Zorla satılan dilekçe

Güncelleme Tarihi:

Zorla satılan dilekçe
Oluşturulma Tarihi: Mart 01, 2003 17:14

SSK il müdürlükleri ve şubelerinin aslı görevi sosyal güvenliğin amaçlarının yerine getirilmesi ile ilgili faaliyetler olmalıdır. Buna karşın buralarda, SSK binalarının onarımından tutun da, tüm kırtasiye malzemelerine kadar her şey için, bir dernek aracılığıyla para toplanmaktadır.

SSK derneklerine gelir sağlamak için sigortalıdan, işverenden ya da üçüncü kişilerden zorla bağış alınmasına her zaman karşı çıktım. Bu paraların iyi amaçlar için kullanılıp kullanılmaması da fark etmez.

Kuruma başvuranlar, fotokopiyle çoğaltılmış dilekçeleri, kurumun kullandığı matbu evrakları bile dışardan alamamakta, alsalar dahi bunların geçerli olmadığı söylenmektedir.

Kurumda, yapılan her işlemin ve belgenin bir fiyatı oluşmuştur. SSK Başkanlığı, genel müdürlük ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu duruma bir son vermelidir. Bunu bildikleri halde seslerinini çıkarmamaktadırlar.

İş oralara varmıştır ki, kişilerin kendi elleriyle yazdıkları dilekçeler bile kurum tarafından kabul edilmemektedir. Bunu anlamak mümkün değilidir. Aslolan, dilekçenin başvuru sahibinin el yazısıyla yazılmış olması ve imzalamasıdır.

Yurtdışındaki kurumlarda bile, noter kanalı ile yapılan müracaatlar kabul edilmeyip, mutlaka konu ile ilgili kişinin el yazısıyla yazılmış evrak istenmektedir.

Kurumun derneği, bağış adı altında zorla evrak satmayı, dernekten evrak satın almayı mecburi hale getirmeyi ve zorla bağış almayı bırakmalıdır.

Elle, daktiloyla ya da bilgisayarda yazılan dilekçelerin kesinlikle kabul edilmesi gerekmektedir.

SSK'DA İŞLER KÖTÜ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve SSK'nın kötü yönetildiğini daha önce de defalarca yazdım. Bununla ilgili veriler netleştikçe yetkili kişiler beceriksizliklerini ortaya çıkaran açıklamalar yapmaktadır.

SSK iki açıdan kötü yönetiliyor. Birincisi finansman, ikincisi sosyal devlete ve sosyal güvenliğin amaçlarına uygun çalışmamasıdır.

Sosyal güvenlik tüm insanlarımız için bir hak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, SSK, Bağ-Kur ve diğer sosyal güvenlik kurumları için bir vazifedir.

Bu vazife, görevi alan kurum ve kuruluşlarda çalışanlar tarafından ihmal edilmektedir. Ülkemizde yaşayan insanların üçte ikisi, sosyal güvenlikte kapsam dışında olanların büyük bir kısmı, sigorta sicil numarası ile kalmış durumdadır. Doğru düzgün bir sosyal güvenlikleri yoktur. Ülkemizde milyonlarca kişi kayıt dışı çalışmakta ya da çalıştırılmaktadır. Denetimler neredeyse hiç yapılmamaktadır.

SSK’da uygulanan finansman yöntemi fiili olarak dağıtım yöntemine dönüşmüştür. Çıktılar, girdilerden karşılanmaktadır. SSK'nın girdileri gelirleridir. Bu gelirlerin en büyük kısmı sigorta primleridir. Çıktıları ise giderleridir. Giderlerinin en büyük kısmı ise emekli aylıkları ve sağlık giderleridir.

Bu finansman sisteminin iyi işleyebilmesi için emekli olan kişilere bunun en az iki katı kadar sigortalının katılması gerekir. Aksi halde sistem işlemez.

Bu bile yeterli olmayabilir. Sistemin içinde bulunanların tam ay üzerinden sigortalı olması ve primlerinin gerçek ücretler üzerinden gösterilmesi gerekmektedir.

Bakanlık ve SSK yönetimi denetim elemanlarını ve müfettişleri maalesef yeteri kadar desteklememektedir. Bu işe önem vermediğinden kayıt dışı çalışan ve çalıştırılanların dışında, sistemin içinde kayıtlı olanları da takip edememektedir. Bu işleri (bilmeden de olsa) kayıt dışına çıkarabilmek elinden geleni yapmaktadır.

Aktif sigortalı sayısı artırılamadığı için prime esas kazançlar yükseltilmektedir. Emeklilikler geciktirilmekte, kendi iradesiyle isteğe bağlı sigortalı olanlar bile canlarından bezdirilmektedir. Sistemden çıkmaları için her türlü eziyet yapılmaktadır.

En önemlisi ise girdilerden çıktılar sağlanamadığı için hazineden alınan yardımların bütçeye yük getirdiğinin söylenmesi, emekli olmak isteyenlerin suçlanmasıdır.

Sosyal devletim deyip, sosyal güvenliğe bütçesinden pay ayırmayan tek ülkenin Türkiye olduğunu utanarak söylemek zorundayım.

Başarılamayanlar yalnızca bunlarla da kalmamaktadır. Basından da izlenildiği gibi yolsuzluklar ve suistimaller diz boyudur. Bunları önlemek yerine sürekli şikayet etmektedirler.

Sistem içinde kayıtlı olanların primlerini bile tahsil edememektedirler. Bakanlık açıklamasına göre SSK'nın prim alacaklarının toplamı üç buçuk katrilyona ulaşmış durumdadır.

Bu para SSK'nın 2002 gelirlerinin neredeyse yüzde 40'ına yaklaşmaktadır. Bu üç buçuk katrilyonun en büyük borçlusu ise iki katrilyon 533 trilyon lira ile özel sektör kuruluşları, bir katrilyon lira ile kamu kuruluşları belediyeler ve KİT'lerdir.

Tüm bunları beceremeyenler sürekli şikayet etmektedirler. Aslında daha yazacak çok şey var ama bu kadarının bile kötü yönetim hakkında sizlere fikir verdiğini düşünüyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!