Yapı Dergisi’nin 350. sayısı çıktı

YAPI (aylık mimarlık tasarım kültür sanat) Dergisi 350. sayısını yayımladı.

Mimarlıkla ilgilenmemizi, mimarlık ve kent konusunda bilgilenmemizi sağlayan bir dergi.
Hem yeni eğilimleri, yeni yapıları tanıtıyor hem de eleştirel bir bakışla yurdumuzda ya da yurtdışında mimarlıkla ilgili haberleri bize iletiyor.
İmtiyaz sahibi ve genel yayın yönetmeni Doğan Hasol’un Yapı’nın 350. sayısı ve 2010’un ardından başlıklı yazısında derginin özelliği, yayın anlayışı belirtilmiş:
“Yapı Dergisi’nin elinizdeki sayısı 35’nci sayı... İlk sayı Temmuz 1973’te çıkmıştı, yani 37 yıl önce... Bir yayının ömrü için az zaman değil, özellikle de ülkemizin dalgalı koşullarında.
Yapı’nın en belirgin özelliği, kendisinden önceki dergilerden farklı olarak yayın temposunu aksatmadan sürdürmesi ve sürekli olarak kendisini yenileme ve geliştirme yolundaki çabası oldu. Başlangıçta iki aylık olan çıkış temposu, sonradan aylığa dönüştü. Zaman içinde derginin boyutu değişti, büyüdü; içeriği zenginleşti, kağıt, baskı, cilt gibi teknik kaliteleri gelişti. Şu anda uluslararası bir kalite düzeyine ulaşmış durumda. Yayınladığımız dış kaynaklı birçok projenin daha biz istemeden çoğu ünlü yabancı mimarların bürolarından doğrudan gelmesi bunun açık göstergesi.”
* * *
YAZININ devamında; bu kentte, hatta bu ülkede yaşayanlar olarak, mimarlığa karşı vurdumduymazlığımız, umursamaz tutumumuz örneklerle veriliyor.
Çoğumuz bu yakınmalara, bu eksikliklere üzüntü derecesini geçtik, isyan ediyoruz.
Kültür Merkezi kapalı bir Kültür Başkenti insana bir gülmece öyküsünü anımsatıyor.
Tescilli yapıların bile korunamadığı bir kentte, bu tür dergilerin önemi daha çok ortaya çıkıyor ve işlevleri daha fazla önem kazanmasını sağlıyor.
Tekel binası, 2. derecede koruma altındaydı ama Doğan Hasol’dan öğrendiğime göre, koruma altında olmasına aldırış edilmemiş hatta üzerine bir kat kondurulmuş.
Haydarpaşa Garı’ndan bahsetmeye gerek bile yok.
Ben Yapı’yı sürekli okuyorum. Yaşadığım şehrin/ülkenin mimari durumunu öğrenmek için, dünyada nelerin yapıldığını, ülkemde daha çok nelerin yapılmadığını, yapılamadığını bilmek için.
Ayrıca bu alanın önemli adlarıyla yapılan söyleşilerde, onları ve onların mimari anlayışlarını daha yakından tanıdığım için.
Ümran Topçu’nun Gaudi Efsanesi yazısını yalnız mimarlığa ilgi duyan değil, sanatı seven herkesin okumasını salık veririm. Hele Sagrada Familia’yı ziyaret eden benim gibi birisi, bu yazıyı daha da zevk duyarak okuyor.
Topçu’nun bir saptaması şöyle: “Gaudi’nin işleri 20. yy’ın başında Barcelona’da varolan sosyal ve politik gerçeklerle derinden bağlıdır.”
Mimarın çalışmaları konusunda bilgilendiriyor dergi.
Ayşe H. Köksal, Mimarın Fendi Müzeyi Yendi: MAXXI, Bir Güncel Sanat Müzesi’nin Vaatleri yazısında Roma’da yapılan Zaha Hadid imzalı MAXXI - Ulusal 21. Yüzyıl Sanatları Müzesi’ni tanıtıyor ve mimarın aldığı iki önemli ödülden söz ediyor.
* * *
KENTTE yaşıyorsanız, hele hele İstanbul’da oturuyorsanız Yapı’yı okumanız gerekir kanısındayım.
350. sayısını da başarıyla geride bırakan Yapı Dergisi’ne uzun, başarılı yayın yılları diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları