Yalçın Bayer: Hem şaşırtıcı hem de çok acı

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Son günlerde Hizbullah ve uyguladığı vahşet gündemde. 20 Ocak 2000 tarihli Milliyet Gazetesi, ‘‘Terörün ilim kanadı’’nı gündeme getirdi. Milliyet'in haberine göre, ‘‘Üniversiteleri araştıran Başbakanlık Takip Kurulu (BTK) rapor hazırladı: İrticayı destekleyen bin civarındaki öğretim görevlisinin arasında Hizbullahçılar var.’’ Tekzip edilmeyen haber devam ediyor: ‘‘BTK'nın hazırladığı raporda resmi ve özel üniversitelerde, aralarında Hizbullahçıların da bulunduğu binden fazla öğretim üyesinin irticai faaliyetlere karıştığı, YÖK'ün ise önlem almadığı vurgulandı.’’ Habere göre, irticai faaliyette bulunan çoğu doçent ve doktor olan bu öğretim görevlilerinin varlığı YÖK tarafından bilinmektedir, ama bunlar hakkında herhangi bir işlem yapılmamaktadır. ‘‘İrticai faaliyetleri izlemekle görevli kurullara yansıyan bilgilerin YÖK Başkanlığı'na aktarıldığı, ancak henüz ciddi sayılabilecek bir işlemin yapılmadığı görülmektedir.’’

Şaşırtıcı...

Yukarıda özü edilen rapor Başbakanlık için hazırlanmıştır. Hazırlanmasını isteyen de elbetteki Başbakanlık'tır. Yürütme organı, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere irticayla ve elbette Hizbullah'la mücadele halindedir. Peki YÖK idarenin içinde bir kurum değil midir? YÖK üyelerinin çoğunluğu cumhurbaşkanı ve hükümet tarafından belirlenmiyor mu? YÖK'ün başkanını cumhurbaşkanı seçmiyor mu? Nasıl oluyor da YÖK, cumhurbaşkanı ve hükümetin bu kadar önem verdiği irticayla mücadele ve Hizbullah konusunda ciddi sayılabilecek bir işlem yapmıyor? Üstelik de mürteci ve Hizbullahçıların üniversitelerdeki varlığı konusunda uyarıldığı halde.

Bugün sayısı bini geçtiği söylenen mürteci ve bazıları Hizbullahçı üniversite öğretim görevlisi her halde üniversitelere gökten zembille inmedi. Bunlar doçent ve doktor olduklarına göre, uzunca sürelerden beri üniversitelerde görev yapıyorlar demektir. Peki bunları üniversitelerde kimler görevlendirmiş, bunların varlığına kimler gözlerini kapatmışlardır?

Bu üniversiteleri yönetenleri kimler göreve getirdi? Rektörler dört, dekanlar üç yıl için göreve getiriliyorlar. Dekanları YÖK, rektörleri ise YÖK'ün önerdikleri arasından cumhurbaşkanı atıyor. Bugün görevde olan YÖK Başkanı, dört yılı aşkın bir süreden beri, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise altı yılı aşkın bir süreden beri görevdeler. Demek ki, Türkiye'deki tüm devlet üniversitelerinin dekanlarının atanmasında YÖK Başkanı'nın, tüm rektörlerin atanmasında da YÖK Başkanı ile Cumhurbaşkanı'nın imzaları var. Yani mürtecilerin, Hizbullahçıların devlet üniversitelerinde barınmalarına göz yumanları göreve getirenlerin başında, irtica ile mücadelede öncülük eden cumhurbaşkanı var. Bu ciddi bir çelişki oluşturmuyor mu?

YÖK NEDEN SESSİZ KALDI

YÖK, mürteci ve Hizbullahçı öğretim görevlileri ile ilgili bilgiler kendisine aktarıldığı halde, ciddi sayılabilecek bir işlem yapmamış.

Kim bilir, belki daha önemli işleri vardı. Örneğin, Mersin Üniversitesi'nin, yaşamları boyunca demokratik laik cumhuriyeti savunmuş, bilim özgürlüğü ve üniversite özerkliği mücadelesi vermiş, bağnazlığın yerine her zaman aklı koymuş, kendilerini 'fikri hür, vicdanı hür' öğrenciler yetiştirmeye adamış, şu an bulundukları durum ne olursa olsun, mücadelelerini bundan sonra da sürdürmeye kararlı öğretim görevlilerinin bazılarının sicillerini (aradan iki yıl kadar süre geçtikten sonra) bozmak, böylece 'onların işini bitirmek', birkaç kendini bilmeze 'haddini bildirmek' gibi.

Bilimin, eleştirel aklın öne çıkarılması, bağnazlığın her türüne karşı çıkılması, toplumun sürekli gelişme kaydetmesi için uğraşılması, dolayısıyla gericiliğin her türüne karşı çıkılması, ülke sorunlarının demokratik çözümüne sahip çıkılması, bir dünya görüşüne sahip olmayı, tutarlılığı, özsaygıyı gerektiriyor. Bütün bunları, 'istek üzerine' ve sonradan yapabilmek pek kolay görünmüyor. Bazı kurumlar ve yetkililer, 'sanki kendi kendilerini uyaran' raporlar hazırlatmak zorunda kalsalar da, laik-demokratik cumhuriyetin böyle savunulamadığı açıkça görülüyor.

Ne acı.

Prof. Zafer ÜSKÜL-İSTANBUL

Doğu,

bilgisayar

bekliyor

ERZURUM'un Uzundere İlçesi'nde oturuyorum. İlçemizde eğitim ve öğretim veren okullarımızın hiçbirinde bilgisayar yok. 2000 yılına girdiğimiz bu günlerde, Atatürk'ün ülkeyi emanet ettiği gençlerimizin bilgisayarla tanışmaması üzücü olduğu kadar düşündürücü.

Eskort Bilgisayar firmasının düzenlediği kampanyada eski bilgisayarları alıp yerine yeni bilgisayar verdiğini, topladığı bilgisayarları da çeşitli okullara hibe edeceğini duydum. Bu bilgisayar firmasından ilçemize de bilgisayar göndermelerini rica ediyoruz.

Bilgiye ve eğitime susamış gençlerimizin artık mazide kalan kara tahtalı eğitim ile değilde teknoloji harikası bilgisayarlar ile ders yapmalarının kendilerini yetiştirme açısından daha iyi olacağı kanısındayız. Tüm bilgisayar firmalarını doğudaki okullara bilgisayar göndermeye davet ediyorum.

Bahattin Can GÖNÜLTAŞ-ERZURUM

Ankara'nın

göbeğinde

atom bombaları

ANKARA'nın göbeği İskitler semtinde belediyenin ve valiliğin izniyle açılmış 7-8 adet LPG gaz istasyonu var. Malumunuz bu istasyonların ruhsatları ve çalışma izinleri yoktur. Apartmanlarla ve sanayi işletmeleriyle iç içe olan bu işletmeler Melih Gökçek zamanında açılmıştır. İskitler E.M. Lisesi karşısında bulunan istasyonda gece saat 02.00'de yangın çıkmış. Bazı duyarlı vatandaşlar arabalarıyla semtin içerisinde kornalarına basarak halkı uyandırmış, itfaiyenin müdahalesiyle yangın büyümeden söndürülmüştür. Acaba o yangında gaz tanklarından biri havaya uçsa ve yangın yan yana olan diğer istasyonlara sıçrasaydı semtimizin hali ne olurdu? Belediyenin ve valiliğin bir an önce bu konuyla ilgilenmesi gerekmektedir.

Mehmet DEĞİRMENCİ ANKARA

GÜNÜN SÖZÜ

'Baba' da sonunda 'emekli' milletvekili olacak... Niye milletvekillerinin kıyak emekliliğini veto etsin.

(Ali Sinan-MERSİN)

GENELKURMAY'a bir kez daha teşekkürler. Doğu ve Güneydoğu'dan bu güzel çocuklarımıza böyle bir imkánı vermeyi yine 'sizler' düşünebildiniz. Sizlere sonsuz şükran duyuyorum ve elimden geldiğince yapabildiğim maddi yardımı da sizlere gönderdiğim için ne kadar isabetli davrandığımı anlıyorum. Sağolun, varolun. Atatürk düşünceli güzel insanlarımız. Sizler böyle sahip çıktığınız sürece memleketimiz yükselecek, bundan eminim. Allah sizleri korusun ve bu millete, bizlere bağışlasın. En büyük asker bizim asker.

ÊDicle KUTLU

İSTANBUL

DEVLET Memurluğu Sınavı'na (DMS) girerek kazanan bir mühendis okurumuz haykırıyor: 3 Şubat tarihli gazetelerde Türk Standarları Enstitüsü'nün 55 mühendis alacağını belirten bir ilanı vardı. İlanda aranılan şartlara baktım, gözlerime inanamadım. DMS'ye girerek kazanmış olma şartı yoktu. Biz devletin torpili önlemek için açtığı bu sınava boşuna mı girip saatlerce ter döktük. TSE'den pis kokular geliyor.

Yazarın Tüm Yazıları