Yılmaz: İdam kalkmadan AB olmaz

ANAP Genel Başkanı, Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, MHP Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun Türkiye-AB ilişkileri hakkındaki yazılı soru önergesine verdiği yanıtta, AB'nin 1993 yılında, Birliğe yeni katılacak ülkeler için "Kopenhag Kriterleri" denilen bazı kurullar ortaya koyduğunu hatırlatarak, bu kriterler çerçevesinde idam cezasını da içeren siyasi kriterlerin, tam üyelik müzakerelerine başlanabilmesi için bir önkoşul haline geldiğini belirtti.

EKSİKLER GİDERİLMEDEN MÜZAKERELER DAHİ BAŞLAYAMAZ

Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerine başlayabilmesi için idam cezası da dahil olmak üzere siyasi kriterler kapsamındaki ihtiyaçları tamamlaması gerektiğini ifada eden Yılmaz, şunları kaydetti:

"AB ile ilişkilerimizde Türkiye'nin bazı ciddi olumsuzluklarla karşı karşıya geldiği muhakkaktır. Bu olumsuzlukların başlıca nedeni, Türkiye'nin AB'ye üye olmamasıdır. Zira, çoğu zaman oybirliği ile alınan kararlar çeşitli siyasi mülahazalardan haksız yere etkilenmiştir. Demokrasi, insan hakları, işkence iddiaları, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi alanlarda bazı eksikliklerimizin bulunduğu malumdur. Bu eksiklikler giderilmeden Türkiye'nin değil AB'ye tam üye olması, müzakerelere başlaması dahi fevkalade güçtür. Esasen vatandaşlarımız için gerekli olan bu hak ve özgürlükleri kısıtlama imkanımızın bulunmadığı düşünülmektedir.

KIBRIS BİZİM İÇİN ÖNKOŞUL DEĞİL

Yılmaz, Gümrük Birliği çerçevesinde AB'nin Yunanistan vetosuyla Türkiye'ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirterek, bu haksızlıkların Hükümet'in girişimleriyle siyasi baskıdan kurtulduğunu ifade etti.

Türk işçilerinin serbest dolaşımının AB ile tam üyelik müzakereleri sırasında ele alınacağını da kaydeden Yılmaz, Hükümet'in Kıbrıs konusunu AB üyeliği için hiçbir zaman ön şart olarak görmediğini vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı'nın, bazı terör örgütlerinin AB'nin terör listesine girmesi için ısrarlı girişimlerini sürdürdüğünü bildiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin eksikliklerinden bahsederken sürekli olarak açıkladığım husus insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin yaşama geçirilmesidir. Bunlar Türkiye'de hemen hemen herkesin üzerinde görüş belirttiği konulardır. Bunun dışında azınlıklar ile Kıbrıs ve Ege konularında bir süreklilik taşıyan ve devletimiz politikası haline gelen tutumuzdan farklı bir yaklaşım sözkonusu değildir."

GÜNEY KIBRIS'IN BAŞVURUSU YASADIŞI

Yılmaz, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB'ye üyelik başvurusunun öncelikle yasal temelden yoksun ve 1960 anlaşmalarıyla da çelişen bir başvuru olduğuna da işaret etti. Bu başvurunun aynı zamanda Kıbrıs ile ilgili BM müzakere sürecinin ruhuna aykırı olduğunu vurgulayan Yılmaz, "AB'nin kendi demokratik ilke ve değerlerine de aykırı bir durumu yansıtmaktadır. Zira, bu başvuru KKTC'nin onayı alınmaksızın yapılmıştır. AB, Kıbrıs sorunu çözülmeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin başvurusunu kabul etmekle bir hata etmiştir" dedi.

Yılmaz, AB'ye, Kıbrıs sorunuyla Türkiye'nin AB'ye tam üyelik süreci arasında bir bağlantı kurulmasının ve tüm Ada'yı temsil eden anayasal bir hükümeti bile bulunmayan Rum Kesimi'nin aday ülke gibi değerlendirilmesinin yanlış olduğu mesajının verildiğini belirtti.

Türkiye'nin AB ile ilişkisinin bir "ortaklık ilişkisi" olarak değerlendirildiğini kaydeden Yılmaz, bu çerçevede yasa ve uygulamaların AB normlarına uygun olmasının bu ortaklığın bir gereği olduğunu ifade etti.