Yalçın Bayer: Ortadoğu barışının en büyük engeli su

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Dr. Pamukçu'yu dinliyoruz:

Bugün Ortadoğu barış sürecinin önündeki en büyük engellerden biri Ürdün Nehir Havzası'ndaki suların Lübnan, Suriye, İsrail, Ürdün ve Filistin arasında paylaşımıdır. Bir türlü suları paylaşılamayan Ürdün Nehri'nin yıllık su miktarı sadece 1 milyar 500 milyon metreküptür. Bu miktar da ancak nehir sularının doğal akış miktarıdır. Eğer, kullanılmak üzere nehir atağından çekilen suyu göz önüne alırsak nehir sularının yıllık su miktarı 679 milyon metreküptür. Yani Atatürk Barajı rezervuarından bir yılda buharlaşan su miktarının yarısı...

Bugün İsrail, Ürdün ve Filistin'de yaşanan toplam yıllık su açığı yaklaşık 600 milyon metreküptür. En iyimser tahminle 2020 yılında bu coğrafyada yaşanacak su açığı ise en az 851 milyon metreküp olacaktır. Bu durumda, eğer hipotetik olarak düşünecek olursak, sadece Atatürk Barajı rezervuarından yılda buharlaşan su miktarı ile Ortadoğu barışının önündeki en büyük engellerden biri ortadan kaldırılabilirdi.

Küresel ısınma ile birlikte GAP Bölgesi'ndeki rezervuarlardan daha fazla buharlaşma olacağını düşünmek çok yersiz olmayacaktır. Öyleyse bunca miktarda su kaybını önlemek için bazı adımlar atılabilir mi? Evet atılabilir.

BUHARLAŞMA İLE SU

MİKTARI AZALIYOR

Baraj rezervuarlarında buharlaşmanın neden olduğu su kaybını bir ölçüde önlemek için ortaya atılan metotlardan biri, rezervuarın derinliklerindeki nispeten soğuk suyu yüzeye çıkartarak, yüzey su sıcaklığını düşürmektir. Baraj gölü içindeki bu soğuk su-sıcak su dongusu buharlaşma kayıplarını düşürecektir. Yine ortaya atılan farklı bir çözüm önerisi, baraj gölü üzerindeki sıcaklığı düşürebilmek için büyük rüzgar gülü panellerinden yararlanılmasıdır. Sıcaklığın birazcık dahi düşürülmesi, buharlaşma ile kaybolan su miktarının azalmasına neden olacaktır.

YAĞIŞLAR AZALACAK

GAP DA ETKİLENECEK

Buharlaşmanın neden olduğu kayıpların dışında dikkat çekmek istediğim bir diğer konu, küresel ısınmanın GAP Bölgesi'ndeki olası etkileridir. Bu konuda, büyük coğrafi alanlar üzerine -Doğu Akdeniz, Ortadoğu gibi- yapılan küresel iklim modelleri, hava sıcaklığında beklenen 1-3 santigrat derece artış ile birlikte, kış aylarındaki kar yağışının yerini yağmura bırakacağı yıllık yağış miktarının % 40'lara varan ölçüde azalacağı, nehirlerin yıllık su miktarlarının azalacağı, buharlaşma kayıplarının artacağı, rezervuarlardaki su seviyesinin düşeceği, dağ zirvelerindeki hızlı kar erimeleri ile sellerin tahribatlarının artacağı, baraj setlerinin bundan zarar göreceği, doğal su deposu olarak işlev gören dağ zirvelerindeki karların hızla erimesi ile birlikte su kaynaklarının uzun süreli beslenemeyeceği tahmin edilmektedir. İklim değişimi yüzünden su rejimlerinde görülecek bu olumsuz değişimler için şimdiden gerekli araştırmaların yapılması, bu doğrultuda hazırlıkların sürdürülmesi gerekmektedir. Aksi takdirde su güvenliği ve buna bağlı olarak gıda güvenliği, nispeten su konusunda bölge ülkelerine kıyasla şanslı olan ülkemizde de önemli sorunlar olarak karşımıza çıkacaktır.

Suda

geliyorum

diyen tehlike

HAVALAR inanılmaz şekilde kurak geçiyor. Barajlarda su seviyesi düşüyor, enerji darboğazına girildi. Bakanlar Kurulu'nun bugünkü toplantısında alınacak önlemler görüşülecek. Bundan bir süre önce DSİ Genel Müdürü Prof. Doğan Altınbilek köşemizde (14.7.2000) Türkiye'nin tatlı su kaynakları üzerinde çektiği sıkıntıları anlatırken, ‘‘Suda ve enerjide tasarruf yapmalıyız’’ demişti. (Bu arada anımsatalım; İSKİ'nin doğacak bir tehlike için bugünden su tasarrufunu düşünmemesi ve 1989'da İstanbul'daki su sıkıntısının yeniden daha büyük boyutlarda yaşanacağı şimdiden birçok uzman tarafından ileri sürülüyor.)

Su kaynakları üzerinde çalışmalarıyla bilinen Dr. Konuralp Pamukçu bize bir e-mail çekti... Prof. Altınbilek'in açıklamalarına teşekkür ediyor, dile getirdiği konular üzerindeki görüşleri biraz daha açarak su sorunu üzerine dünyadan ilginç değerlendirmeler yapıyor. Atatürk, Keban ve Karakaya barajlarındaki buharlaşma kayıpları dışındaki kayıp su miktarının oldukça önemli olduğunu söylüyor.

21'inci Yüzyıl'ın en önemli sorunu

21'inci Yüzyıl'ın en önemli sorunlarından biri olacağı düşünülen tatlı su kaynaklarının miktar ve nitelik olarak azalmasının, en azından buna neden olan insan kaynaklı olumsuzlukların önüne geçilebilir. Ekolojik sistemin devamı için vazgeçilmez olan tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde tüketilmesi, korunması sağlanabilir. Bugünkü nesillerin gereksinimleri, akılcı su kaynakları yönetimiyle karşılanabilir, gelecek nesillerin su güvenlikleri riske edilmeyebilir. Sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda ekonomik ve su verimliliklerinin artırılması, su kaynaklarının kirlilikten korunması, israfların önlenmesi, küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtları yerine doğal ve yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş, rüzgár, jeotermal enerji kaynaklarından yararlanılması, su tasarrufu sağlayacak talebe yönelik yöntemler olan su tarifelerinin kullanılması, su piyasası yaratılması, su bankalarının kurulması, atık suların yeniden kazandırılması, su dağıtım şebekelerindeki kaçakların önlenmesi, kamuoyunun uyandırılması ve bilgilendirilmesi, modern tarımsal sulama metotlarından yararlanılması, su sorununun önünü kesmemizi sağlayacaktır.

Su yönetimi şart

Aksi takdirde bugün kişi başına 3.000 metreküp olan yıllık su potansiyelimiz, 2025 yılında 1.500 metreküpe kadar düşebilir. Sayın Doğanbilek'in de açıkladığı gibi kişi başına yıllık 1.500 metreküp seviyesinin altına düşmek, su azlığı ile karşı karşıya kalmamız demektir. Bu da çok önemli ekonomik, sosyal ve politik sorunlarla karşılaşacağımızın bir ifadesidir. Bu kötü senaryoyu önümüzdeki yıllarda gerçeğe dönüştürmemek için ülkemizde çok iyi bir su yönetiminin oluşturulması gerekmektedir. Ülkemizdeki su yönetiminin, birden fazla genel müdürlük ve idare arasında paylaşılmış olması, su haklarının tamamen düzenlenmemiş olması, yasal düzenlemelerin yetersizliği, geleceğe ilişkin projeksiyonların ve analizlerin yeterince yapılmıyor olması, bu konudaki yetersizliklerimizdendir.

(Bu konuda daha detaylı bilgilenmek isteyenler Dr. Pamukçu'nun Bağlam Yayınları arasında Mayıs 2000'de çıkan 'Su Politikaları' kitabından yararlanabilirler.)

Yazarın Tüm Yazıları