Yargının acınacak durumu

HERKES birileriyle mahkemelik durumda. Herkes derken belki biraz abartılı olur, çoğumuz bu durumdayız. Ya başka kişilerle, ya da devletle, belediyelerle, kamu kurumlarıyla!

Adli ve idari mahkemelerde, Yargıtay ve Danıştay’da açılan ve sürüp giden yüz binlerce hukuk, ceza ve iptal davası var. Korkunç bir rakam.

Dosyalar hakim ve savcıların önünde yığınlarla duruyor. Bazen bir duruşma günü 5 ay sonraya veriliyor. Davalar uzadıkça uzuyor. Vatandaş yargıya güvenini yitiriyor, kendi işini kendi görmeye kalkışıyor. Devreye mafyalar, torpil, rüşvet arayışları giriyor. Vicdan-cüzdan ikilemi gündeme geliyor.

Hakim ve savcı sayısı yetersiz. En alt mahkemeden en üste kadar bütün görevliler bu korkunç dosya yükünün altında bunalmış durumda.

Bu durumda ne oluyor? Sık sık, dosyalar yeterince incelenmeden kararlar veriliyor.

Hakim ve savcı bu durumdan yakınıyor, davacı ve davalı yakınıyor.

Bizim basın davalarında bile öyle karmaşık dosyalar biliyorum ki, içimden ‘Allah bunu okuyup karara bağlayacak hakimin yardımcısı olsun’ diyorum.

* * *

Dünkü Resmi Gazete’nin 33. sayfasında Yargıtay Başkanlığı’nın bir kararı yayınlandı. Yargıtay Ceza ve Hukuk Daireleri’nin geçen yıl, yani 2004 yılına ilişkin iş yükü tek tek veriliyor.

Yargıtay’da toplam 21 Hukuk, 11 Ceza Dairesi var. İşte size Resmi Gazete’de yayınlanan ve hilesi hurdası olmayan rakamlardan rastgele birkaç örnek. (Rakamları yuvarlayarak veriyorum.)

Geçen yıl 1. Hukuk Dairesi’nin baktığı dosya sayısı 15 bin. 2. Hukuk 17 bin. 4. Hukuk 17 bin. 9. Hukuk 34 bin. 11. Hukuk 15 bin. 12. Hukuk 26 bin.

Yine geçen yıl 2. Ceza Dairesi’nin baktığı dosya sayısı 24 bin. 3. Ceza 23 bin. 7. Ceza 39 bin. 10. Ceza 26 bin.

Şimdi yıl içerisindeki adli tatili, hafta sonlarını, bayramları vesaireyi düşün ve her dairenin günde veya haftada kaç adet dosyayı karara bağlamakla yükümlü olduğunu varın siz hesaplayın.

Ortalama rakamı düşük tutalım ve bir Daire’ye yılda ortalama 15 bin dosya geldiğini varsayalım.

Her iş gününe net 70 dosya düşüyor. Çoğunluğu tomarla belge, tutanak ve tümü mahkeme kararlarından oluşan dosyalar.

Hangi babayiğit ortaya çıkıp bu koşullarda adaletin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilir? Söylemez. Zaten bunu yargı mensupları bile kabul ediyor...

Çünkü onlar da insan. Onların da belli bir kapasitesi var. Hepsi bu inanılmaz yük altında boğulmuş ve bunalmış durumda.

Öyle karmaşık dosyalar oluyor ki, bir tetkik hakimi onları ancak bir haftada okuyabiliyor. Yargıtay ve Danıştay’da ilgili heyetler tek dosyayı saatlerce, bazen günlerce tartışıyor.

Mahkeme hakimi her gün en az 30 duruşma yapıyor. Duruşmalarda işi kısa kesecek, başka çaresi yok, zamanı yok. Sonra onları tek tek okuyacak, bazılarına yanıt gelmediğini görecek, davalar şu veya bu nedenle uzayıp gidecek, dosya tamamsa oturup gerekçeli kararı kendisi yazacak...

Ve pek çoğu, zaman yetmediği için dosyaları evlerine götürüp orada çalışacak.

* * *

Pekiii, bu insanların bunca çile, ıstırap, alın teri ve göz nuru sonrasında aldıkları maaş ne kadar?

25 yıllık hakim, savcı, Danıştay veya Yargıtay üyesi, en yükseği sadece 2.5 milyar Törkiş lira! Üst sınır bu! Alt sınır 1 milyar dolaylarında.

Yardımcı personelin durumu daha da içler acısı. Onlar resmen sürünüyor.

Hayır, böyle adalet olmaz. Bunun adı adalet değil.

AKP iktidarı yıllardır AB diye yırtınıyor. Baksınlar bakalım, hangi AB ülkesinde adalet bu durumda? Hangi AB ülkesinde yargı mensupları böylesine yükün altında boğulmuş? Hangisinde adalet böylesine tekliyor, yerlerde sürünüyor? Peki iktidar bu durumu düzeltmek için ne yaptı veya yapıyor?

Hiçbir şey!.. Çünkü onların kafasında yargıyı düzenlemek falan değil, türban gibi çok daha önemli (!) konular var. Yargıya türbanlı hakim soktukları gün her şey otomatik olarak düzelmiş olacak!
Yazarın Tüm Yazıları