Yalçın Bayer: ‘Devletle sorunumuz yok, devleti yanlış yönetenlerle var...’

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

DEPREM bölgesinde yapılan anma toplantılarında, 17 Ağustos'un üzerinden bir yıl geçmesine karşın dersler çıkarılmadığı görüldü.

Yapılan mitingler, etkinlikler ve TV'lerdeki programlara katılanların söyledikleri, sorunların daha da derinleştiğini ortaya koydu.

Depremin geride bıraktığı sosyal, ekonomik ve toplumsal yıkım güncelliğini koruyor.

Göstermelik çözümlere karşın depremzedeler, o geceyi ve '45 saniyeyi' unutmuyor.

Her düzeydeki suçlular ortaya çıkarılıp hesap sorulamıyor.

Bir yıl önce yakılan ağıtların yerini 'yuhlar' alıyor.

Tepkilere, şikáyetlere karşı siyasetçilerin ve hükümetin duyarsızlığı sürüyor. İktidar partileri meydanlara çıkamıyor.

İşsizlik hat boyutlarda... Dolayısıyla depremzedelerin % 70'i ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor. ‘‘Psikolog yok, hocalara mı gidelim?’’ sesleri yükseliyor.

Yapıcı, saygın ve çözüm üretici güçlerin ortak bir birlikteliği bulunmuyor. Herkes duygusallaşmış, bu nedenle talepler inanılmaz boyutlara ulaşıyor.

Enkaz yığınları tümüyle temizlenemiyor.

Kayıp insanlar bulunamıyor. Resmi makamlar, vatandaşların sorunlarına yeterince çözüm üretemiyor. ‘‘Vali'ye çıkmak isteyen sopayla kovalanıyor’’ deniliyor.

Kira yardımının sona ereceği endişesi sürüyor. Evleri yıkılanlara verileceği bildirilen 6'şar milyarlar bir yıldır ödenemiyor.

Dünya Bankası'nın projeleri için gönderilen paralar, üretim ekonomisi yerine siyasetçi yandaşlarına peşkeş çekiliyor.

Kalıcı konutların yer seçimi eleştiriliyor. Bu binaların yapımının kışa kadar nasıl bitirileceği endişesi sürüyor.

İnsanlar kendilerinin ve çocuklarının geleceklerini göremiyorlar.

Sivil toplum örgütleri, seslerinin daha çok duyulmasını istiyorlar.

İmarda kamu denetiminin, özel 'yapı denetim şirketleri'ne hangi amaçla verildiği sorgulanıyor.

Ranta ve spekülasyona dayalı oluşan 'deprem ekonomisi'nden pay sahibi olanlar artıyor.

Ve bir ses: ‘‘Bizim devletle sorunumuz yok, devleti yanlış yönetenlerle var.’’

Y. Okuyan Parkı,

Caddesi, Sokağı...

Deprem bölgesinde en çok yakınan Gölcüklüler; İzmit ve Yalova arasında sıkışıp kaldıklarından haksızlığa uğradıklarını belirtirken, ‘‘Keşke bizim de bir Yaşar Okuyan'ımız olsa’’ diye söyleniyorlar.

Burada duralım... Gerçekten, Yalova milletvekili olan Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan, bölgede bir simge haline gelmiş; siyasi anlamda 'deprem rantı'nı en iyi kullanan bir politikacı... Yalova'da, Okuyan'ın becerileri ve geniş devlet olanaklarıyla sorunların bir ölçüde üstesinden gelinmesi hem kıskançlık hem eleştiri konusu oluyor.

Eleştiriler haksız değil.

Yalova'da, Hacımehmet Ovası'nda yıkılan konutların enkazı ile doldurulup kazanılan 78 dönümlük park alanını gezdik. Dün Mesut Yılmaz tarafından açılan ve içinde Yalovalı heykeltıraş Ümit Öztürk'ün mermerden yaptığı anlamlı 'Deprem Anıtı'nın bulunduğu parka, bir kesim, '17 Ağustos Parkı' adını vermiş. Ama Belediye Meclisi'nin ANAP ve FP'li üyeleri verdikleri önergeyle adını Yaşar Okuyan Parkı koymuş... Ergenekon Caddesi, 'Yaşar Okuyan Bulvarı' olmuş... ANAP'lı iki belde belediyesi de, aynı yolda karar almışlar.

Bu olay Yalova'da büyük tepki yaratmış... ‘‘Yıllardır belediyeyi elinde tutan yakın akraba Koçal ve Okuyan ailelerinin fertlerinin imar planları Yalova'yı yıktı. Nasıl olur da acıların üstüne kurulan parka Okuyan adı verilir? Buraya 17 Ağustos veya Atatürk adı verilmelidir ya da daha başka anlamlı bir isim...’’ diyorlar.

Nitekim, CNN'de M. Ali Birand'ın programında meslektaşımız Zeynep Atikkan, Okuyan'ın yüzüne karşı bu olayı eleştirdi.

Okuyan ise ‘‘Bu benim dışımda gelişen bir olay’’ dedi.

Daha sonra ATV'de Ali Kırca'nın programına çıkan Okuyan, Yalova'yı nasıl ayağa kaldırdıklarını anlatırken, zaman zaman vali ile birlikte protesto alkışları aldı, yuh sesleri duyuldu.

Ve sonunda ismiyle ilgili olarak ‘‘Feragat ediyorum’’ demek zorunda kaldı.

Doğrusunu da yaptı.

Vekillere

ağır suçlama

GÖLCÜKLÜLER, bölgelerine pek gelmeyen milletvekillerine ateş püskürdüler.

MHP Kocaeli Milletvekilleri Kemal Köse ile Cumali Durmuş bir grup yandaşı ile FP Milletvekili Osman Pepe de tek başına Gölcüklüler'in arasında oldu. Ne yazık ki sık sık protestolara uğradılar.

CNN'de M. Ali Birand'ın yönettiği programda, milletvekillerine yönelik tepkiler yükselirken, bir grup, ‘‘Neredeydiniz?’’ diye bağırıyordu.

Sezai Ellibaş adlı esnaf, ‘‘Müteahhitlere ihale vermekten başka ne yaptınız? Devletin değil, kendi yaptıklarınız varsa onları anlatın. Hiç kendinizi savunmaya kalkmayın’’ dedi.

Bu arada milletvekili Kemal Köse depremin ilahi takdir olduğunu anlatıyor.

Yanındaki Cumali Durmuş, tepkili vatandaşa ‘‘ihale' iddiasına karşı şöyle diyordu:

‘‘Belge sunmazsan namertsin...’’

Ellibaş: Sıkıntıları paylaşmayan insanlarsınız. Enkazı kaldıran, ölülerimizi gömen ve yemek dağıtan da biziz.

Kemal Köse: Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için... Sabretmesini bilelim.

(Yuh sesleri arasında 'Gerçekleri anlat' sözleri duyuluyor.)

Suç zinciri

TÜRKİYE Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, 17 Ağustos ile ilgili olarak ‘‘Doğu Marmara Depremleri ve Türkiye Gerçeği’’ başlığı altında, deprem bölgesinin gerek yeniden yapılandırılması, gerekse risk altında bulunan bölgelerin depreme hazırlanması için alınması gereken önlemlere, planlama, imar, toprak kullanım ve ulaşım konularında yer veren 125 sayfalık bilimsel bir raporu yayınlandı.

Çarpıcı saptamalar arasında adaletin yerini bulması için ‘‘Hırsızların yakalanıp yargılanmaları, hak ettikleri cezaya çarptırılmaları, doğan zararları ödemeye mahkûm edilmeleri’’ isteniyor.

Yargılanan birkaç müteahhit, mühendis-mimar dışında suç zincirinin halkalarının ortaya çıkartılamadığı belirtilen raporda şöyle deniyor:

‘‘Türkiye'de değişen bir şey yok. Sistem, parçacı göstermelik çözümlerle halkı oyalamaya, felaketin üstünü örtmek için depremler olmamış gibi davranmaya devam ediyor. Deprem sonrası yürürlüğe sokulan onlarca KHK'lerle sorunlara çözüm getirmek değil, rant pastasının paylaşılması amaçlanıyor. Sistem bu şekliyle felaketi unutturmaya çalışıyor.’’

17 Ağustos güncelleştirilmiş halde devam ediyor.

Depremzede savcı

devletten

20 milyar istiyor

DEMİREL, 17 Ağustos'tan sonra yaptığı bir açıklamada ‘‘Depremi bir yana bırakıp devletten davacı olmanın yararı yoktur. Yerin dibinde neler oluyor bilemeyiz. Kentleri yıkan devlet değil deprem’’ demişti...

Acaba deprem felaketini yaşayan devlet görevlisi bir vatandaş böyle mi düşünüyor?

Gölcük eski Savcısı Yaşar Genç şimdi Antalya'da. Başbakanlık, İçişleri ve Bayındırlık bakanlıkları ile Gölcük Belediyesi'ne karşı dava açarak, idarenin kusurlu olup zararlarının karşılanması için 20 milyar maddi ve manevi tazminat istiyor.

'Sosyal risk' ilkesi uyarınca zararının devletçe karşılanmasını istiyor. Vekalet verdiği Ankaralı avukatı Şerafettin Karabela dilekçesinde şöyle diyor:

‘‘Müvekkilim memur maaşları ve tasarruflarıyla oluşturduğu evi bir anda yok olup özel eşyaları da dahil bir çöpünü kurtaramamıştır. 10 milyar maddi, duyulan elem ve üzüntü ile ilgili olarak da 10 milyar manevi tazminatın faiziyle ödenmesi...’’

'Hukuk devleti'nde vatandaş haklı değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları