Yargıtay Başkanı: ‘Bize haksızlık yaptınız’

YARGITAY Başkanı Hasan Gerçeker, “Bize haksızlık yaptığınız kanaatindeyim” diye söze girdi.

Gerçeker’in bu sitemkâr sözleri, “Yargı cephesindeki gecikmenin bedeli” başlıklı dünkü yazımızda Yargıtay’a getirdiğimiz eleştirileri konu alıyordu.

Yazıda, Yargıtay’ın Hizbullah dosyasını öncelikli bir şekilde ele almayarak cinayet hükümlüsü birçok sanığın tahliye olmasını “muhakeme ve feraset eksikliği” gibi ifadelerle eleştirmiştim.

Yargıtay Başkanı, dünkü konuşmamızda bu eleştirilerle ilgili üzüntüsünü kayda geçirirken, eleştirinin dayanaklarının haklı olmadığını kendi açısından bir dizi maddi veri üzerinden göstermeye çalıştı.

YARGITAY’A MART AYINDA GELDİ

Gerçeker öncelikle, Hizbullah dosyasıyla ilgili gecikmenin Yargıtay’dan kaynaklanmadığını vurguladı. Davanın Diyarbakır’da 2000 yılında açıldığını, mahkemenin kararını 2009 yılı sonunda verdiğini, sanıkların temyiz başvurusunun da Yargıtay’a ancak 2010 yılı mart ayında geldiğini anlattı. Yani sürecin 9 yıla yakın dönemi birinci derecedeki mahkeme aşamasında geçmiş.

Dosyanın Yargıtay’daki ilk durağı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı. Savcılığın, burada temyiz başvurusunu inceleyip mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararları bozulsun ya da onansın şeklinde kanaatini içeren bir tebliğname yazıp ilgili daireye göndermesi gerekiyor.

Gerçeker’in verdiği bilgiye göre, Başsavcılık yaklaşık 7 aylık bir süre içinde incelemesini sonuçlandırıp yerel mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararlarının “onanması” yönündeki tebliğnamesini geçen ekim ayı sonunda Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’ne göndermiş. Gerçeker, burada Yargıtay Başsavcılığı’na 300-400 bin dolayında dosyanın geldiğini, zarfların açılmasının bile belli bir zaman aldığını hatırlatarak, yapılan incelemenin gerektirdiği süre de hesaba katıldığında burada geçen sürenin normal olduğunu söylüyor.

BAŞSAVCILIKTAN CEZA DAİRESİNE 7 AYDA GİTTİ

Tebliğnamenin 9’uncu Ceza Dairesi’ne evrak giriş tarihi 26 Ekim 2010. Gerçeker, şöyle devam ediyor: “Ben bu dairede 6 yıl başkanlık yaptım, işleyişini bilirim. Dosyalar içinde öncelik zamanaşımı yaklaşanlara ve tutukluluk durumu bakımından kritik olanlara verilir. Bu dairenin önüne de binlerce dosyanın geldiğini hatırda tutmanız gerekir. Buna karşılık Daire Başkanı arkadaşımız duyarlılık göstererek dosyayı hemen tetkik hâkimine vermiş ve 26 Ocak 2011 tarihi için duruşma koymuş. Buradaki görevlendirmede hiçbir gecikme söz konusu değil.”

Gerçeker, bu noktada usulle ilgili bir uygulamaya da dikkat çekiyor: “Tetkik hâkimi önce usul hatası olup olmadığına bakar ve prosedüre göre ardından tebliğnamenin bütün sanık vekillerine ve aynı zamanda müdahil tarafların vekillerine gönderilmesine geçilir. Buna tebliğnamenin tebligatı aşaması diyoruz. İlerleyebilmeniz için bu prosedürün tamamlanması şarttır. Çünkü geçmişte bu prosedür tamamlanmadan işlem yapıldı diye AİHM’den mahkûmiyet kararları çıktı. Ancak bu olayda bazı tebligatlar ‘bila ikmal’ dönmüş, yani sahibine ulaştırılmamış. Çünkü adresler de değişmiş olabiliyor.”

ELEŞTİRENLER İŞLEYİŞİ BİLMİYOR

Gerçeker, ayrıca tetkik hâkiminin de dosyayı inceleyebilmek için zamana ihtiyacı olduğunu hatırlatarak, şöyle devam ediyor: “Hizbullah dosyası küçük hacimli bir dosya değil. Tam 85 klasörü ve bunların içinde de 40 bin belge var. Tetkik hâkimi bütün bu belgeleri gözden geçirecek. Bu kadar hacimli bir dosyanın incelenmesinin belli bir zaman alacağını kabul etmeniz gerekir. Ardından da duruşması yapılacak.”

Gerçeker, şöyle devam ediyor:

“Bütün bunları yan yana getirdiğinizde, Yargıtay’daki sürecin gecikmeli olduğu yolundaki eleştirileri kabul etmiyorum. Arkadaşlarımızın gerçekten büyük bir özveri ve fedakârlıkla çalışırken haksız bir suçlamayla karşılaşmaları beni gerçekten çok üzüyor. Hizbullah davası birinci derece mahkemede daha süratli bir şekilde sonuçlanmış olsaydı böyle bir durumla karşılaşmayacaktık. Bu konudaki eleştiriler büyük ölçüde Yargıtay’ın işleyişini bilmemekten kaynaklanıyor.”
Yargıtay Başkanı, sözlerini şöyle bağlıyor:

“Ortaya çıkan sonucun sorumlusu biz değiliz. Sorunlar zamanında gereken önlemler alınmadığı için birikerek bugünkü sonucu yarattı. Bizim tek ricamız var, o da iyi niyetli olmayan haksız suçlamalara prim verilmemesidir.”

Dün Yargıtay’ı eleştirmiştik. Bugün de madalyonun diğer yüzünü göstermiş oluyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları