Yalçın Bayer: Mustafa Kemal'e dilekçemizdir

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Atatürkümüz... Seni kaybettiğimiz günden beri ne kadar bela, kötülük varsa üstümüze geldi.

İlk önce senin Sıvas, Erzurum Kongreleri'nde reddettiğin yabancı egemenliğini 1950'den hemen sonra sarıverdiler başımıza.

Hangi rezillikten başlasam:

Paramız pul oldu. Alamanyalar'a çöpçülüğe gittik. 70 sentlere muhtaç olduk. Yıllarca 'nurlu ufuklar' diye kandırıldık. Meğerse söz ettikleri ufuklar değil, şeriatçı politikacılar, tarikatçılar, Nurcularmış...

Elimiz böğrümüzde şaşırdık kaldık.

Cumhuriyeti emanet ettiğin gençliği birbirlerine kırdırdılar. Tam bağımsızlık diye ortaya çıkanları kurşunladılar. Yürüyün, yollar yürümekle aşınmaz deyip alın terimizi banka soyguncularına, hayali ihracatçılarına yutturdular.

Sonra da gerdan kırıp geçip gittiler.

Senin iznini canları pahasına süren bir avuç devrimci aydınımızı, senin izini canları pahasına süren bir avuç devrimci aydınımızı, Uğur Mumcu'muzu, Muammer Aksoy'umuzu, Ahmet Taner Kışlalı'mızı ve daha nicemizi aldılar elimizden örümcek kafalı yobazlar...

Ortalık yiyenlerden, yeğenlerden geçilmiyor. Kadınımızın, kızımızın fistanlarını üreten, adını senin koyduğun Sümerbank'ımızı aldılar elimizden. Etibank da gitti. Demiryollarımız perişan, gemilerimizi de satıyorlar. Sırada havayollarımız var... Neyimiz var, neyimiz yok satılıyor.

Artık bayrağımız, askerimiz, Anıt Kabir'imiz ve senden başka hiçbir şeyimiz kalmadı.

Atatürkümüz... Bu 10 Kasım sabahı dev bir arslan gibi yeniden canlan. Sarı yelelerinle 10. Yıl Marşı'ndaki gibi gür sesinle geç başımıza, kov şu havlayan akbabaları... Dağları yak... Bütün pislikleri temizleyen bahar yağmurları gibi geçsin Kuvayı Milliyeciler...

Can gelsin gözlerimize, çürüdüğümüzü bize unuttur. Samsun'a çıktığın zamanlardaki gibi omuzunu omuzumuza ver. Bunlar her gün bize masal anlatıyorlar.

Senin zamanında padişah tek idi; şimdi İstanbul'da, Ankara'da saraylardan, padişahlardan geçilmiyor. Bu padişahların bir de şirketleri, bankaları var. Bunların karşısında bir avuç yurtsever insanız... Canımız daha çıkmadı. Bebeklerimiz borçlu doğuyor. İçimizde, dışımızda asalaklar sürüyle...

Kemal Paşam...

Nerede Sakarya'm, nerede Dumlupınar'ım, nerede İnönü'm... Geçilecek diye Çanakkale'me, toprağımıza ayak bastılar diye İzmir'de, İstanbul'da aziz canlarımızdan geçtiniz. Habersizsin olup bitenlerden. Ortalıkta hep yolsuzluk sesleri... İçimden niye öldünüz diyeceğim geliyor.

Atatürkümüz; bu 10 Kasım sabahı dev bir aslan gibi yeniden canlan. Bütün yüreklerimiz senin olsun. Geç başımıza kov şu havlayan akbaba kılığındaki padişahları, yık sarayları gene... Dağları yak. Yurdumuzun aydınlansın her yeri. Can gelsin gözlerimize. Şu çürümüşlüğümüzü unuttur bize.

Atatürkümüz bir daha hiç ölme.

Tarih: 10 Kasım 2000, Saat 09.05, Yer: Anıtkabir, İmza: Türk milleti.

(Bu yazı Ankara'dan isminin açıklanmasını istemeyen bir okurumuz tarafından gönderilmiştir.)

Çağan: Ormanlar

mercek altında

ORMAN Bakanı Prof. Nami Çağan, köşemizde dün yer alan açıklamasını gönderdikten sonra arayarak, DSP İl Başkanı'nın şoförüne tahsis ormanlık alan verilmesiyle ilgili olarak ‘‘Ben de olayı yazınızdan öğrendim’’ dedi. Bozuk orman alanlarının tahsisinin bölge müdürlüklerince yapıldığını, yasa gereği bakanın haberi olmasına gerek bulunmadığını söyledi.

- Peki başkanın şoförü, 1160 dönümlük arazide ağaçlandırma çalışmasına başladı mı? Bu kadar parası var mıymış?

- Projesini onaylatmamış, dolayısıyla saha tahsisi olmadı.

- Kredi verecek misiniz?

- 2000 yılından itibaren yasalar çerçevesinde verilen özel ağaçlandırma izinlerinde krediyi kestim. Sadece köy tüzel kişiliklerinin özel ağaçlandırma taleplerinde kredi kullandırıyorum.

- Eskiden kimlere ne kadar ağaçlandırma kredisi verildi? Ayrıca, bu yerler tahsis edilirken, bir bedel alınıyor mu?

- Açıklayamam.

- Geçen pazar günkü 'Tuzla'ya dikkat' yazımızda Ömerli Barajı'nın çevresinde yapılaşmaya karşı Orman Bakanlığı ne önlem alıyor diye sorduk... Bazı bölgeler, imar hareketleri daha rahat yapılsın diye Büyükşehir'e bağlı Tuzla'dan alınıp beldelere bağlanıyor...

- 2B denilen orman niteliğini kaybeden sahalarla ilgili tüm işlemler, hangi noktada ise durdurduk. Her şeyi mercek altına aldık. Büyük bir inceleme yapılıyor. İlk soruşturma 1192 dönümlük bir arazi üzerinde yapılıyor. Olayda hak sahibi olan köylüler var, bir de 'naylon köylüler' var. İki yalancı şahitle bu alanlara sahip çıkmak isteyenleri müfettişler araştırıyor.

- Depremden sonra ormanlık alanlara ilgi daha da arttı.

- Kamuoyundan gizli bir şey yapmıyoruz. İstanbul'un bütün ormanlık alanları geniş bir soruşturma altındadır. Ömerli de, Camer Country de... Kemerburgaz'daki yerler de özel soruşturma konusudur. Tahsiste aykırı işlemler yapılmıştır.

(Sayın Prof. Çağan'ın bu konudaki açıklamalarına devam edeceğiz.)

Kaçak etin sorumlusu; hayvancılığı bu hale getirenlerde...

Ne dediysek çıkıyor

Dün ‘‘Türkiye kaçak et pazarı oldu’’ dedik, karşımıza ‘‘Buffalo Operasyonu’’ çıktı.

Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlığı tarafından Paraşüt Operasyonu örneğinde olduğu gibi sürdürülen dört aylık bir çalışmayla yürütülen büyük çalışma, bizi daha önceki yazılarımızdaki sorulara götürüyor.

Türkiye'yi hayvancılığı bu noktaya getirerek kaçak hayvan ve et pazarına dönüştürenler, bir dönem izin et ithaline izin veren siyasetçiler kimdi?

Buffalo eti gibi kaçak etler, özellikle de Hindistan'da kutsal olduğu için yenmeyen, hastalıklı ve yaşlanmış inekler, üç-dört yıl önce Türkiye'ye Haydarpaşa Gümrüğü'nden balık, meyve konsantresi ve değişik adlarla sokuluyordu. Burçak Su Ürünleri'nin. 5.1.1998'de 'balık' adı altında Selanik'e götürmek üzere Hindistan'dan yüklediği kaçak etler, Türkiye'ye sokulmadı mı? Gümrükler uyarılmasına rağmen bu izinler nasıl verilmişti? Kaçakçılığa göz yuman üst düzey gümrük yöneticileri hakkında neden hiçbir soruşturma yapılmadı? Hastalıklı ve kaçak etler toksit (zehir) ürettiği için yaşlılarda ve çocuklarda ölümlere neden olabiliyor.

Maalesef hayvancılıkta uygulanan yanlış politikalar bugün durumu tersine çevirdi... Üretim yetersiz kaldı ve etin kilosu 5 milyon liraya çıktı. Ucuzluğundan ötürü kaçak ete talep arttı. Bugün birçok büyük mağaza kaçak et satıyor... İTO Başkanı Mehmet Yıldırım bundan bir süre önce Türkiye'ye kaçak et sokuluyor diye ilgilileri uyarıyordu. Ne yapıldı? Kocaman bir hiç...

Bu işlerin sorumlusu çok ama hesap soracak adam yok; Tantan'dan başka.

NOT: Finike'nin komşu olan Hasyurt ile Sahilkent beldelerindeki imar yolsuzlukları, sahte ruhsat olayları ile sahillerin nasıl elden gittiğini, Ziraat Bankası üzerinden yapılan kredi yolsuzluklarını ve bürokrat-belediye işbirliğini pek çok kez köşemizden aktarmıştık. Sonunda beklenen oldu ve bu işlerin peşine düşen Star'ın Arena ekibinden Hasan Cebeci ve kameraman Metin Karaaslan feci şekilde dövüldü. Gene bir şey yok. Bu yolsuzlukların peşine düşen Mehmet Çiller'in dediği gibi Finike'de devlet yok mudur?

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Banka soygunları 10 milyar dolar diyorlar. Asıl soygun 40 milyar dolardır. Kamu bankalardaki açıkları neden saklıyorlar?’’ (FP İstanbul Milletvekili Ali Coşkun)

Yazarın Tüm Yazıları