Yalçın Granit'in savaşı

ÖNCEKİ cumartesi günü Manhattan'ın Beşinci Caddesi'nde yürürken telefonum çaldı.

Arayan Milliyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'dı.

‘‘Senden bir ricam var’’ diyerek başladı.

ÜÇ FORMA

Amerikan Basket Ligi NBA'in mağazasına gidip, yeğeni için üç forma alıp alamayacağımı sordu.

Ben de bir NBA hastası olduğum için, ‘‘Vaktim olmasa bile yaratır, gider alırım’’ dedim.

Yeğeninin istediği üç forma, Detroit Pistons'tan Mehmet Okur, New Jersey Nets'ten Kevin Garnett ve Minnesota Timberwolves'tan Jason Kidd'inkilerdi.

NBA'in Beşinci Cadde'de çok güzel bir mağazası var.

Oraya gittim.

Mağaza tıklım tıklım doluydu.

Alt katında çocuklar için bir bölüm vardı, oraya indim.

Mehmet Okur'un forması yoktu. Öbür ikisini bulup aldım.

Üçüncü defa Türkiye'den bir tanıdığım için bu mağazadan forma alıyordum.

Dikkatimi çeken bir nokta oldu.

Jason Kidd ve Kevin Garnett, NBA'in müthiş sporcuları. Ama Türkiye'de en çok tanınan Amerikalı basketçiler değil.

Demek ki çocukların NBA'e olan ilgisi artık, en çok tanınan süper starları aşarak, daha derinlere inmiş.

Bu, bana yıllarca önce Trabzon'da spor malzemesi satan bir dükkánda gördüğüm Kobe Bryant posterini hatırlattı.

NBA'CİLERİN TEPKİSİ

Genel yayın yönetmeni olarak başımdan geçen bir başka olay daha oldu.

Bir gün Hürriyet'in birinci sayfasında Shaquille O'Neal'le ilgili bir haber yayımlamıştık.

Haberde Shaq'ın daha önce oynadığı takım yerine yanlışlıkla başka bir takımın adı verilmişti.

İnanın dört ay boyunca genç okuyuculardan bizi eleştiren mail'ler aldık.

İşte bu yüzden mağazadan çıkarken aklıma şu soru geldi.

Türk gençleri arasında NBA takımlarının taraftarı acaba bir Türk basket takımınınkinden daha mı fazlaydı.

Eminim böyle.

Aynı şeyi Türk takımları için söylemek mümkün değil.

Ne Real Madrid, ne Inter ne de başka bir yabancı takımın Türk taraftarı sayısının Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş'ı geçmesi mümkün değil.

Öyleyse baskette durum neden böyle?

Hiç kuşkusuz bunda Amerikan basketbolunun kalitesi kadar, NBA'in eşsiz yönetim ve pazarlama zihniyetinin de rolü var.

Oysa basketbol, Türkiye'nin yatırım yapması gereken ikinci spor dalı.

İki basketçimiz NBA'de oynuyor.

Takımlarımızın Avrupa performansları iyi.

Öyleyse bizim takımlarımız neden boş tribünlere oynuyor?

GRANİT'İN SAVAŞI

Spor yazarlığına ve basketbol bilgisine müthiş hayranlığım olan Yalçın Granit yıllardır büyük bir savaş veriyor.

Tezi şu:

‘‘Türkiye'de basketbolun gelişmesi için üç büyük takımın mutlaka basket dalına girmesi ve ciddi yatırım yapması gerekir.’’

Çünkü ne yazık ki, bugün taraftarlık bağlılığı yaratabilen takımlar bunlar.

Yine ne yazık ki bu üç büyük kulüp baskete yatırım yapma konusunda bir türlü motive olamıyor.

Basketbol NBA sayesinde bütün dünyada modernliği temsil eden kitle sporu haline geliyor.

Ekonomi ve eğlence açısından çok uygun bir spor dalı.

O nedenle büyük kulüplerin mutlaka bu dala eğilmeleri gerekiyor.

Tabii devletin de...

Bu da yetmez.

ÇİM DEVRİMİ

Basketbolu mutlaka üniversite ve lise düzeyine indirip, orada bir taraftarlık heyecanı yaratmalıyız.

Ben hep, en az 15 üniversitemizin katılacağı, ABD'deki kolej ligine (NCAA) benzer bir heyecan hayal ediyorum.

O nedenle Yalçın Granit'in bu mücadelesini destekliyorum.

Basketbol müthiş bir spor. Üstelik Türkiye'de çok ama çok iyi basketbol yazarları var.

Bu yazıların bir bölümü rahatlıkla Amerika'nın en büyük gazetelerinde yayımlanacak kalitede.

Türkiye, rahmetli Özal'ın statları çimlendirerek başlattığı devrimin sonuçlarını aldı.

Şimdi, üç büyük kulübün aynı devrimi yapmasını bekliyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları