Yalnızlığımı süsleyen odamdaki diva sesleri

BAYRAMIN ikinci günü... Gazetenin on birinci katında odamda yalnızım.

Bilgisayarımın başında, yeni bir yazımın ilk tuşuna basarken çok sevgili dostum/kardeşim Tansu Özkök’ün bana Paris’ten getirdiği iki CD’lik Divalar - Yüzyılın Sesleri beni başka bir mekána alıp götürdü. Belki de daha ilk notada mekándan münezzeh bir áleme vardım.

Odamın füme camından, kararsız bulutları görüyorum, donuk güneşin vurduğu evlerde sanki kimse yaşamıyor.

Yıllar önce bir arkadaşımın tatlı yakınmasını anımsadım, bu sopranoları dinleyerek melankoliyle dost oldum.

Bugün onları yazacağım.

Ses dünyamın tanrıçalarının lanetine uğramaktan korkarım.

Adalet Ağaoğlu’nun çok sevdiğim kitabının başlığını ödünç alarak şöyle yazabilirim; beni o sesler, Sessizliğin İlk Sesi’ne götürdü. Maria Callas’a.

Ona sormuşlar, size "Diva" diye hitap edildiğinde ne hissediyorsunuz?

Cevabı; "Prima donna denilmesini tercih ederim" olmuş.

Ne alçakgönüllülük... Bizde, kullanmaktan havı dökülen diva iltifatına itiraz eden yok.

Müzik tarihi, kıskançlıklarla, çekememezliklerle doludur. Bireyin egosunun yüksek olduğu her yerde yalnız olma savaşını kazanmak zorundasınız.

Divalar albümünün kitapçığında, Diva ile kapris kelimesinin bir dönem birlikte anıldığı yazılmış. Bir dönem mi?

Michel Roubinet, kitapçıktaki yazısında, Hendel’in Diva’lardan çektiğine değinirken, "Sanat bazen rakip bir şarkıcıyı yok etme ihtirasının önünde diz çökmüştür" diyor.

* * *

DİVA’ların ihtişamının gölgesinde mi kaldı Divo’lar.

Müzik tarihinin unuttuğu/unutturduğu bir unvanı, kavramı nasıl hatırlayacağız?

Kastrato’lar döneminde, Divo sözü kullanılmaya başlamış, yazara göre bir zamanlar Alfredo Kraus ve Luciano Pavarotti için kullanılmış.

İki CD’yi arka arkaya dinlerken opera tarihi ile ses tarihini bir arada yaşadım.

Maria Callas’la başlıyor ses şöleni, Christa Ludwig’le son buluyor. Kulaklarımda yankılanma sürüyor.

Kimi zaman sevdiğiniz sesleri kulaklarınızda hissetmek ister misiniz? Benim bu duygum zaman zaman çok ağır basar. Sanki bütün kötü sesleri (kakofoniyi) yok etmek, dünyaya onların sesini duyurmak sayesinde gerçekleşebilirmiş gibi.

* * *

ODİSSEUS gibi sesin büyüsüne kapılıp da Mozart’ı unuttuğumu sanırsanız üzülürüm.

Çünkü bu CD’de üç ünlü sesten Sihirli Flüt’ten aryalar dinledim.
Yazarın Tüm Yazıları