‘Acil Plan’ gazıyla ekonomi kurtulmaz

‘‘ACİL Eylem Planı’’ açıklandı. Herkes üstüne atladı. Sanki, yeni hükümetin gözüne girmek için iş dünyası yarışa girdi. Hiç kimse de çıkıp söylenenlerin iyi yönleriyle eksik yönlerini ayırıp dengeli bir değerlendirme yapmak zahmetine girmedi. Temel iç güdümüz depreşti. Herkes birbirine gaz vermeye başladı.

Konu, elbette bu kadar basit değil. Artık seçim meydanlarındaki ‘‘toplumun her kesimine mavi boncuk dağıtma’’ stratejisinin değiştirip ekonominin gerçekleriyle hareket etme zorunluluğu vardır. Yani, kısa dönemde herkesi memnun etmek mümkün değildir. ‘‘IMF programının temel çatısını bozmadan’’ lafı piyasaları rahatlatır, ama gerçekten fazla bir ‘‘bilgi’’ değeri yoktur. Programın çatısı da, temeli de, enflasyonu acilen düşürmektir. Zaten gerekli feragatin büyük bir bölümü gösterilmiştir.

İş dünyasının açıklamalara bu denli tezahüratla tepki göstermesinin arkasında, sanki, ‘‘Yaşasın! Kaynağı olmayan harcamalar başlıyor, enflasyonu düşürme projesi rafa kalkıyor’’ anlayışı yatıyor gibi geldi bana.


Acil Eylem Planı'nda hangi yanlışlar var


‘‘Hazine Tek Hesabı’’nın yaygınlaştırılması son derece tehlikeli bir düşüncedir. Kamu kurumlarının tasarruf etme eğilimlerini azaltacağı gibi, Hazine'nin üzerindeki yükleri daha da ağırlaştırması risklerini içerir. Kamu kuruluşlarının iktisadi ilkeler doğrultusunda çalışmalarını sağlamak görünürdeki mali düzensizlikleri düzeltecektir.

Bugün geçerli Sayıştay'daki zihniyetle Sayıştay'ın yetkilerinin artırılması son derece tehlikelidir. Sayıştay artık bir mali denetim otoritesi olmaktan çıkıp uygulamaların eleştirisini yapan bir kuruluş haline gelmiştir. Bu haliyle yetkileri artırılmış bir Sayıştay devletin işlerinin durmasına dahi neden olabilir. Bürokratın yetki kullanmamasına neden olur. Önce, Sayıştay'ı olması gereken konuma çekmek gerekmektedir.

‘‘Partimizin uygulayacağı maliye ve para politikalarına ...’’ lafının ne anlama geldiğini kestirmek zordur. Para politikalarını partiler ya da hükümetler değil, Merkez Bankası uygular. Türkiye bunu bir gün mutlaka öğrenecek.

‘‘Teşvik belgesi olmaksızın yatırımları desteklemek’’ kulağa hoş gelse de, kamu kaynaklarının israfına neden olur. Teşvik belgesi yoluyla yatırımları desteklemeyi yüzüne gözüne bulaştırmış bir millet olarak yatırımları teşvik etmeyerek yatırımlar için daha iyi bir ortam hazırlayabiliriz. Kamu kaynaklarını çeşitli kesimlere peş-keş çekmek anlamına gelecek projelerden kaçınmalıyız.

‘‘Enerjiyi ucuzlatma projesi’’ yürürlüğe konarken kaldırılan kesintilerden olumsuz etkilenecek kurumların hangi yollardan destekleneceği de ortaya konulmalıdır.

‘‘15 bin km.lik duble yol yapımı’’na başlamadan önce kaynağın nereden geleceğini de belirtmek gerekir. Borçlanılacağı düşünülüyorsa, hayal kuruluyor demektir. Türkiye uzun bir süre borçlanmayı bir kaynak olarak görmekten vazgeçmek durumundadır.


Acil Eylem Planı'nın iyileri ve eksikleri


HÜKÜMET bazında ekonominin tek elde toplanması doğru yönde atılacak bir adımdır. Maliye'nin müsteşarlık haline getirilip çok konuşmayan tek bir Bakan'a Dış Ticaret, DPT, Maliye ve Hazine Müsteşarlıkları'nın bağlanması eşgüdümü artırır. Yalpalamayı önler.

Yatırımcıya bedava arsa tahsis etme, mevzuatla yabancı yatırımların teşviki ve özelleştirmenin hızlandırılması gibi projeler kulağa hoş gelir, ama beklenen sonuçları vermesi genel makro ekonomik şartların bir sonucudur. Kısa dönemde karın doyurmaz.

Sosyal güvenlik kuruluşlarının sunduğu yardım ve hizmetlerin yeknesaklaştırılması da olumlu bir ilk adımdır. Ama burada kalacaksa eksiktir. Bu kuruluşların aynı çatı altında toplanması mali durumlarının düzeltilmesi için bir ilk adım olmalıdır.

Açıklamalarda, sosyal güvenlik kuruluşlarının açıklarının kapanıp bütçeye yük olmaktan nasıl kurtarılacakları konusunda bir cümle dahi yoktur.

Enflasyonun düşürülmesi bir iktisadi hedef olarak ortaya konmamıştır. Gelinen noktada, enflasyonu düşürmenin aciliyeti gözardı edilirse, iktisadi sorunları kalıcı olarak çözmek olanaksızlaşır. Turgut Özal'ın düştüğü tuzağa düşülür.
Yazarın Tüm Yazıları