbir hukuki anlamı yoktur. Karşı devrim kavramının siyaset bilimi açısından da yanlış olması ayrı bir konu.
Fakat mesela “darbeye teşebbüs” ile “suç için anlaşma” arasındaki hukuki fark gözlüğüyle bakıldığında, başka kişiler hakkındaki mahkûmiyet kararları da bozulabilir.
Yargıtay kararında suç kastı olmaksızın askeri emri yerine getirmenin veya gıyabında görevlendirilmiş olmanın suç oluşturmayacağı da belirtilmiş ve beraat ettirmek gerektiğine karar verilmiştir.
Siyasi gözle bakıldığında bunlar görülmez.
Kararları “siyasi ajitasyon” için kullanmanın sanıklara da hukukun gelişmesine de hiçbir yararı olmaz. Aksine, “darbeye teşebbüs, suç için anlaşma, emri yerine getirme, görevin gıyabında verilmiş olması” gibi hukuken çok farklı sonuçlar doğuracak kavramlar açısından bakılması halinde, fark edilecek adli hatalar da giderilebilir. Suç hukuka göre de sabitse kimsenin söyleyeceği kalmaz.

Yazarın Tüm Yazıları