Yalçın Bayer: Psikolog gözüyle

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Dünyanın en etkili ve amacına uygun propaganda yöntemlerinin başında terör gelir.

Terör, Türkçe ifadesiyle dehşet, şartlı refleksleri kırarak, temel güven ve güvenlik duygusunu bozar ve müteakip propagandaya zemin hazırlar. Aslında hiç de yeni olmayan bu temel psikolojik ve psikopatolojik modeli maalesef hiç kimse hatırlamıyor günümüzde ve bazı iyi niyetinden asla kuşkulanmadığım önemli köşe yazarları, 'demokrasilerde haber alma özgürlüğü engellenemez' düsturuyla, bunların yayınlanmasını önleyen devlet mekanizmalarına kızıyorlar. Yanılıyorlar. Şerri temaşa ettirmek, şerre hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. Batı'nın gelişmiş ülkelerinde terör ve ölüm-öldürme muhtevalı haberlere, hele hele görüntülü hiç mi hiç yer ayrılmaz. Senelerdir muhtelif bilimsel platformlarda ve TV-radyo programlarında anlattığım sebebi paylaşmayı, vatanseverlik adına borç biliyorum.

Meşhur bilim adamı Pavlov'un 'şartlı refleksler teorisini' hemen herkes okumuştur. Özetle:

Bir köpeğe et gösterildiğinde, zaten onun yaratılışında olan tipik tepki alınır: Salya salgısı artar, diğer bir ifadeyle, ağzı sulanır. Bu durum fıtri (innate) bir özelliktir, köpeğin tabiatında mevcuttur ve öğrenilmiş değildir. Bu tür uyaranlara 'Şartsız uyaran', bu doğal tepkilere de 'Şartsız refleks' denir.

Eğer köpeğe et gösterirken, aynı anda veya yakın zamanlı olarak sürekli zil çalarsanız, bir süre sonra köpeğin et görmemesine rağmen zil sesini duyunca salyasının aktığını müşahede edersiniz. Köpek, beyindeki assosiyason yolları vasıtasıyla, zil sesi (şartlı uyaran) ile et (şartsız uyaran) arasında nedensel bir bağlantı kurmuştur. İşte, bu öğrenilmiş tepkiye de 'şartlı refleks' denir.

ŞARTLI REFLEKSLER

Şartlı refleksler, şartsız olanların aksine, sürekli değildirler ve mevcudiyetlerinin korunması için arada bir pekiştirilmeleri (reinforcement) gerekir; yoksa zamanla sönerler (extinction). Yani, hiç refakatinde et göstermeksizin sürekli zil çalarsanız, bir süre sonra hayvanın zile tepkisi azalıp, ortadan kalkar.

Buraya kadar olanlar malumu ilan... Entelijensiyamızın genellikle bihaber olduğu mesele, konunun devamı...

Pavlov'un enstitüsünü bir sel felaketi esnasında sular basar ve günlerce ulaşamazlar. Nihayet sular çekilip de vasıl olduklarında bir bakarlar ki, sağ kalan hayvanlardaki bütün şartlı refleksler tamamen kaybolmuştur. Yani, birkaç gün öncesine kadar zil sesi duyduğunda salyası akan, kuyruğunu sallayan hayvanda hiçbir tepki kalmamıştır. Sadece doğal şartsız uyarana (et) şartsız tepkisini vermeye devam eder, o kadar.

Bu gözlem, dáhi bir bilim adamı olan Pavlov'un kafasında hemen şu fikri oluşturur ve müteakip deneyleriyle de bunu ispatlar: Terörizasyon (sel felaketi ve ölüm tehdidi) köpeklerdeki bütün şartlı refleksleri silip götürmüştür. Demek ki, şartlı refleksler dehşetengiz yaşantılarla silinmekte ve hayvanlar asıl hallerine rücu etmektedir.

İnsanların tahsil, terbiye görgü gibi vasıtalarla kazandıkları her türlü dinsel, ideolojik ve benzeri inanç da birer şartlı reflekstir. Devlete bağlılık, vatanını sevme, dindarlık gibi bütün hususlar buna dahildir. Teröre maruz kalan (ister doğrudan şahit olarak, ister TV'de seyrederek) insanlarda, her ne kadar zahiren 'Allah bunları kahretsin' tepkileri gösterseler de, bahsettiğimiz üstyapı kurumları, inançlar, yani şartlı refleksler sönmeye başlar. Temel emniyet ihtiyaçları sarsılır, güven duyguları zedelenir. Buna, bir yandan da, yoğun terörist propaganda eklenince, bakarsınız birkaç yıl içerisinde bütün değer sistemleri altüst olur.

PKK teröründe bu beyin yıkama yöntemi maalesef 'başarıyla(!)' uygulanmış ve ilk eylemlerini Kürtleri öldürerek gerçekleştiren, herkesin lanet ettiği bu bölücü örgüt, bugün, etno-milliyetçiliğin Türkiye'deki başmimarı olmuş, milyonlarca Kürt menşeili insanı saflarına çekmiş, on binlerce Kürt kökenli olmayan insanı da 'verelim gitsin canım' der hale getirmiştir.

DİN PROPAGANDASI

Hizbullah vahşeti ise başka ve çok daha tehlikeli bir realiteyi gündeme getirmektedir: PKK, Marksist bir örgüttü; bu hainler ise işin içine dini sokup, bir 'Kürt-İslam Devleti' kurma ideolojisini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Tehlike çok daha büyük. Hatta, Hizbullah'ın palazlanıp bu derecede ayaklanmaya hazır hale gelmesi için PKK göstermelik bir hedef olarak kullanılmış dahi olabilir. Unutmayalım, asla etnik ve dini temelli olmayan, Atatürk'ün 'Ne mutlu Türk'üm diyene' düsturuyla, akıl ve menfaat planında bir milliyetçilik anlayışına istinaden kurulmuş çağdaş, laik ve demokrat Türkiye Cumhuriyeti'ni 'izmlerle' yıkamazsınız (denendi, tutmadı), etnisiteyle mahvedemezsiniz (denendi, tutmadı), mezhep farklılığı kışkırtıcılığıyla çökertemezsiniz (denendi, tutmadı). Amma... Etnisiteyle dini beraber sunarsınız tehlike çanları çalar! Çünkü halkımızın kültürel düzeyi maalesef düşük, din namı altında 'yutturulan' her şeyi kolayca kabullenebiliyor.

Haydi, gün o gündür! Reyting kaygılarını 'Allah aşkına' bir tarafa bırakalım, ucuz 'entellikleri' de... Ve, terörün amacına ulaşmasına hizmet etmeyelim.

Bir psikiyatri profesörü ve bu hususlarda çok tefekkür etmiş bir vatandaş olarak altını çiziyorum: Sağcısı, solcusu, ortacısı herkes, eğer vatanseverseler, bu konuda mutabık olalım ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu en tehlikeli etno-radikal dinci hareketinin propagandasına alet olmayalım!

Kasetler yayınlanmasın!

Prof. M. Kerem DOKSAT-Psikiyatr

YÖK'e soru

‘‘SAMSUN 19 Mayıs Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünde sözleşmeli öğretim elemanı olarak çalışan Azerbaycan uyruklu Prof. Dr. Oktay Muhtarov'un, profesör, hatta doçent bile olmadığını belgeleyerek YÖK'e bildirdik. Bunun üzerine üniversite yönetim kurulu, unvanını 'doçent' olarak değiştirdi ve görev süresini 2000 yılı sonuna kadar uzattı. Diğer doçentlere 660 milyon lira verilirken, Muhtarov'a 700 milyon lira nasıl veriliyor? Acaba YÖK ne gibi işlem yapıyor?’’

(Samsun Elektrik Mühendisleri Odası)

Umutla bekliyoruz

Binlerce kişi, hükümetin afla ilgili bir haberini duymak için, umut ile umutsuzluk arasında bocalamaktayız. Hükümet yetkilileri, bir araştırmaya göre affın 1 milyon insanı ilgilendirdiğini şüphesiz biliyorlardır. Her 100 kişiden 40'ının mahkemelerde davalı olduğu bir ülkede yaşamaktayız. Sayın Ecevit'in sözleri belki bir umut olabilir. Umudun umutsuzluğa dönüşmesi kadar kötü bir olay yoktur.

A. Mehmet VARAN ESKİŞEHİR

CHP'nin yeniden çalışmaya başlayan Politika Araştırmaları Merkezi'nin, 7.10.1999'da Ankara'da yapılan ‘‘Ekonomi Politikaları İçin Stratejik Seçenekler Semineri’’ tutanağı Genel Sekreter Tarhan Erdem'in; Kasım 1999'da Paris'te yapılan Sosyalist Enternasyonal 21. Kongresi'nde Felipe Gonzales'in Küresel İlerleme Raporu, Paris Deklarasyonu, Kadın S.E. Kararları, Altan Öymen, Tony Blair ve Lionel Jospin'in konuşmaları Genel Sekreter Yardımcısı Şube Bucak'ın sunuş yazılarıyla yayımlandı. İsteme adresi: 0312-446 28 60, Faks: 447 16 61.

TRT Türk sanat ve halk müziği ile özel programlarını izlemek için eskiden bilet temin edebiliyorduk. Ancak son zamanlarda biletler bazı, kurum ve şirketlere toplu halde verilmeye başlandı. Genel Müdür, bir kısım davetiyeyi çalışmayan, sanata áşık olan emeklililere tahsis edemez mi?

Adem ÇANÇALAR-ANKARA

Yazarın Tüm Yazıları