Yılmaz: Bölgede Türkiye'siz çözüm olmaz

Güncelleme Tarihi:

Yılmaz: Bölgede Türkiyesiz çözüm olmaz
Oluşturulma Tarihi: Mart 20, 2002 15:23

ANAP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye'nin yanıbaşında gelişen olayların, Türkiye'nin istek ve iradesi dışında cereyan etmesinin hiçbir şekilde arzu edilmediğini vurgulayarak, ''Müttefiklerimiz bilmelidirler ki, Türkiye'yi dışlayacak çözümlerin kalıcı olması mümkün değildir. Hele hele Türkiye'nin güvenliğini ve milli çıkarlarını tehlikeye atan gelişmelerin tarafımızdan ne kabul görmesi,ne de herhangi bir şekilde kalıcı hale dönüşmesi mümkündür'' dedi.

Haberin Devamı

Yılmaz, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Program'ın AB sürecinde somut kilometre taşları olduğunu belirterek, Ulusal Program'ın dün 1. yılını doldurduğunu hatırlattı.

Geçen bir yılda Türkiye için tarihi adımların atıldığını kaydeden Yılmaz, Anayasa değişiklikleri ve Medeni Kanunu bunlara örnek olarak gösterdi.

Yılmaz, Ulusal Program'ın 1. yılının dolmasına karşın henüz kısa vadeli hedeflerin ve Türkiye'yi rahatlatacak bir takım düzenlemelerin henüz hayata geçirilemediğini hatırlattı. Kıbrıs sorununun çözümünde de henüz somut bir adım atılamadığını ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:

''Yapamadığımız bu işlerin bir an önce tamamlanması, bu sorunlarınçözümü AB ile ilişkilerimizin bundan sonraki seyri bakımından hayati öneme sahiptir. 

Çok uzun süren terörle mücadeleyi başarıyla sonuçlandıran, irtica ile mücadelede büyük mesafe kaydeden Türkiye, zaten gündeminde bekleyen bir takım sorunları kangrene dönüştürmeden, artık çözmek zorundadır. AB süreci ile çözüm ihtiyacının aynı döneme denk gelmesi ise Türkiye açısından bir şans olarak görülmelidir.  Bizim isteğimiz, kısa vadeli hedeflerin hemen hiç vakit kaybetmeden, orta vadeli hedeflerin de mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilerek rotamızın tam üyeliğe çevrilmesidir.''

UYUM SÜRECİ

Uyum yasa tasarısının yarın Genel Kurul'da ele alınacağını hatırlatan Yılmaz, tasarının eksikliklerine rağmen bir çok sorunun çözümüne yardımcı olacağını söyledi. 

Yılmaz, uyum için yapılacakların tasarının yasalaşmasıyla bitmediğini ifade ederek, şunları söyledi:

''Daha yapmamız gereken pek çok değişiklik var. Bu değişiklikleri yaparken mevcut Hükümetin yapısını sarsmamak gibi de bir sorumluluğumuz var. Ama bu sorumluluğumuz, AB ile müzakereleri başlatmamız için şart olan Kopenhag kriterlerini yerine getirmemizle ilgili olan milli sorumluluğumuzla paralellik taşımaktadır. AB ile müzakerenin odağını içermeyen uyum çalışmalarının taahhütlerimizi karşılayan bir düzenleme olmayacağı açıktır. Onun içinne kendimizi ne de AB'yi kandırmaya çalışmalıyız.

Kısa vadeli hedeflerin gerçekleşmesiyle orta vadeli taahhütlerin de sırası gelmiş olacaktır. Dolayısıyla idam cezasında verdiğimiz taahhüdün de süreci başlayacaktır. Bu süreci bir an önce sonuçlandırmak zorundayız. Zaten fiilen uygulanan bir durumu yasal birzemine oturtmanın Türkiye'aybettireceği hiçbir şey yoktur.''

IRAK

Türkiye'nin yanı başında önemli gelişmeler yaşandığına işaret eden Yılmaz, Türkiye'nin, bu gelişmelerin hiçbirine kayıtsız kalma hakkına sahip olmadığını vurguladı. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Yanı başımızda gelişen olayların, bizim istek ve irademiz dışında cereyan etmesini hiçbir şekilde arzu etmeyiz. Belki bütün bu gelişmeleri istediğimiz yöne sevk etme imkanına sahip değiliz. Ama bu olayları tek başına sevk etme imkanına sahip olan müttefiklerimiz de bilmelidirler ki, Türkiye'yi dışlayacak çözümlerin kalıcı olması mümkün değildir. Hele hele Türkiye'nin güvenliğini ve milli çıkarlarını tehlikeye atan gelişmelerin tarafımızdan ne kabul görmesi,ne de herhangi bir şekilde kalıcı hale dönüşmesi mümkündür. Bu konuda Türkiye'nin hassasiyetleri bellidir. Ve bu hassasiyetler her düzeyde muhataplarımıza iletilmiş durumdadır. Tabii olumsuz her türlü ihtimalekarşı tedbir almak da Hükümetimiz'in görevidir.''

AB

Yılmaz geçen hafta ''ülke olarak çok önemli günlerden geçildiğini'' ifade ettiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

''Ülkemizin 200 yıllık Batılılaşma tarihinde Cumhuriyetin ilanı nasıl bir dönüm noktasıysa inanıyorum ki, 40 yılı bulan AB sürecinde de içinde bulunduğumuz günler, aynı şekilde bir milat niteliğindedir. Belki bazıları görmeyebilir ama yaşadığımız günler, bugünlerde alacağımız kararlar, ülkemizin kaderini, milletimizin geleceğini şekillendiren kararlar olacaktır.

Ülke olarak 200 yıla yaklaşan Batılılaşma, 80 yıllık Cumhuriyet ve40 yıllık AB sürecindeki tüm eksikliklerimizi, yanlışlarımızı, hatalarımızı, gecikmelerimizi içinde bulunduğumuz dönemde bir anlamda telafi etme fırsatını yakaladığımızı hepimizin görmesi gerekir.

Eğer önümüze böyle bir fırsatı getiren AB uyum çalışmalarına bu gözle bakmazsak hepimiz yanlış yapmış oluruz. Daha önce ifade ettiğim gibi, böylesine önemli bir dönemin sancısız, sıkıntısız atlatılabilmesi mümkün değildir. Bu sıkıntı hem içerde hem dışarıda yaşanacaktır. Uyum süreci ilerledikçe sıkıntılarımız daha da ağırlaşacak, içte ve dışta direnmeler, ayak sürmeler, çelme takmalar olacaktır. Nitekim Türkiye, bütün bunları iç ve dış boyutuyla ağır bir şekilde yaşamaktadır.''

Yılmaz, Türkiye'nin orta ve kısa vadede çıkarlarının nerede olduğunun iyi bilinmesi gerektiğini kaydederek, yapılacak çalışma ve katlanılacak fedakarlıkların da ona göre belirleneceğini söyledi. ''Yani önce menfaatinizi göreceksiniz, sonra o menfaate ulaşmak için neler yapmanız gerektiğini, fedakarlık çıtanızı nereye yükseltmeniz gerektiğini göstereceksiniz'' diyen Yılmaz, AB sürecinde hep bu anlayıştan hareket ettiklerini dile getirdi. 

''DEĞİŞİME DİRENMEK BOŞUNADIR''

AB gibi dinamik bir yapıyla statükocu bir anlayışın bütünleşmesinin sözkonusu olamayacağını ifade eden Yılmaz, ''Ne ekonomide, ne siyasette, ne insan haklarında hiçbir değişiklik yapmadan AB'ye gireceğiz demek, aslında (biz AB'ye girmek istemiyoruz)demektir'' dedi.

Yılmaz, değişime ve tarihin akışına direnmenin boşuna bir gayret olacağını belirterek, bu tür direnişlerin devletin ve milletin menfaatine olmadığını vurguladı. Yılmaz, şöyle devam etti:

''İçinde bulunduğumuz dönemi gizli bir direniş içinde alternatif arayışlarla geçirmektense önümüzde somut olarak duran AB projesinde sonuca ulaşmak için çalışmak zorundayız. AB sürecinde 40 yılda kaçırdığımız fırsat çok, kat ettiğimiz mesafe ise azdır. Bugün 1970 ve1980'lerin başında avcumuzun içinden kaçırdığımız statüleri, çeyrek yüzyıllık bir gecikme ve bin bir zahmetle elde etmenin peşindeyiz. ''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!