Yaralı Sokak 33 yaşında

“FARUK, Hürcan ve Salih çok yakın arkadaşlarımızdı.

Düzenli gelip giderdik, Bahçelievler 15. Sokak’taki evlerine. Bekarlık hallerinin tamamını beraber yaşardık.
O akşam Serdar Alten ile beraberdim. Serdar’ın evi de o sokaktaydı, hemen her akşam o eve giderdi.
Toplantıdan çıktık, “Oraya gidelim” diye konuştuk aramızda. Serdar nişanlısı Sema’yla konuştu sonra, “Sinemaya gidelim” dediler. Ben de o eve gitmekten vazgeçtim. Ama Serdar daha geç bir vakitte gitmiş o eve.
Kapıda karşılamışlar...

Serdar’ı çok ağır yaralamışlardı.
Hacettepe Hastanesi’ne gidip, görüştük. Bilincinin açık olduğu bir dönem oldu. İlk gün iyiydi mesela. Biz ilk günlerde yaşayabileceğini düşünüyorduk.Behice Boran da görüştü. Ama çok fazla kurşun yarası vardı. Bir tanesi de bel kemiğine gelmişti, sanıyorum yaşasaydı da felç olacaktı.
Çok ağır yaralı olmasına rağmen, o çok kısa dönemde çok önemli bilgiler verdi. Haluk Kırcı’ya ilişkin bütün detayları anlattı.
“Bahçelievler Katliamı”nın faillerin önemli bir kısmının yakalanmış olmasından hareketle “Bunun arkasında kontrgerillaya rastlanamadı” denmesinin lüzumsuz bir tedbirsizlik olduğunu düşünüyorum. Çatlı’nın en kirli siyasal operasyon gücünün içinde olduğu bilinirken, “kontrgerillaya rastlayamadık” demek hatalıdır.
Kontrgerilla en azından olağan şüphelidir.”

İki yıl önce bir röportajda anlattı “o gün”ü Avukat Gürbüz Özaltınlı...
TİP’li yedi gencin Bahçelievler 15. Sokak’ta vahşice öldürülmesinin ardından 33 yıl geçti. 56 numaralı evin giriş katında... Küçücük, sobalı bir bekar evinde katlettiler.
Beşi o evde... İkisi o evden Eskişehir Yolu’na götürülerek, tarlada öldürüldü...
Elbise askılarıyla, havlularla boğularak... Kalbinden, karnından, şakağından, böbreğinden kurşunlanarak...
O apartmanın hemen arkasında oturan, genç bir kadın anlatmıştı o anı:
“Geceyarısı tok ama ritmik bir takırtıyla uyandım. Sanki birisi elindeki sopayı, bahçe demirinin parmaklıklarında gezdiriyordu...”
Aslında duyduğu ses, Haluk Kırcı’nın 14’lüğüydü. Sonradan, “Yaptığımız hayvanlıktı” diye itiraf etti cinayeti.
O cümleyi söyleyen gerçekten, sahici iç duygularıyla “kendi miydi”, yoksa söyleten zaman mıydı, bilemiyorum.

15. Sokak’ın devamında, Muammer Aksoy Caddesi uzanır.
Aşağı doğru indiğinizde Muammer Aksoy, başka bir caddeye yaslar sırtını:
Bahriye Üçok Caddesi’ne...
İlki kurşun, ikincisi bombayla öldürülen iki aydının ismini taşıyor o caddeler.
Şimdi 15. Sokak’ın numarası bile değişti sanırım.
Ama o sokak hala Bahçelievler’in yaralı tarihi...
Yazarın Tüm Yazıları