Bir teklifin perde arkası

BİR ülkede yüzsüzlük, üçkáğıtçılık, devleti kazıklamaya taammüden girişim, insanlara ‘‘erdem’’ diye kakalanmaya başladığı zaman iş bitmiş demektir.

Aylardır, hepimizin gözünün önünde, hukuki terimiyle devleti dolandırmaya yönelik tam teşebbüs suçu işlenmektedir.

Bankaları batırıp, buralardaki paraları kendi şirketlerine pompalayarak ağır cezaya düşmüş kuruluşlar, zeytinyağı misali üste çıkmaya çalışmaktadırlar.

Şimdi bunun son perdesini yaşıyoruz.

Devletin sırtına 1.1 milyar dolar yük yükleyen bir şirket, ayda 200 bin dolar gibi o şirket için cep harçlığı sayılabilecek bir parayla işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

HAPİSTEYKEN ALIRDI

Devlete 4 milyar dolar borç yüklemiş bir başka şirketi de kendisine suç ortağı almış durumda.

Ve işin en acıklı tarafı, bunların her ikisinin de medya grubu oluşudur.

Anlayacağınız medyada baskılı ve kameralı sindirme dönemi yeniden açılmaktadır.

Evet, ortada Sabah Grubu'nun gazete, dergi ve televizyonları için verilmiş 500 milyon dolarlık bir teklif var.

Şimdi birtakım demagoglar, ‘‘Aydın Doğan tekel mi olmak istiyor?’’ diyorlar.

Aydın Doğan tekel olmak isteseydi, ekonomik krizin en derin döneminde bunu çok daha rahatlıkla yapabilirdi. O grubun sahibi cezaevindeyken, kendisine yaptığı ‘‘Bu mallar artık sizin’’ teklifini kabul ederdi.

Etmedi. Bu yöndeki bir anlaşmayı da kendi isteğiyle bozdu.

Ama buna karşılık o zor döneminde ayakta kalabilmesi için yardım etti. Gazeteyi basamayacakları günlerde káğıt verdi, mürekkep verdi, Telekom'a olan borçlarını ödeyerek, ekranlarının kararmasını önledi.

Ve çıkıp etrafa bununla ilgili tek kelime dahi de etmedi.

Bugün devlete olan 5 milyar dolar borcunu ödeyemeyen ve bu parayı zaten iyice yoksullaşmış olan halkın sırtına yüklemeye çalışanlar ise şimdi çirkin bir oyunun peşindeler.

BDDK'ya verilen 500 milyon dolarlık teklifin güya metnini yayınlıyorlar.

Ama yüzsüzlük o hale gelmiş ki o mektubun dahi sadece kendi işlerine gelen tarafını yayınlama cesaretini gösterebiliyorlar.

Evet, bir konsorsiyum adına BDDK'ya 500 milyon dolarlık bir teklif verildi.

Ama bu mektupta iki tane çok önemli madde vardı. 5 milyar doları devletin ve halkın sırtına yükleyenlerin yayınlamaya cesaret edemedikleri o iki çok önemli madde şuydu:

YAYINLASAYDINIZ YA

1- Aydın Doğan bu konsorsiyum içerisinde dolaylı veya direkt yoldan yüzde 20'den fazla hisse sahibi olmayacak.

2- Bu yayın kuruluşlarının editoryal bağımsızlığı konusunda güvence verilecek. Ayrıca aynı güvence çalışanlarına da verilecek.

BDDK Başkanı'na söylenilen bir başka nokta daha var. Konsorsiyum içerisinde yüzde 20'den fazla hisseye sahip olamayacak olan Aydın Doğan istendiği takdirde bunları da devredecek.

Söyler misiniz bunda yadırganacak, ayıplanacak ne var? Adamlar devletin 5 milyar dolarını batırmışlar, utanmayacaklar.

Aydın Doğan bu şirketlere 500 milyon dolar teklif vermeye utanacak.

1.1 milyar doları devlete takan adamlar, ayda 200 bin dolar gibi cep harçlığıyla bu şirketlerin üzerine oturmaya çalışacaklar, Aydın Doğan bir konsorsiyum adına 500 milyon dolar teklif vermeye utanacak.

Bir ülkede utanmama ve yüzsüzlük, teklif verme cesaretini piyasadan kaçıracaksa bunun hesabını bizim değil toplumun sorması gerekir.

AYDA 200 BİN DOLAR

Evet, biz bu teklifi yaptık.

Bu ülkenin rekabet kurulları var. Onlar durumu değerlendirirler ve uygun kararı verirler.

Bu ülkenin Maliye Bakanlığı var. Bu batık şirketlerin vergi borçlarını tahsil eder veya etmez. Bu onların ve hukukun meselesidir.

Ve bu ülkenin BDDK adlı kuruluşu var. Başındaki insanlar devletin ve halkın sırtına yüklenmiş olan bu muazzam yükü kaldırmak için batık banka patronlarının medya kuruluşlarının el altından yaptığı tehditlere karşı direnerek mücadele ediyor.

Onların görevi de bu parayı söke söke almak. Evet şimdi ortada 500 milyon dolarlık bir teklif var. Bu teklifin giriş kısmı ve maddeleri okunduğu zaman amacı gayet açık biçimde anlaşılmaktadır.

Teklif ortada. Şimdi sıra, devletin ve halkın sırtına milyarlarca dolar parayı yükleyip işin içinden sıyrılmaya çalışan batık banka sahiplerinin teklifini açıklamakta.

Şimdilik ortada iki tane teklif var. Bir tanesi batık banka sahibinin gazete ve televizyonlarını tekrar üzerine geçirmek için yaptığı teklif.

Ayda 200 bin dolar. Bunun karşısında da 500 milyon dolarlık bir teklif.

HALK KARAR VERSİN

BDDK baksın, rekabet kurulları incelesin, halk karar versin.

Bu parayı halk kendi vergilerinden mi ödeyecek, yoksa hiç olmazsa 500 milyon doları halkın sırtından indirilecek mi?

Dediğim gibi, karar BDDK'nın, Rekabet Kurulu'nun, Maliye Bakanlığı'nın.

Ve bir de 3 Kasım'da seçime giren siyasi partilerden, insafsız bir şekilde halkın sırtına yüklenen bu 20 milyar doları nasıl indireceklerini şimdiden açıklamalarını bekliyorum.

Böyle ayda 200 bin dolarlık cep harçlıklarıyla mı, yoksa 500 milyon dolar, 1 milyar dolarlık tekliflerle mi?

Ama dediğim gibi asıl mesele şudur:

Bu ülke, yüzsüzlüğü, insafsızlığı ve batırdıkları bankaların yükünü halkın sırtına yüklemeyi ‘‘erdem’’ gibi kakalamaya çalışanların oyununu yutacak mı?

Biz bu paraların nasıl ödeneceğini sonuna kadar takip edeceğiz. Herkese de aynı şeyi yapmalarını, oy verecekleri siyasetçilerden bunu bugünden açıklamalarını istemelerini tavsiye ediyorum.

Çünkü bu parayı onlar ödemezse bizler ve çocuklarımız ödeyecek.
Yazarın Tüm Yazıları