Yabancı sulandırıcı

HADİ diyelim ki biz...

Darbeciyiz, darbe şakşakçısıyız, “tank sesi”ne müptela olmuşuz, İlhan Selçuk severiz, Gürbüz Çapan’a kefaletimiz var, “devlet gazetesi”nde yazıp çiziyoruz, demokrasi fikrini yeterince özümseyememişiz, her askeri darbede hazır ola geçmeye alışkınız, tehlikenin farkına varamayacak kadar aymazız, her konuyu olduğu gibi Ergenekon’u da sulandırmaya yatkınız falan...

Haberin Devamı

Hadi diyelim ki biz böyleyiz...

Peki 1989’dan beri Türkiye’de yaşayan, AK Parti iktidarına gayet ılımlı bakan, demokrasiye inanan İngiliz gazeteci Gareth Jenkins’e ne oluyor da...

Ergenekon konusunda aykırı gidiyor.

Ve o da tıpkı bizim gibi konuşuyor.

* * *

Ne mi diyor Gareth Jenkins?

Mesela şunu diyor:

“Ergenekon soruşturması odağında bir doğruluk payı taşıyor. Geçmişte gizli operasyonlar gerçekleştiren bazı kişilerin nihai olarak hükümeti istikrarsızlığa sürüklemek için bir örgüt oluşturduklarına inanıyorum. Ancak soruşturmanın her dalgası, asıl odaktan giderek daha da uzağa savruldu.”

Vallaha ben de aynen böyle diyorum.

Başka?

Mesela şunu diyor:

“Soruşturmanın hükümetin emriyle yürütüldüğünü söyleyemem. Ama hükümetin, bazı savcılara hoşgörü göstererek alan açtığını söyleyebilirim.”

Haberin Devamı

Güzel... Bunun da altına imzamı hemen çakarım.

Başka?

Mesela şunu diyor:

“Gözaltına alınan kişiler arasında aşırılık yanlısı, ırkçı görüşlere, antisemitik bir bakış açısına sahip insanlar da var ve ben bunların görüşlerine katılmıyorum. Ama birilerinin terörist bir örgütte aktif olarak yer alması ile beğenilmeyen görüşlere sahip olması arasında bir fark vardır.”

Tamamdır... Buna da zerre itirazım yok.

Başka?

Mesela şunu diyor:

“İddianameler aceleyle hazırlanmış, tutarsızlıklarla dolu, dili kötü, komplo teorilerine ve varsayımlara dayandırılıyor. Ergenekon örgütünün yapısı, finans kaynakları hakkında bilgi vermiyor. Bu soruşturma adalet sistemini zedeliyor. Ortada Türkiye’nin derin devletiyle ya da karanlık geçmişiyle yüzleşmesi diye bir olay yok.”

Aynen... Benim bakışım da aynen bu...

* * *

Şimdi en başa dönüyorum...

Hadi diyelim ki bize “sulandırıcı” rolü verilmiş, onu oynuyoruz...

Peki bu “yabancı sulandırıcı”, hangi odağın emrini yerine getiriyor?

Yoksa o da mı Ergenekon’un adamı?

 

Bitik babalar derneği

 

“ORHAN Baba”, “Ferdi Baba” ve “Müslüm Baba”dan söz ediyorum.

Haberin Devamı

Bir zamanlar “görünmez” idiler ve o görünmezliğin beslediği efsanelerle aramızdaydılar.

“Orhan Baba” dendi miydi, saflıkla inandığımız bin türlü şehir söylencesi gelirdi aklımıza...

“Ferdi Baba” dendi miydi, sinemalardan yükselen “Ah ulan ah” naraları gelirdi kulağımıza...

“Müslüm Baba” dendi miydi, şöyle bir durup “en dip” noktaya erişmiş olmanın gururunu yaşardık...

Sonra bu “babalar” görünür olmaya başladılar...

Biri jüri üyesi oldu, 30 yıldır besleyip büyüttüğü karizmasını dağıttı kendi elleriyle...

Biri artık sadece Necla Nazır’a dair vakalar kapsamında gündeme geliyor...

Sonuncu ise daha da fena bir durumda:

Kendisine bir kadının üzerinden suşi yedirtmişler...

Haberin Devamı

Düşünebiliyor musunuz: Bir zamanların koca “Müslüm Baba”sı, böyle bir şaklabanlığın öznesi haline getirilebilmiş.

Çoktandır “Babalar Devri”nin bitmek üzere olduğuna dair derin düşüncelere dalıyordum.

“Müslüm Baba”yı o halde görünce:

Artık kesin olarak “bitti” diyorum...

Bitti ve bir devir kapandı...

 

Umreye de gittik

 

“DÜNYANIN En Etkili 500 Müslüman’ı Listesi”ni incelerken...

“Altın Portakal’da ödülü kapamamış yönetmen” halet-i ruhiyesine büründüm...

Önce şu cümleyle teselli aradım:

“Tayyip Bey’e beşincilik yakışır mı? Krallardan sonra gelmiş.”

Ama hayır, bu cümle kesmedi...

Ardından şu fikri ortaya attım:

“Ekrem Dumanlı var / Fehmi Koru yok.”

Yok, yine hırsımı alamadım.

Haberin Devamı

Sonunda şu ipe sarıldım:

“Hayrünnisa Hanım var / Emine Hanım yok.”

Fakat bu meselenin üzerine atlamak bile tam olarak yatıştıramadı beni...

Sanırım asıl derdim şuydu:

O kadar da umreye gittik, bütün farizaları yerine getirdik, İKÖ’de temaslarda bulunduk falan...

Bari hiç olmazsa “Dünyanın En Etkili 500 Müslüman’ı listesi”...

“499: Ahmet Hakan... 500: Ertuğrul Özkök...” diye bitiverseydi...

Mihri Baba’nın sevgili komünist eşi Sevim Belli’nin dediği gibi: Boşuna mı çiğnedik?

Yazarın Tüm Yazıları