Yalçın Bayer: Tekirdağ'ın acıları

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Yeraltı zenginliklerini korumak Valilerin görevi değil mi?

BİLİR misiniz, bilmem... Tekirdağ, Trakya yöresinin en şirin illerinden biridir.

Ancak Tekirdağ'da yıllardır bir doğa tahribatı yaşanmaktadır.

Duyarlı bazı kişi ve çevreler, bu konuda mücadele etmektedir.

Ama... Devletin bürokratı vardır, yasayı uygulatmaz. Küçük çıkarlar peşinde koşar, devletin haklarını başkasına peşkeş çeker... Bu olayların içinde siyasetçiler de vardır.

Özel İdareler artık 'özerk' olmuş bazı ellerde.

O güzelim yeşil alanlar, kıyılar, derelerin kum, taş, çakıl, kil ocakları adı altında kazılıp tahrip edilmesine sadece göz yummakla kalınmayıp bir de ruhsat veriliyor.

Üstelik bu ruhsatların usulsüz olduğu Mülkiye Müfettişleri'nce saptanmasına rağmen...

Gelelim olayın aslına...

Tekirdağ'da tuğla sanayiciliği yapan, Enerji Bakanlığı'ndan aldığı maden ruhsatıyla da madencilik yapmak isteyen Ahmet Soyuer, Özel İdare'nin gelişigüzel verdiği ruhsatlarla bir vahamet yaşandığını bildiriyor.

VALİLERE SUÇ DUYURUSU Bu konuda kaçak yürütülen faaliyetlere karşı yedi yıldır mücadele ediyor. Mücadelede sırasıyla, eski Tekirdağ Valileri, şimdiki İçel Valisi olan Şenol Engin'le, halen Mahalli İdareler Genel Müdürü olan Zeki Şanal'a sayısız suç duyurusunda bulunmuş...

Yeni gelen Tekirdağ Valisi Cemalettin Sevim'i, bu konudaki mücadelesinde 'ilgisiz ve duyarsız' görünce, üçüncü valiyle de hukuk savaşı başlatmış.

Ahmet Soyuer şöyle diyor:

‘‘Bundan evvel çeşitli dönemlerde yaptığım şikáyetler, 'Valiler hiç yanlış yapar mı?' mantığı ile sonuçsuz bırakılmıştı. Ancak dürüst, şeffaf ve net uygulamaları ile toplumun itimadını kazanmış İçişleri Bakanımız Sayın Sadettin Tantan'a yaptığım müracaat ciddiye alınmış, görevlendirilen müfettişlerin altı aylık titiz çalışması sonucu iddialarımın doğruluğu ortaya çıkartılmıştır.

İlk kez 'meslek dayanışması' kisvesi altında suçlamaların üstü örtülmemiş, olayların ciddiyeti sulandırılmamış, hukuk devletinde vatandaşın beklediği çizgi yakalanmıştır.’’

İŞİN VAHİM TARAFI Bütün bu usulsüzlükler, yalan-yanlış ruhsatlar, doğanın tahrip edilmesine yönelik uygulamalar, ne yazık ki Tekirdağlı Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in memleketinde oluyor.

YAPILAN NE? Yapılan; Tekirdağ'da taş, kum, çakıl ve kil ocağı adı altında Özel İdare tarafından işletilmesine izin verilen yerlerin ÇED yönetmeliğine ve ilgili diğer yasalara uyulmadan 'ben veririm, benim yaptığım doğrudur' mantığıyla, üstelik komik bedeller karşılığı bir takım kişilere ulufe dağıtır gibi dağıtılmasıdır...

Enerji ve Çevre Bakanlığı'nın 'kaçakçılık' yapıldığına ilişkin uyarılarına ve ceza uygulaması ile ilgili talimatlarına karşı valiler ne yapıyor?

Gene hiçbir şey...

'Marmara' gazetesinde Atilla Ardalı, bu konuda günlerce diziler yapmış, özetle şöyle yazmış:

‘‘Kanun, yönetmeliklere ve emirlere aykırı davranan valiler, bu yanlışı neden sürdürüyor? Bu hata değilse kasıtlı davranış değil mi? Üstelik bu katliamı yapan ve Naip-Kumbağ havzasını köstebek yuvasına çevirenler devlete kaç lira vergi, rüsum, harç, ceza ödemişlerdir? Yanlış uygulamalar zimmet altına girmez mi? Zira devletin gelir kaybı her gün kayıtsız ekonomi yüzünden büyüyor.’’

Vali'nin denetimindeki Özel İdare, örneğin tuğla-kiremit yapımı için 1000 M'lik bir kil alanını beş yıllığına tahsis edip ruhsat veriyor, ama dozerlerin, kepçelerin, kamyonların tahrip ettiği alan yüzlerce dönümü buluyor.

Ruhsat diye verilen belgeye bakıyorsunuz; ne ruhsat, ne parsel numarası var. İnsanın babasının çiftliğinde bile bir kayıt vardır.

İzlenen bu yöntemlerle Tekirdağ'da toplam 65 parça ruhsat verilmiş...

Ahmet Soyuyer'in iddiasına göre, Türkiye'de illerin Özel İdare kaynaklı tahsislerinden devletin en az 100 trilyon kaybı var.

DAHA DA VAHİMİ... Eski valiler Şenol Engin ve Zeki Şanal'ın bu usulsüzlüklere göz yummaları yetmiyormuş gibi yeni vali Cemalettin Sevim gelen son Mülkiye Müfettişleri'nin raporuna rağmen taş ocaklarına hálá ruhsatname vermeyi sürdürüyor.

Vali Sevim'in, sonra da yaptığı bir açıklamada, ÇED yönetmeliğine uyulmadan ruhsat verildiğini söylemesi ilginç değil mi?

O zaman Çevre Bakanı'nın memleketinde, başta çevreyi ilgilendiren kanun ve yönetmeliklerin uygulanması devletin valisi tarafından bile umursanmıyorsa vay benim ülkeme...

BİR ÖRNEK Ahmet Soyuer'in, devletin kaybı konusunda verdiği örneğe dikkat edin:

Enerji Bakanlığı'nın tespit edip Maden Kanunu'nun 12. maddesinin uygulanması için yollamış olduğu talimat bugüne kadar ne hiçbir vali tarafından ciddiye alınmamıştır.

Çevre Bakanlığı'nın araştırması ve DPT'nin 7.5 yıllık planlarında yer alan kil fiyatı 2 ABD Doları'dır. Aynı hammadde için aynı devletin valilerinin emrindeki yöneticilerin tespit ettiği bedel ise 7.500 lira... Yani bakanlığın tespitinden tam 154 misli düşüktür.

Ahmet Soyuer soruyor:

‘‘Devletin valisi, Mülkiye Müfettişleri raporlarına karşı bir sorumluluk duymayacaksa neye karşı duyacak?

Devletin valisinin Türkiye'nin her yerinde bu haksız uygulamalarına Mülkiye Müfettişleri de dur diyemeyecekse kim diyecek?

Türkiye yoksa eyalet sistemiyle mi yönetilecektir?

Tekirdağ Valisi, Kaliforniya valisi Dökmeciyen gibi bir eyaletin valisi midir, yoksa İçişleri Bakanlığı'nın valisi midir?

Son söz; kim bu valilere görevlerini yaptıracak?

GÜNÜN AÇIKLAMASI

‘‘2000 yılı bütçesine göre, 24 katrilyonluk vergi gelirinin 14.5 katrilyonluk kısmı tüketicilerden alınan dolaylı vergiler... Buna karşılık tüm şirket, banka ve holdinglerin ödedikleri kurumlar vergisi bütçe harcamalarının yüzde 7'sini oluşturuluyor.’’

(Büro Emekçileri Sendikası 2 No'lu Başkanı Gülperi Çatak)

Kızılay'a engel

EMEKLİ Sandığı mensubu emekli dul ve yetimler bugüne kadar Kızılay Tıp Merkezleri'nin sunduğu sağlık hizmetlerinden doğrudan istifade ediyordu. Ancak Maliye Bakanlığı'nın yayınladığı bir emirle 1.5.2000'den itibaren bir sağlık kuruluşundan sevkleri yapılanlar, buralarda muayene ve tedavi yaptıramayacaklar. Çünkü Kızılay Tıp Merkezleri, son yıllarda yenilenmiş, kaliteli sağlık hizmeti vermeye başlamıştı. Bunu fark eden Emekli Sandığı sağlık fişi sahipleri, bu merkezlere doğru yönelmişti. Bu da Maliye Bakanlığı'na haliyle yük getirecektir.

Ama buralardan istifade edenler memnun mu ne gam!

Sorarım, bu hizmetleri verdiğini zanneden hangi sağlık kuruluşu böyle bir sevki yapacaktır. Bizi bu hizmetten mahrum etmeyin.

Mehmet ÖZKAN-KADIKÖY

ANKARA'dan bir memur yazıyor: Ben 20 yıllık mühendisim. Devlet adına yurtdışında yüksek lisans yaptım, doktoramı tamamladım. Çok iyi derecede (KPDS ile sabit) İngilizce biliyorum. Aldığımız maaş 300 milyon. Kimse ile kıyaslamak istemiyorum. Ancak 2-3 yıllık bir odacının bizde 400-450, Köy Hizmetleri'nde 500-600 milyon maaş aldığı bir durumda ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum.’’

BORSA günümüzde iyi bir yatırım aracı oldu. Benim de biraz birikmiş param vardı ve bununla bir miktar Yaşarbank hissesi aldım. Bankaya devlet el koydu. O günden bugüne kadar benim hisselerimin ne olduğu konusunda herhangi bilgi edinemedim. Gerek Hazine'ye, gerekse TMSF'ya telefonla müracaat ettim, ancak yanıt alamadım. Şimdi mağdur durumdayım, ilgililerden yardım istiyorum.

Abdullah SERÇE

ANKARA

Yazarın Tüm Yazıları