Gerideki 157 yıla yazık...

BİZ burada tartışaduralım, nikáhsız eşini sokak ortasına kurbanlık koyun gibi yatırıp yarım düzine polisin ve diğer insanların gözleri önünde orasına burasına bıçak sokup çıkartan Aydın Kara'ya karşı polis silah kullanabilir miydi sorusuna en iyi yanıtı uzman bir Alman polisi vermiş.

Werner Schimidt isimli uzman, olayın görüntülerini bir Alman TV kanalında izledikten sonra, polisin bu tür olaylara çoğu zaman hazırlıksız yakalandığını ve nasıl hareket edeceğine hemen karar veremediğini belirttikten sonra, en küçük bir yanlış hareket yüzünden kurbanın (kadının) öldürülebileceğini, o nedenle bu durumlarda müdahale edebilmek için özel eğitim gerektiğini söylemiş.

Zaten Adana Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın;

‘‘(Adam) uzaktan bıçaklarmış gibi görünüyor. Polis de seyrediyor gibi görünüyor. Olay yerine itfaiyeyi getiren ve su sıktıran polistir. Kadını vatandaşların kurtarması gibi bir şey yok. Orada sivil polisler var. İlk etapta sanığın üzerine atlayan (ilk etap, kadının vücuduna bıçağın 52 defa saplanması anlamına geliyor) ve etkisiz hale getiren polislerdir. (...) (Adam) zaten kadını evinde bıçakladıktan sonra sokağa çıkarmış. Kadının vücudunda görünen kan o. Polisin önünde sürekli bıçaklama yok. Görüntülerde aldanma var’’ şeklindeki sözleri de teşkilatın halini ve onu nasıl kafaların yönettiğini açıkça ortaya koyuyor.

Önce basit bir muhakeme yapalım:

İki ihtimal var... Ya olay Hüseyin Çapkın'ın dediği ve savunduğu polislerin düşündüğü gibi kadının can güvenliği yönünden tehlike teşkil etmeyen türden basit bir olaydır.

O zaman ortada kimse yönünden tehlike yok demektir. Bu takdirde polisin hiç beklemeden harekete geçip eşini bıçaklıyormuş gibi (!?) yapan adamı bir hamlede yakalaması gerekmez mi?

Ya da ikinci ihtimal, yani ortada kadın yönünden hayati tehlike teşkil eden bir saldırı söz konusudur. Bu takdirde polisin yasal koşullara uyarak yani saldırgana ‘‘kadına bir kere daha bıçak sokarsa hedef gözeterek ateş edeceğini’’ bildirerek durdurması gerekmez mi?

Öyle ya bu ihtimal Polis Vazife ve Selahiyetleri (Yetkileri) Yasası'nın 16'ncı maddesindeki koşulun yerin geldiği yani ‘‘Başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka suretle men'i mümkün olmayan bir taarruzu savmak’’ koşulunun doğduğu anlamına gelir.

Ne öyle yapacak ne böyle... Ama yine de görevini yapmış sayılacak...

Efendim polisin kafasında tereddütler varmış da... Silah kullanırsa yargılanıyor hatta mahkûm oluyormuş da... Anayasa Mahkemesi'nin silah kullanmayı güçleştiren bir kararı polisi çaresiz bırakmış da...

Bunlar anlamsız bahanelerdir. Asıl gerçek, 150 yaşına gelmiş olan polis teşkilatımızın eğitim sorununu hálá çözememiş olduğudur. Bunun da ayıbı bu teşkilatın başındakilerindir, orada olayı seyreden polisin değil.
Yazarın Tüm Yazıları