Yalçın Bayer: Kara para ve organize suç

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

KARA para olayları başta olmak üzere yolsuzlukla mücadele için son yıllarda iki yasa gündeme geldi.

1996 yılında yürürlüğe giren 4208 sayılı Kara Paranın Önlenmesine Dair Yasa ile 1999 yılında çıkarılan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası...

4208 sayılı yasa ile kurulan Maliye Bakanlığı'na bağlı 'Mali Suçları Araştırma Kurulu' (MASAK) bugüne kadar ne yaptı, yapılan soygunlarda ne kadar dosya hazırlandı, kaç kişi yargıya verildi?

MASAK kaynaklarına göre, üç yıl içerisinde kendilerine Emniyet'ten 80 suç iddiası içeren dosya geldi.

Bazı çevrelere göre, beş dosya tamamlanarak savcılığa intikal ettirildi. Ancak MASAK Başkanı geçen gün Radikal'e yaptığı açıklamada, bunu 40 dosya olarak belirtti.

Asıl önemlisi Malki cinayeti sanığı Erol Evcil, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı, Bankekspres ve Türkbank ihalesi sanığı Korkmaz Yiğit, TYT-İmpeksbank ve Orhan Aslıtürk'le ilgili soruşturma dosyaları ne oldu?

MASAK NE YAPTI?

Emniyet Müdürlüğü tarafından bu yıl içerisinde gerçekleştirilen yolsuzluk, hayali ihracat, uyuşturucu ve terör operasyonlarında MASAK uzmanları ne ölçüde görev aldı?

Devletin kayıtlarında bulunan bilgiler, böyle bir işbirliğini doğrulamıyor.

4422 sayılı yasa, MASAK üzerinden güvenlik kuvvetlerine ve DGM'lere, 'hak ve alacaklara tedbir konulması' ile izleme, görüntü alma, telefonla dinleme yetkisi veriyor.

Nedense bu olmuyor.

Batı'da ise kara parayla ilgili araştırma yapan benzer kurumlar, mali polisle işbirliği yaparak beraber çalışıyor.

HANGİ YASA?

Yasayla bu tür görevlerden sorumlu olan MASAK'ın ise, ilgili savcılıklara görevin kendilerine ait olmadığı yönünde yazılar gönderdiği belirtiliyor. MASAK, bu kişilere mali hükümlerin, yani Vergi Usul Yasası'nın uygulanması görüşünü savunuyor. Nedense polis ve jandarmanın soruşturmaya girmesini istemiyor.

Yani, iddiayı mali suç açısından araştırma yapıyor. Bunun arkasında ne olup olmadığını araştırmıyor.

Örneğin, hayali ihracatta, naylon faturayla ilgili bir dosya üzerinde vergi yönünden inceleme yapıldığında sadece imza atan muhasebeci ve mali müşavir sorumlu oluyor veya bankaya para yatıran ve çeken, hayali şirkette yönetim kurulu üyesi gösterilen kapıcı, para ve evrakı getirip götüren şoför...

Ama şüpheli bir yolsuzluk ya da kara para olayı, 4422 sayılı yasa kapsamındaki belge ve bilgiler araştırılırsa zanlıların bağlantıları, şüpheli para ve borsa hareketleri izlenebiliyor. 'Çete organizasyonu' olup olmadığı ortaya çıkarılabiliyor.

ÇETELER BÖYLE ÇIKTI

Dolayısıyla iki kurumun işbirliği çok önemli... Bu şekilde yolsuzlukların üzerine daha etkin bir şekilde gidilebilecek.

Nitekim, çıkar amaçlı suç örgütleriyle polisin mücadelesi sonucunda sadece yedi-sekiz ayda Umut (Mumcu, Kışlalı, Aksoy), Matador (Urfi Çetinkaya), Paraşüt (Gaziantep, Kilis), Balina (İzmir), Kartal (Bursa, İnegöl), Ahtapot (İstanbul merkezli, İzmir ve Bursa bağlantılı) ve Kasırga (Egebank) adıyla kamuoyuna yansıyan büyük yolsuzluk, hayali ihracat, naylon fatura, uyuşturucu ve terör örgütleri ortaya çıkartılabildi. Örgütlerin parasal kaynaklarına darbe vuruldu, birçok kişi tutuklandı.

Acaba yukarıdaki operasyonlara MASAK'ın katkısı ne ölçüde oldu?

Yok 'çete'lerin üzerine kararlılıkla gidilmezse, daha çok çanta taşıttırılacak, telefonla tehdit savurtulacak, mermi sıktırılacak adam eksik olmayacaktır bu ülkede...

KUTLU OLSUN

ATATÜRK, 28 Ekim 1923 gecesi şöyle dedi:

‘‘Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz.’’

O günden beri cumhuriyet ayakta... Bu toprakta yaşayanlar, O'na yürekten inandılar, millet olmanın gururunu kazandılar.

Cumhuriyet, gafillerin sonsuz gayretlerine karşın sonsuza dek yaşayacaktır.

Yolsuzluk programında neler konuşuldu?

AHMET Hakan'ın Kanal 7'de dün sabaha karşı 03.00'e kadar süren 'İskele Sancak' programında yolsuzluk olayları tartışıldı. Bir dostumuz izlemiş, ‘‘Türkiye'yi mahvetme oturumu gibi geldi bana, dehşete kapıldım’’ dedi. Bazı konuşmaların abartılı ve eksik bilgilere dayandığını söyledi: ‘‘Bakın yeni bir dönem başladı, bu işlerin peşine düşenlere biraz soluk aldırmak gerekiyor.’’

Eski ve yeni milletvekilleri, bazı oda ve birlik başkanları ile yolsuzluk ve denetim elemanları derneği başkanlarının katıldığı programda, Kanal 7'nin Piar-Gallup'a yaptırdığı bir araştırma da açıklandı. Batan bankalarda sorumluluğu yöneticilerde bulanlar % 33, mevduat sahiplerinde diyenler % 16 ve sorumlu hükümettir diyenlerin oranı % 51 çıktı. Araştırmada ‘‘Egebank olayından S. Demirel etkilendi mi?’’ sorusunda % 72 oranında 'evet', % 23 'hayır' ve % 5 'fikri yok' yanıtları çıktı. Ertuğrul Günay, ‘‘Bu olaylar nedeniyle kamudan ciddi şekilde hesap sorulması gerektiğini’’ söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, ‘‘Batan bankalarla ilgili raporlar yazıldı ama siyasetçiler gereğini yapmadı’’ dedi. Konuşmalarda, yolsuzlukların arkasında siyaset-bürokrat ve işadamı üçgeninin bulunduğu savunuldu. ‘‘Siyasi sorumluluğu neden kimse almıyor?’’ diye soruldu. Denetim elemanlarının tek çatı altında toplanması önerilirken, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, yolsuzluk olaylarına karışanların af yasasına dahil edilmemesi istendi. 1999 seçimlerine az bir zaman kala ANAP'tan istifa eden Feridun Pehlivan, lider sultasından yakındı.

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, Dünya Bankası'nın bir fonundan Türkiye'deki yolsuzlukları araştırmak üzere İçişleri Bakanlığı'na göndermek istediği 100 bin dolar için Hazine'nin onay vermek istemediğini söyledi.

Tevfik Diker'in sözleri ilginçti:

‘‘Deniz Baykal'dan özür diliyorum.’’

Bankacı mı

avukat mı?

BİR okurumuz diyor ki: ‘‘Bir bankanın yönetiminde kaç hukukçu olabilir? Murat Demirel'in banka yönetiminde ve yakın çevresinde 8 avukat varmış... Peki bankacılıktan anlayan ekonomisten, iktisatçıdan ve işletmeciden çok avukat bulunursa bu ne demektir?’’

Banka sahibinin derdi, düzgün bir banka işletmeciliği yapmak olsa yönetimde profesyonel bankacılar ön planda olur. Avukatlar ön plana çıkarsa bunun yanıtı biraz kolay verilmez değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları