Yapısal reformlardan geriye dönüş sinyalleri

YAKIN tarihimizin en ciddi ekonomik krizini yaşadıktan sonra çaresizlikten çok ciddi yapısal düzenlemeler yapıldı. Kriz ertesinde doğal olarak hükümet değişti. Krizin kaygı verici dengeleri de zamanla normalleşme yoluna girdi.

Yeni hükümetle birlikte şimdi yeniden eski alışkanlıklarımıza geri dönüş sinyalleri veriyoruz. Gerçekleştirilen yapısal reformların uygulanmamasının ne anlama geldiğini ‘‘kriz bitti, işer eskisi gibi’’ anlayışıyla göz ardı ediyoruz.

MACERA ARAYIŞI

Önce, kurulan bağımsız kurulların bağımsızlığını sorgulamaya başladık. Şimdi, zaten sınırlı olan mali bağımsızlıklarını ellerinden alma çabasına giriyoruz. Bu kuruluşlarının yıl içinde harcamadıkları gelirlerine devletin el koyması planlanıyor. Bu şekilde yeni mali kaynaklar yaratıldığı sanılıyor. Mali bağımsızlığı olmayan kurumların işlevsel bağımsızlıkları olması mümkün değildir. Bu konuyu bir başka yazıda ele alacağım.

Devlet ihaleleri yoluyla siyasi iktidarların yandaşlarına kamu parasını peşkeş çekmelerini önlemek ve ihalelerde rekabeti artırmak amaçlarıyla İhale Yasası çıkarıldı. Bağımsız bir ihale kurulu yoluyla devlet ihalelerinde mali ve teknik ölçütlerin kullanılmasının önceliği ilkesi benimsendi.

Siyasetçiler elbette konuyu benimsemedi. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların bastırmasıyla yasa çıktı. O dönemin iktidarı ‘‘bari seçime kadar eski usullerle işleri götürelim’’ anlayışıyla yasanın uygulanmasını 2003 yılı başına attılar. Şimdiki siyasal iktidar ise, ‘‘daha bizim arkadaşlara bir avanta sağlayamadık’’ anlayışıyla bu yasanın uygulanmasını bir yıl daha ertelenmesini istiyor.

Bütün bu girişimler yeni bir hükümetin masum ve hatta yerinde iktidar tasarrufu olarak görülebilir. Ama, ekonomik istikrara giden yolda başarının anahtarı, içinde yaşanan ortamda, ileriye dönük beklentilerin yönetimidir. Gerçekleştirilen yapısal reformlardan geri dönüş sinyalleri vermek, iyi niyetli girişimler de olsa, beklentileri olumsuza çevirecek bir maceradır.

BİLİNÇLENME

Bankacılık sektörünün Bankacılık Üst Kurulu'nun siyasetten bağımsızlığının korunması konusundaki çıkışı aslında bu gerçeğin ifadesidir. Yıllarca siyasi iktidarların koruması altında istediği gibi at koşturan bankacılık sektörü bugün siyasi kaygılardan bağımsız bir gözetim ve denetim kurumunun varlığının önemini vurgulamaktadır. Çünkü, bu noktadan geri dönüldüğünde, sektör, artık siyasilerin korumasıyla yoluna devam edemeyeceğinin bilincini kazanmıştır.

Başka çıkar yol olmadığından, çaresizlik içinde gerçekleştirmiş olsak da, yapısal reformların taviz verilmeden uygulanması Türkiye ekonomisinin tek çıkış yoludur. İleriye dönük beklentilerin geri dönüş sinyalleriyle bozulması ise daha yaşanan krizin yaralarının sarılmadan yeni çalkantıları ateşlemektir. Ekonomik dengeler bazı açılardan yerlerine oturuyor gibi görünse de, ekonomideki kırılganlığın çok çabuk yeni krizlere yol açabileceği unutulmamalıdır. Kırılganlığın kaybolduğunu sanmak dahi ekonomiyi kırılgan hale sokar.

Hálá uzun ve ince bir yol üzerindeyiz. Bu yolda seçeneklerimiz sanıldığı kadar fazla değildir. Geçen hafta AB konusunda yaşadıklarımız bunun en taze kanıtıdır. Tribünlere oynamak iyi de, gerçekleri gözden kaçırmayalım!
Yazarın Tüm Yazıları