Yalçın Bayer: Gazeteci yazsın milletvekili konuşsun!

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Telif hırsızlığı

‘BAŞBAKAN Ecevit, fi tarihinde ‘Bu düzen değişmelidir' demiş ve eklemişti: Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen.

Düzeni değiştiremeyince, kendisi değişti.’’

Mert Ali Başarır, Güneş’te 'Seçenekler' köşesinde, siyasetçileri dikkatle izleyip, onların açmazlarını mizahi yönden gözler önüne seriyor.

Son yazısında kalemine DYP Çorum Milletvekili Bekir Aksoy'un, geçen hafta Meclis'te söylediklerini dolamış:

Aksoy'un söyledikleri hiç yabancı değil: ‘‘Başbakan birilerinin düğmeye bastığını ifade ediyor. Sağda solda düğme arıyor. Aslında Başbakan düğmenin üstüne oturmuş, haberi yok.’’

Son derece tanıdık, fakat kendine göre özgün konuşmasını sürdürüyor Aksoy:

‘‘Herşeyin kokusunu çıkardılar. Kokuyu bastırmak için tuz kullanılır. Ama tuz koktu, tuz koktu.’’

Bu konuşmayı bir yerlerden hatırladınız mı?

Düğmeyi mizahi üslubuyla Hürriyet'ten Bekir Coşkun, 'tuz koktu' yakıştırmasını da Sabah'tan Necati Doğru köşelerinden yazmadılar mı?

Başarır haklı olarak soruyor:

‘‘Kimi milletvekilleri parmak kaldırıp, indirmekten başka bir işe yaramıyorlar. Lider sultasından kendi başlarına yorum yapmaktan, siyaset üretmekten aciz kalıyorlar. Bu bir telif hırsızlığı değil midir?’’

Hava bedava, su bedava.

Bunları yapmak çok mu zor?

‘ÜLKEMİZDE hak ettiğimiz gibi yaşayamıyoruz. Yıllardan beri bozuk ekonomi, hukuk sistemi, eğitim vb. konularda boğuşuyoruz.’

Bunları söyleyen ANAP Aydın Belediye Meclis Üyesi Mehmet Sak...

Ankara'ya sesleniyor:

‘‘Hükümetler geliyor, gidiyor, değişiyor ama bir türlü kaliteli siyasetçileri, bizleri yönetecek verimli, çalışkan, dürüst insanları başımızda yönetici olarak göremiyoruz. Nitelikli olanlar da, niteliksiz insanlar egemen olduğu için yok oluyor, seslerini çıkaramıyorlar.

Kaliteli insanların TBMM'ye girmesi için seçim sistemimizin değişmesi gerekiyor. Delege sistemi tamamen kalkmalıdır. Tüm parti üyeleri milletvekili adaylarını önseçimle seçmelidir. Parti genel başkanı üst üste iki dönemden fazla başkanlık yapmamalıdır. Türkiye'nin önü açılmalıdır.’’

Mehmet Sak, yerel yönetim yasasının süratle çıkmasını, yasaların AB koşullarına göre yenilenmesini, özelleştirmenin ağızlarda sakız olmadan gerçekleştirilmesini, iş dünyasına ve KOBİ'lere gerçek anlamda destek olunmasını, yatırımcıya peşkeş çekilmeden uzun vadeli krediler açılmasını ve ağır koşullarda altında ezilen Bağ-Kur, SSK ve vergi dairesi mağdurlarına 'hayat öpücüğü' verilmesini istiyor.

Ve ekliyor:

‘‘Bu yazdıklarım ve istediklerimle Amerika'yı yeniden keşfetmiyorum, ama onurlu, ülkesini seven, ettiği yemini yüreğinde hisseden 550 milletvekiline sormak istiyorum: Bunları yapmak çok mu zor?

Zor diyorsanız, çocuklarımız ve bizlerin lanetiyle yok olmaya mahkûm birer hiçsiniz.

Zor değilse beklemek niye?’’

Gümrükleri kim anlıyor?

ANKARA'dan bir grup gümrük muayene memuru adına konuşan genç, ‘‘İsmimi lütfen yayınlamayın’’ diyor. Gümrüklerde yaşanan rezaletlerden sonra sorumluluk duygusuyla bazı talepleri aktarmak istediklerini söylüyor.

Anlattıkları ölçülü şeyler; kendilerini ‘‘klasik değil, yeni nesil gümrük görevlisi’’ olarak tanıtıyor:

Dinliyoruz:

‘‘Bizler Hukuk, SBF, Kamu Yönetimi, İktisat gibi seçkin dört yıllık fakültelerden mezun olduktan sonra gümrüklerde 2 yılı aşan staj gördük. Ardından girdiğimiz kurs yeterlik sınavlarında başarılı olduk ve yurt genelinde çeşitli gümrüklere atandık. Sayımız 700-800 civarındadır. Ülkemizin 100 milyar dolara yakın olan ithalat-ihracatı ile 10 milyona yakın yurda giriş yapan turistlerin muayene ve kontrol işlemini yapmaktayız. Görevimiz ve sorumluluğumuz hiçbir memuriyette olmayacak kadar riskli ve ağırdır. En ufak bir olayda ya açığa alınırız, ya da mahkemece tutuklanır veya görevimizden ihraç ediliriz. Yurt genelinde kar-kış demeden en mahrumiyet bölgelerde her türlü baskılara karşı görev yaparız.

- Peki gümrüklerden yapılan soygun olaylarına ne diyorsunuz?

- Bizi bazılarıyla bir tutmayın. Biz genciz. Gümrük Vergisi'nden kaçmaya çalışan ithalatçıya, malının değerini yüksek gösterip KDV almaya çalışan ihracatçıya bizler göz açtırmayız. Aldığımız maaş 190-200 milyon arasındadır. Unvanımız sıradan memur statüsüdür. Maalesef teşkilatımızda gerekli önemi görememekteyiz. Kamuoyunda gümrüklerle ilgili hep olumsuz haberler yer alıyor. Ne bizim mesleğimiz, ne yakaladığımız kaçak eşyalar, ne de kötü niyetli insanlara karşı yapmış olduğumuz gayretler kamuoyunda yer alır.

- Haklısınız ama geçen yaz başından beri polisin gümrüklerde yaptığı hayali ihracat operasyonlarına ne demeli? Bazı gümrükler 'uyudu' (!), milyonlarca dolar Hazine'den soyuldu. Bu gerçeği de söylemek zorundayız. Ama son zamanlarda gümrüklerde kaçakçılara karşı bir mücadelenin başladığı dikkat çekiyor... Evet sorunlarınızı dinliyoruz.

- O söyledikleriniz büyüklerimizi ilgilendiriyor. Ama biz çok şey istemiyoruz. Sadece, Sayın Bakanımız Mehmet Keçeciler ve Sayın Gümrük Müsteşarımız Nevzat Saygılıoğlu'nun sesimizi duymasını diliyoruz. Yeni çıkacak personel kanununda unvanımızın Gümrük Denetmeni olmasını ve özlük haklarımızın iyileştirilmesini istiyoruz. Yapılacak böyle bir değişiklik biz gümrük muayene memurlarını çok mutlu edecek, görevimize bağlılığımız ve çalışma şevkimiz daha da artacaktır.

Gazetelerde başlıkları anımsıyoruz:

‘‘Gümrükler kevgir gibi...’’

UNUTMA!

1960-70'lerin AP'li popüler politikacısı Talat Asal sık sık ‘‘Bu ülke sahipsiz değil, sahibi vardır’’ derdi.

Acaba, var dediği sahibi nerede?

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Bütün gümrükçüler rüşvetçi değil.’’

(Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı

Mehmet Keçeciler)

Yazarın Tüm Yazıları