Tayyip'in en büyük kozu 11 Eylül

''Leyla Zana ve hapisteki diğer DEP'liler yeniden yargılanacak.''

Bu sözler Tayyip Erdoğan'a ait. Erdoğan'ın sözü burada kalmıyor, daha ayrıntıya iniyor. Onun bu sözleri söyleme nedeni, Zeynel Lüle'nin dün Strasbourgdan verdiği haberde yatıyor. AB, Türkiye'nin demokratikleşme adımlarını yakından izliyor. Atılması gerekli adımlardan biri de, siyasal yasakların kalkması, ifade özgürlüğünün en geniş biçimde uygulanması.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adil yargılanmadıkları gerekçesiyle, eski DEP'lilerin yeniden yargılanması kararına varıyor ve bunu Türkiye'ye bildiriyor. Zeynel'in haberi bu. Anılan karara karşı Türkiye geçmişte hiç bir şey yapmıyor. Oysa, AB çerçevesinde yapmak zorunda. İşte, ben de Erdoğan'a bunu soruyorum. Aynen şunu söylüyor:

''Şu anda siyasal yasaklarla ilgili olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde üç bine yakın dosya var. Siyasal yasaklar, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmiş olması gibi dosyalar bunlar. Bunların arasında, yeniden yargılanması istenen Leyla Zana ve eski DEP'liler de var. Biz,yasal açıdan yeniden yargılanmayı mümkün kılacak bir çalışma başlattık.O biter bitmez, Zana ve diğer DEP'lilere yeniden yargılanma yolu açılacak.''

Hukuk diliyle, iade-i muhakeme. Şimdi tekrar Tayyip Erdoğan'ın AB gezisine dönersek... Erdoğan, AB liderlerine neyi vurguluyor?.. Özellikle, neyin üzerinde duruyor?.. Temel tezi ne?..

KÜLTÜRLER ÇATIŞMASI DEĞİL

11 Eylül'le birlikte, başta Amerika, dünya büyük bir şok yaşıyor. Hemen ardından, uluslararası alana yeni tezler dökülüyor. Huntington'un ünlü Uygarlıklar Çatışması tezi ön plana çıkıyor. İslam Dünyası ile Hıristiyan Dünyası arasındaki kültür farkından doğan çatışma.

Bu tez başlangıçta, özellikle de Amerika'da çok revaçta. Hatta, Başkan Bush bile, bu tuzağa düşerek, İslam Dünyası'na karşı Haçlı Seferi naraları atıyor.

İşte, Erdoğan'ın temel tezi burada başlıyor. Gittiği her ülkede, görüştüğü her AB ülkesi liderine, istinasız hepsine, aynı sözleri yineliyor:

''Türkiye'nin AB'ye girmesi, 11 Eylül'le birlikte daha çok taraftar bulan uygarlıklar çatışmasının yanlış olduğunu kanıtlayacaktır. Gerçekte, İslam Dünyası ile Hıristiyan Dünyası arasında bir kültür çatışması yoktur. Tersine, kültür uzlaşması vardır. Eğer, Türkiye AB'ye kabul edilirse, Batı Dünyası ve AB, kültür uzlaşmasını kabul etmiş olacaktır. Türkiye'nin AB üyeliği bu uzlaşmada köprü görevi yerine getirecektir.''

Tayyip Erdoğan
bu noktada tezini daha da geliştiriyor ve ekliyor:

''Türkiye'ye Kopenhag'da müzakere tarihi verilirse, İslam ile demokrasinin bir arada yaşayabileceğinin de örneği verilmiş olacaktır. Müslüman dünyasının AB'ye bakışı, anlam değiştirecektir. Artık dünyada hiç bir ülke, AB'ye Hıristiyan Kulübü olarak bakmayacaktır.''

Şu anda hiç bir AB ülkesi ya da AB'ye aday hiç bir ülke Müslüman değil. Halkının yüzde 99'u Müslüman olan tek ülke Türkiye. Tayyip Erdoğan de buna dayanarak, temel tezini buraya oturtuyor.

ZERO TOLERANCE

Demokrasinin gelişmesi, temel haklar ve özgürlüklerin genişletilmesi, hemen bunun ardından geliyor. Bu çerçevede verdiği bir başka söz var:

Zero Tolerance.

Ne demek bu?.. Sedat Ergin'in de gözlediği gibi, tüm gezi boyunca üstünde durduğu demokratikleşme paketi içinde yer alan, işkencenin kesinlikle önlenmesi ve işkencecilere hiç bir hoşgörü tanınmayacağı kuralı. Kimin işkence yaptığı hukuken sabit görülürse, ona ceza verilecek!.. Hiç bir işkence cezasız kalmayacak!..

Önümüzdeki günlerde bu yönde ilginç kararlara tanık olacağız.
Yazarın Tüm Yazıları