Turizm ekonomisi

TURİZM sektörünün Türkiye ekonomisi açısından önemi abartılamaz. Turizm bir ülke için hem dış talep, hem de peşin döviz girdisi demektir.

Dolayısıyla, coğrafi konumu ve iklimiyle turizm sektörü ekonominin en önemli kollarından biri olmalıdır. Ülkenin ve insanlarının turizm yoluyla tanıtılması konunun bir başka boyutudur.

Düşük tahmin ettiği iddia edilse de, eldeki veriler turizm gelirlerimizin 10 milyar dolar civarında olduğunu göstermektedir. Ekonomik büyük ve turizm alanlarımızın genişliği göz önüne alındığında, turizm alanında daha gidilecek çok yolun olduğu anlaşılmaktadır.

KATMA DEĞER

Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi konum turizm sektörü için ciddi bir risk oluşturmaktadır. Bölgedeki siyasi tansiyonun çıkması sektörü olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla, sektöre yapılan yatırımın riski de kapsayacak kadar katma değer yaratması gerekirken, uluslararası rekabet ve sektörün yapılanması turizmdeki katma değeri düşürmektedir. Sektörün sermaye ihtiyacı olağandan büyüktür. Sermaye yetersizliği kriz dönemlerinde sektörde sıkça el değiştirmelere neden olmaktadır.

Yüksek katma değer yaratan turist grupları yerine katma değeri düşük turistler çoğunluğu oluşturmaktadır. Ülke bazında bakıldığında, katma değeri yüksek olan Amerikalı ve Japonların toplam ziyaretçiler içindeki payı çok azdır. Bu yılın ilk sekiz ayında, Amerikalı ve Japon turistlerin toplam içindeki payı ancak yüzde 2.4 olmuştur. Bölgedeki siyasi tansiyonun artmasıyla bu gruptaki turist sayıları hızla düşmüştür.

Katma değeri düşük Doğu Avrupa'dan gelen turist sayısında ise ciddi artışlar söz konusudur. Örneğin, bu yılın ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre, Doğu Avrupa'dan gelenlerin sayısı yüzde 34 artmış ve toplamın yüzde 13'ünü aşmıştır.

Katma değeri Doğu Avrupa ülkelerine göre yüksek, ama bize gelen kesimleri ülkenin gelirlerine oranla daha az katma değer yaratan Fransa ve İtalya'dan gelenlerin sayılarında ciddi azalmalar gerçekleşmiştir.

ALTERNATİF

Türkiye turizm stratejisini turist sayısına değil, daha fazla harcama potansiyeli olan turistlere doğru kaydırmalıdır
. Aksi taktirde, yüklenilen risklerle bağdaşmayan yatırımlar turizm sektörünü ekonominin itici gücü yapabilecek potansiyele ulaşamayacaktır.

Strateji çok kısa dönemde bir sonuç veremez. Ama, yalnızca yaz mevsimiyle kısıtlı kalmayan dört mevsimlik bir turizm stratejisi oluşturmak sayısı az dahi olsa yüksek harcama potansiyeli olan turistleri ülkemize çekmek açısından bir başlangıçtır.

Sektöre bakış açımızı gözlerimizi birkaç rakama yoğunlaştırarak oluşturamayız. Bazı rakamlar elbette önemlidir. Sektörün genel ekonomik yapılanma içinde sürekli, kabul edilebilir düzeyde kar edebilen ve çevremizdeki siyasal gelişmelerden mümkün olduğunca daha az etkilenebilecek bir yapıya kavuşturulması çok daha önemlidir.

Aksi taktirde, geçmişte olduğu gibi, bazı yıllarda fazla yatırımdan şikayetçi, bazı yıllarda da yatırım eksikliğinden şikayet eden ve gelirleri yıldan yıla hızla oynaklık gösteren bir sektörle yaşamak durumunda kalırız. Böyle bir yapılaşma kaynakların israfıdır.

Giderek, harcama potansiyeli yüksek, ülkemizi hava limanlarıyla tatil köyleri arasındaki kısa yolculuklarda tanıyan değil, ülkenin her tarafını gezme eğiliminde olan turistleri çekmek zorundayız.
Yazarın Tüm Yazıları