Gönüllü göçmenlerin meslekleri

YERLEŞİKLİK duygumun ağır basmasından mı nedir, sürekli dolaşanların, meslek icabı her enlem ve boylamı gören insanların hayatı bir garip gelir bana.

Diplomatlık, orkestra şefliği, sanatçıların turnesi...

Ben yerleşik azınlıktanım, alışkanlıklarımdan vazgeçemem, görüntüler gözümde sabitlenir, donmuş kare gibidir çoğu zaman hayatım.

Son günlerde aklıma takılan kişi Gustav Mahler'in usta yorumcusu orkestra şefi Sir Simon Rattle'ın durumu.

Uzun yıllar İngiltere'nin Birmingham şehrinde yaşa, Birmingham Senfoni Orkestrası'ndan Berlin Filarmoni Orkestrası'nın başına geç.

Yer değiştirmenin altında yatan meydan okumayı da gözden kaçırdığımı sanmayın.

Yeni çalışma arkadaşları, yeni bir şehir. Sir yerine Herr, von denilmesine bile alışmak için bir süre gerekiyor.

Eski arkadaşların, dostların, sevdiklerin, hatta nefret ettiklerin çevrende yok...

Müzikçiler dünya vatandaşıdır... Böyle mi derler acaba kendi kendilerine, ruh hallerini dengelemek için...

Diva Leylá Gencer'in anlattığı; beni, gönüllü göçmenlik konusunda en etkileyen saptamaydı.

Leylá Gencer, konser için şehirden şehire dolaşırken, otel odasına bir kişilik versin diye, kişisel eşyasından bazısını yanında taşırmış.

Onlara baktığında evinde yaşadığını sanırmış.

Kurt Masur da, yıllarca Almanya'nın Leipzig kentinde Leipzig Gewandhaus Orkestrası'nı yönetmiş, sonra da birden New York Filarmoni Orkestrası'nın başına geçmek için kıta değiştirmişti.

* * *

YA
diplomatlar? Onları sürekli manzara fotoğrafı seyreden insanlar olarak görüyorum.

Bir gün karlı dağlara bakacaksın, ertesi gün Nil'e. Sabahların neşvesi, akşamların hüznü her yerde değişik midir acaba?

Başka yerler, başka insanlar, başka kültürler... Hepsinin lezzetine varırken, bir gün oradan başka yere göç edeceğimi bilmek duygusu beni nasıl da tedirgin eder.

Diplomatların anı dağarcığı zengindir, renklidir. Çünkü insan panayırının en zengin büyüklerini ziyaret etmişlerdir. Mukayese denilen duyguyu, bazen itiraf ederek, çoğu zaman dillendirmeden yaşarlar.

Kimi zaman kendilerini şanslı saymış, kimi zaman da orada yaşayanlara gıpta etmişlerdir.

Kitaplarım, plaklarım... Hadi diyelim ki vazgeçilmez kitaplarımı Pesoa gibi bir büyük valizin içinde taşıdım. Ya CD'lerimi, müzik setimi... En önemlisi, düzenli dağınıklığım böyle bir hayata engel. Bir şey atamıyorum ki, bir gün gelir lázım olur saplantısıyla.

Büyük müzik gruplarının turne haberleri beni şaşırtır: Bir yıl önce başladıkları turneyi tamamladılar.

Acaba insan yaşadığı şehre özlemle mi döner, yoksa yeni yerler eskisini unutturur mu?

Yer değiştirirken, başka bir yere meslek olarak ya da kendi seçiminizle giderken, yeni dostlar eski dostların yerini alır mı?

Gidenler ve dönmeyenler... Bellek bir zaman sonra zayıflar, anılarda kalır her şey.

* * *

YERLEŞİK
insanları çok seviyorum. Onların bu tür mesleklerde yapamayacağını sanıyorum.

T.S.Eliot'u, Immanuel Kant'ı düşünüyorum. Onlar yerlerinden hiç ayrılmadılar.

Işıldakları sürekli içe yönelikti.

Ben de öyleyim galiba. Düzenim bozulursa dengem de bozulur benim.
Yazarın Tüm Yazıları