Yalçın Bayer: The Cops...

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Uzun zamandır Reha Muhtar ve ekibi, ABD'deki ‘The Cops’ adlı programdan görüntüler yayınlamaktlar.

‘The Cops’, Amerika'da uzun yıllardır gösterilen ve anafikri, polisin hırsız peşindeki kovalamacasını polis kamerası ve röportajlarıyla aktarmak olan bir programdır.

Benim size anlatmak istediğim nokta, geçen salı günü 19.30'da Show TV'deki haberdir. Tank çalan Amerikalı görüntülerini yine ‘The Cops’tan çalıntı sahnelerle ve yine dün olmuş gibi anlatırken, çok bariz bir noktayı atladılar. Polis kamerası, olayın geçtiği günü ve saati gösteriyordu. Olay, 10.5.1995'te geçiyordu, yani 4.5 sene önceki olaydı.

Trajikomik olay bu kadar değildi, yine ‘The Cops’ programından çalıntı, olayla ilgili bir röportajı yayınlarken, altyazı ile konuşan kadının tercümesini yapmayı Reha Muhtar ve ekibi yeterli görmemiş olsa gerekir ki, bir de üstüne kadının konuşmasını Türkçe dublaj yaptılar.

Yani özetle 4.5 önceki olayı, ‘The Cops’ dizisinden alındığını söylemeden, dün olmuş gibi anlatarak ve aynı anda hem Türkçe dublaj ile hem de Türkçe altyazıyla seyrettirdiler.

Umarım bu konu köşenizde yer alır ve Türkiyemiz'de bu tür haber yapanlara bir ders olur.

Hasan GÜLTEKİN

Vakıflar ve Vakıfbank

GEÇENLERDE Ankara Hilton'da 2. Vakıflar Şûrası münasebetiyle ilgili bir toplantı yapıldı. Tesadüfen orada bulunmak fırsatı doğdu. Konuşmacıların öneri ve eleştirilerini dinledim. Birisi, beni etkiledi. Zira hem haklı, hem de tenkidin dozu sert olduğu için ve belki düzeltmede katkınız olur diye size intikal ettirmeyi uygun buldum. Konu şudur:

(6219 sayılı bir yasayla Vakıflar Genel Müdürlüğü, temsil ettiği vakıfların paralarıyla Vakıflar Bankası'nı kurmuştur. Banka sermayesinin % 55 hissesine sahiptir. Bu nedenle Vakıf, paraların çarçur olmaması mülahazasıyla olsa gerek, Vakıflar Genel Müdürlerini, Banka İdare Meclisi'ne her yıl tayin veya seçimle getirmiştir. Kuruluş tarihi 1954'ten beri tatbikat ve teamül böyle olmuştur. Ancak 1998'de Vakıflar'dan sorumlu bakan, partizanca bir tasarrufla bir yandaşını İdare Meclisi üyesi yapmak için Vakıflar Genel Müdürü'nü bu yasal vazifeden uzaklaştırmıştır. Ve Vakıflar'ın V'sinden habersiz olan bir adamını oraya yerleştirmiştir. Bu suretle Vakıflar İdaresi dışlanmış, vakıf paralarının kontrolü sahipsiz kalmıştı. Daha geniş açıklamalar yapıldı ise de vaktinizi ve yerinizi işgal etmemek için bu kadarla yetiniyorum.

Yasa hükmünü ve bir teamülü ihlal eden bu partizanca davranışı hayret ve üzüntüyle karşıladım. Memleketimizde Vakıflar'ın tasfiyesini isteyen Marksist düşünceler olduğu malumdur. Ancak her vesileyle muhafazakár ve demokratik hukuk devletinden yana oldukalarını beyan eden Sayın Mesut Yılmaz Beyefendi'nin, bugünkü bakan arkadaşı tarafından da devam ettirilen bu yasadışı, zararlı tasarruf ve tutuma ne diyeceklerini merak ediyorum? Nasıl tevil veya tavzih ederler, düzeltiler?

Bu icraatı yapan eski bakan arkadaşı, ilahi bir tecelli olarak kendi ilinde seçilememekle manevi cezasını buldu. Vakıf Hukuku'nu bozmakla uğraşmak tekin değildir.

Ali EREN-ANKARA

Türklük ve din

YARGITAY 1. Ceza Dairesi'nin 25.6.1999 gün ve 1665-1980 sayılı kararındaki ‘Türklük’ tanımı içinde ‘din’ öğesinin yer alması yanlıştır. Ulusların ‘ortak değer’lerini belirlemede, dinsel inanç hiçbir biçimde ölçüt olamaz. Ulusu oluşturan bireylerin dinsel inançları vardır ya da yoktur, o ayrı konu. Ama, devletin ve ulusun dininden söz edilemez. Bu tanım, ‘ulus’ kavramına Türk-İslam sentezini yamamaktan başka bir şey değildir. Böylesi bilim dışı yaklaşımların artık Yargıtay kararlarına bile yansıması, üzücü olduğu kadar düşündürücüdür. Yargıtay kararından yaptığınız alıntı doğruysa laikliğin içi, bizzat yargı eliyle oyuluyor demektir. Türklük tanımında ‘etnik köken’den söz edilmemesi, sizi haklı olarak sevindirmiş. Ama, işin bu yanını da göz ardı etmemek gerekir.

Atilla AŞUT-ANKARA

Ağır iddialara yanıtlar

OKURUMUZ Ferhan Altan'ın dünkü ‘‘Vergi kaçıranı ihbar ediyorum, maalesef tık yok’’ iddialarına yanıtlar:

- Orman Bakanı Prof. Nami Çağan: ‘‘Yazınızın 'Orman yağmacıları' bölümü incelenmiş ve bir açıklama gereği duyulmuştur. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü'nde yapılan atamalar, hiçbir siyasi etki ve baskı söz konusu olmadan, liyakat ve hizmetin gerekleri dikkate alınarak yapılmıştır. Yazınızda adı geçen Sn. F.Altan'ın şimdiye kadar çok sayıda iddiası bakanlığımızca değerlendirilerek sonuçlandırılmıştır. Terkos ile ilgili iddiaları da incelemeye alınmış olup, sonuç ayrıca tarafınıza bildirilecektir.’’

İSTANBUL Defterdar Yardımcısı Ahmet Erol, okurumuzun açıklamalarına karşı şu açıklamayı yaptı:

‘‘Muhbir Ferhan Altan'ın sırasıyla V.K., Dr. A.A. ve Prof. İ.T.T. haklarında yaptığı ihbarlar, tarafımdan onaylanarak 'ivedi' kaydıyla hemen incelemeye alınmıştır. V.K. hakkındaki yaygın denetim sonuçlandırıldı ve ceza ihbarnameleri kesildi. Diğer iki konu, vergi denetmenleri tarafından halen inceleme safhasındadır. Benim oturduğum makamda, sumen altı etme durumu olamaz. Biz bu masada yurttaş için varız; devlete gölge düşürtmeyiz. Yoksa çeker gideriz. Ancak bunların ne zaman sonuçlandırılacağını bizim öğrenme şansımız yoktur. Bir görevliye, soruşturma ne zaman bitecek diye sorulmaz. Bu baskı olur, yanlış yapılır.’’

Erol, okurumuzun ‘‘Rüşvet alınıp dosyaların kapatıldığı’’ iddiasına da ‘‘Biz şey demem, sorunun muhatabı ben değilim, onları başka vekil arkadaşlar yanıtlayabilirler’’ dedi.

FESHANE'YE CEZA... İstanbul Defterdar Yrd. V. Nihat Uzunoğlu: Eyüp Feshane Şenlikleri hakkındaki yazınıza ilişkin ihbar, yaygın ve yoğun vergi denetimleri sırasında değerlendirilmiş, değerlendirme sonucunda vergi denetmeni Levent Küçük tarafından Feshane Kasrı'ndaki işyerleri hakkında 22.12.1999'da rapor düzenlenmiştir. Raporda adı geçen mükellefler hakkında VUK'nın 353/2. maddesi gereğince 920 milyon lira özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiğinin belirtilmesi üzerine rapor, gereği yapılmak üzere ilgili Vergi Dairesi'ne gönderilmiştir.

Koruma terörü

ANKARA'da dakikalarca önce kesilen yollar, makam arabalarının ön ve arkalarında onlarca koruma araçları ve bu araçlarda insanları tedirgin eden, vatandaşlık haklarımızı ezmeye çalışan birtakım eli silahlı insanlar. Trafikte seyrederken, bir anda ensemizde beliren bu konvoylar biz vatandaşlara birer 'suikastçı'ymışız gibi davranıyorlar. Arabalarımızı en olmayacak yerlerde sıkıştırıyorlar. Kenara çekilmemizi emrediyorlar ve en ufak bir gecikmemizde araç kapılarını açıp ellerindeki silahlarla aile fertleriyle dolu olan araçlarımıza uygunsuz davranışlarda bulunuyorlar.

Bu saltanat konvoylarına artık son verilmelidir.

Ankara, bürokrat ve memur kesiminden oluşan son derece mazbut bir topluluğun oluşumudur. Bu tür israf ve davranışlar bizleri üzmektedir.

İsmi saklı Ankaralı vatandaş

Yazarın Tüm Yazıları