Yalçın Bayer: Bu ihalede rekabet koşulları oluşturulmadı






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

SİZE Emekli Sandığı'nın, altı otelinin -Tarabya, Efes, Maçka, Stad, Büyük Ankara, Çelik Palas- onarım ve işletme ihalesinin öyküsünü anlatmak istiyoruz. Çünkü bu ihaleye katılan bazı firmaların rekabet koşullarının oluşturulmadığı yönünde itirazları ile birlikte bazı soruları var.

Emekli Sandığı'nın bu devirle gelir kaybına uğrayacağı öne sürülerek, ‘‘Dünyada böyle bir ihale olmamıştır’’ deniliyor.

İhale sürecindeki kuşkular aktarılırken bu aşamada bir hususun dikkati çektiği aktarılıyor:

İhale Komisyonu'nda yer alan ve 300 bin dolara tutulmuş olan danışman firmanın (Çehreli Danışmanlık) sahibi Şehnaz Çehreli'nin toplantıları yönlendirmesi ve idare etmesi nasıl oldu?

İstanbul'dan bir firmanın sahipleri, kamuoyuna yansıyan bilgilerle aşağıdaki soruların aydınlatılmasını istiyor:

- 6 otelin yenilenmesi kazanımcı firmalara 130 milyon doları anapara olmak üzere faizi ile beraber 226 milyon dolara verilmiştir. Bu durumda adil bir rekabet ortamı yaratılmış mıdır? Aynı yenilemeyi yukarıdaki bedelin 1/4, 1/5'i kadar miktarlarla yapabilecek firmalar niye itelenmiştir?

- Kazanan firmaların Emekli Sandığı'na 152 milyon dolar 15 yıllık kár teklifleri ilan edilmiştir. Bu kár garanti edilmiş midir? Alınan duyumlarda taahhüt yoktur. O zaman gelir garantisi veren firmalar neden dışlanmıştır?

- İhale otellerin tamir ve yenilenmesi için açıldığı halde, Emekli Sandığı Genel Müdür Yardımcısı'nın basına yansıyan açıklanmasında Maçka Oteli'nin yıkılarak yeniden yapılması şartı ile bir firmaya verildiği belirtilmiştir. Bu yetki nereden alınmıştır? İhale şartları dışına çıkılarak katılımcı firmalara karşı eşit rekabet imkánı nasıl korunmuştur?

- Emekli Sandığı'nın otellerde istihdam edilen kazanımcı firmalarca 996 işçi sokağa atılarak nasıl bir sosyal sorun yaratılacağı değerlendirilmemiş midir? Teklifler içerisinde mevcut personelin muhafazasını garanti eden yaklaşımlar neden reddedilmiştir?

Evet, Swissotel, Millenium&Copthorne ve Robinson SAS'ın aldığı ihaleler hálá onaylanmadı, oteller boşaltıldı, işler durdu. Bu zarar değil mi?

Hayır, trafikte bu cezalar yerindedir

YENİ trafik cezalarının ağır olduğundan söz eden Nihat Cemece'nin görüşlerine katılmayan okurlarımız da var. Bunlardan biri Almanya'dan yazan O. Akalın.‘‘Bu kadar ağır para cezalarını millet nasıl ödeyecek sorusunu şaşkınlık ve hayretle karşıladığını’’ söyledikten sonra şöyle diyor:

‘‘Cezalar ne için verilir; caydırıcı olsun diye... ‘Çakır keyif' olan kişinin direksiyona geçmesi her ülkede yasaktır. Yasak olan bir şeyi bile bile yaparsanız, onun ceremesini de karşılamayı göze almışsınızdır demektir ki, ‘milyonlarca lira cezayı' tıkır tıkır ödeyeceksiniz ya da ehliyetiniz alınacaktır. Ama Türkiye'de on kez ehliyeti alınanların yine kaçak ve sarhoş araba kullandıklarına tanık olan bir kişi olarak şu noktayı özellikle belirtmek isterim; önemli olan cezaların yüksek ya da az olmasından ziyade bunların gerçekten uygulanmasıdır. Bay Cemece'ye bir noktada hak vermemek mümkün değildir. Yasaların, kuralların uygulama ve kontrol mekanizmalarının tam olarak işlememesi! Kaza yapan ehliyetsiz kişilere, ağır ceza yazacak yerde, rastgele birinin ehliyeti üzerinden işlem yapılan, arabanın sahibine, cinsine ve modeline göre ceza kesilen ya da kesilmeyen, bir kolu ve bir ayağı kopuk sakat kişilerin bile kaçak araba kullanabildiği bir ülkede çok yüksek bulunan cezalar gerçekten kesilebilir. ‘Ulan ben milletvekiliyim, sen kim oluyorsun da bana ceza kesmeye kalkıyorsun. Seni Çemişkezek'e sürdüreyim de aklın başına gelsin!' diyenlerin çanına ot tıkanabilirse o zaman Sayın TBMM Trafik Komisyonu Başkanı Ahmet Tan'ı tüm Türkiye'nin kutlaması ve bağrına basması gerekir.’’

Moralleri bozuyorsunuz

BERLİN Turizm Fuarı ve Erkan Mumcu ile ilgili yazılarımıza TÜRSAB ve TÜROB Yönetim Kurulu Başkanları Başaran Ulusoy ile Sinan Babila açıklamalar yaptılar. Yurtdışında gerçekleştirilecek reklam kampanyalarına ait proje tekliflerinin bakanlık döneminde ilk kez sektörün ağırlıklı olduğu bir seçici kurul tarafından yapıldığını, bu kurulda yer almaktan gurur duyduklarını bildiren Ulusoy, ‘‘Son derece verimli sonuçların alındığı dünyanın en büyük Turizm Fuarı'na gösterilen performansı gölgelemek, küçümsemek çarpıcı birkaç yakıştırmanın sınırlarına hapsetmek, en hafif ifadesi ile haksızlıktır. Bu yöndeki yayınlar sektöre emeğini, yüreğini ve birikimlerini veren insanların moralleri üzerinde yıkıcı etkiler doğurmaktadır. Genel ekonomik şartlar içinde hemen hemen her sektörde yaşadığımız ağır krizin yıkıcı ve istenmeyen etkilerinin görüldüğü bir ortamda 2001 yılına umutla giren ve geleceğe de umutla bakan 'maalesef' tek sektör turizmdir. El birliği ile ve yüksek moralle Türkiye'nin zor günlerini geride bırakacağına ve 'muassır medeniyet' hedefini turizmin öncülüğünde gerçekleştireceğimize olan inancımızı vurguluyoruz.’’

Ulusoy ve Babila imzalı ikinci açıklamada da, Mumcu için ‘‘Son derece uyumlu çalıştığımız bir bakandır. Turizmi zaman zaman çoğumuzdan da daha fazla seven bir bakandır. Kendisine sektöre vereceği her olumlu hizmette desteğimiz sonsuzdur’’ denildi. Sektöre hizmet veren kişi ve kuruluşların hak ettikleri ve koşullarını yerine getirdikleri takdirde teşvik görmelerinin bir sakıncası olmadığı kaydedilen açıklamada, kendilerine eleştiri yönelten çevrelere şu imalı yanıt verildi:

‘‘Gönül arzu ederdi ki, madem TÜRSAB milyonlarca dolarlık kredinin sektöre aktarılması yönünde bir kararnameyi çıkartacak ve aynı gün yürürlükten kaldıracak kadar güçlü, o zaman yıllardır kangren olmuş müze fiyat artışlarına çözüm bulsalardı. Bir kararname de bunun için çıkartıp, kontrolü ellerine alsalardı.’’

Çürük elmalar

MERSİN Ticaret-Sanayi, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsası ve Akdeniz İhracatçı Birlikleri başkanları, ‘‘Mersin ve Serbest Bölgesi gözden mi çıkarılıyor’’ diye soruyorlar: ‘‘Son 5 yılda Mersin Serbest Bölgesi'ndeki toplam işlem hacmi 8.4 milyar dolarken, bu süre içinde yargıya intikal eden toplam 28 olayın mali boyutu ise sadece 10 milyon dolar yani binde 1.2 olmuştur. Yasadışı yollara başvuran çürük elmalar er veya geç devletin güvenlik birimleri tarafından yakalanmaktadır, yakalanmalıdır. Ancak münferit ve küçük çaptaki olayları genelleştirerek Mersin Serbest Bölgesi'ni töhmet altında bırakmak, tüm işadamlarını ve bürokratlarımızı sindirerek iş yapamaz hale getirmek, son derece haksız ve tehlikelidir. Tarım Bakanlığı'nın Başbakanlığa sevk ettiği bir tebliğde gıda maddeleri ithalatı yapacak gümrükler arasında Mersin Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü'nün yer almadığı öğrenilmiştir. Bu tebliğ ile Mersin Serbest Bölgesi'nin işlem hacminin % 50'ye yakın daralması kaçınılmazdır. Bu yolla Serbest Bölge işlemez hale getirilerek gözden çıkarılmak mı isteniyor?’’

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Kamudaki ücretlerin çok düşük olması, bürokrasideki dağınıklık ve kurumsal etiğin olmaması devletteki rüşvetin temel nedenidir.’’

Yazarın Tüm Yazıları