Ya o yüzde 22 ne olacak?

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

REFAH Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, dünkü sözleri ile Türk siyasetinde yeni bir tartışmayı başlatıyor.

Erbakan partisine yeni bir istikamet veriyor:

‘‘Hedef merkez sağ, marş marş...’’

Herkesin kafasında şu soru var:

‘‘Hoca takıyye mi yapıyor, yoksa samimi mi?’’

TAKIYYE Mİ

Bazıları, ‘‘takıyye’’ olduğunu düşünüyor.

Bu düşüncelerinde haklı oldukları çok taraf var.

Refah Partisi, bir yıllık icraatı boyunca, ne yazık ki, ‘‘Gerçek amacının bu toplumun geniş konsensüsüne karşı bir hayat tarzını empoze etmek olduğu’’ imajı verdi.

Yüzde 20 küsur oyla geldiği belediye başkanlıklarında, en az kendisi kadar oy almış üç başka aday olduğu halde, daha ertesi günü içki yasakları, yeşil kaldırım uygulamaları ile kendi mostrasını berbat etti.

‘‘Demokrasi bizim için tramvaydır. Gideceğimiz yere kadar gider, sonra ineriz’’ diyen siyasetçileri, bugün hâlâ liderlik koltuğuna oturmak için yarışta.

Yani bugün, demokrasi, halk iradesi gibi kavramları baştacı eden bu parti, eline geçirdiği yerlerde demokrasinin tek maddesini uygulamadı.

Bugün ‘‘siyasi yargılanma’’ endişesi taşıyan bu parti, geçmişte ortağının en büyük şaibelerini siyasi kararlarla aklamaya çalıştı. O günlerde hukuka ihtiyaç duymadı.

İşte bu siyasi müktesebat, şimdi Refah Partisi'nin bütün açılımlarının önüne demir bir perde gibi geriliyor.

Refah Partisi nerede yanlış yaptı?

Bunun tek cevabı var.

Tansu Çiller'le ortaklık yaparak.

Dikkat edin, ‘‘DYP ile’’ demiyorum.

Bu meşum ortaklık, Refah Partisi'ne hiç beklemediği bir anda, hiç beklemediği, hak da etmediği bir iktidarı verdi.

Çiller'in biçareliği onu ortağının tutsağı haline getirince, Refah Partisi bir anda koalisyon adabının bütün kurallarını bir tarafa bıraktı.

NEREDE YANLIŞ

‘‘Tek başına iktidara gelmiş’’ gibi hareket etmeye başladı.

Daha önce defalarca yazdım.

Refah bu deneyi yaşayacaksa, keşke başbakanlığın ANAP'ta olduğu, ortağının kuvvetini kaybetmediği bir koalisyona girseydi.

Bu hem Türkiye, hem de Refah Partisi için çok daha iyi olurdu.

O yüzden Refah Partisi, ‘‘Çiller'le dansın ağır maliyetini ödüyor’’.

YÜZDE 22 MESELESİ

Üzerindeki şaibe nedeniyle Erbakan'a rehin olan Çiller, onu kontrolsüz bir hale getirerek ülkenin bütün temel dengelerini altüst etti.

Kendisine oy vermeyen bu ülkeden intikamını böyle almaya çalıştı.

Şimdi Refah Partisi, Çiller'den kendisine sirayet eden çok ciddi bir ‘‘inandırıcılık’’ sorunu ile karşı karşıya.

Hoca'nın, ‘‘Merkeze marş marş’’ komutu işte bu yüzden takıyye duvarlarını aşamıyor.

Üstelik partinin keskin sirkeleri o koltuklarda oturduğu sürece, bu duvarı aşması da kolay olmayacak.

Bu, meselenin bir boyutu.

Bir de duvarın öteki tarafına bakalım.

Biz bütün Refahyol hükümeti boyunca, toplumun yüzde 80'inin ‘‘meşru müdafaasını’’ yaptık.

Yüzde 80'in hayat tarzını savunduk. Yani kendi hayat tarzımızı.

Türkiye, belki de 74 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa, ‘‘hayat tarzının’’ ne kadar önemli bir şey olduğunu kavradı. O nedenle Refahyol hükümeti, cumhuriyet ideolojisinin gerçek anlamda halka mal olmasını sağladı.

Yani, 74'üncü yılında cumhuriyet ihtilali başarıldı.

Hem kansız, hem de silahsız kuvvetler tarafından.

Bu bir yıl boyunca sloganımız şuydu:

‘‘Yüzde 20 ile, yüzde 80'in hayat tarzını gasp edemezsiniz.’’

Ancak şimdi önümüzde aşmamız gereken bir başka sorun daha var.

Refahyol yöneticilerini bir tarafa koyalım. Ama şu sorunun cevabını da bulmaya çalışalım.

Bu partiye oy veren yüzde 22 ne olacak?

Dünyanın hiçbir ülkesi, halkının yüzde 22'sini toplum dışına iterek istikrarlı bir düzen kuramaz.

Unutmamamız gereken bir başka şey daha var. O Ceylan'lar, o Şevki'ler bu yüzde 22 içinde bile azınlıktalar.

YENİ KARAOĞLAN

Gerisi? Bugün belki orada, yarın umut verecek bir başka partide. Belki de yeni bir Karaoğlan bekliyorlar.

Bu toplumun yönetimindeki hiç kimse, hiçbir parti, idolünü arayan bu çaresiz insanlara ilgisiz kalamaz.

Günlerdir anlatmaya çalıştığımız mesele bu.



Yazarın Tüm Yazıları