Dünkü Türkiye

TÜRKİYE'nin 58. hükümeti yarın kurulacak. Hayırlı olsun. Burada bir kez daha söylüyorum. Ülke yararına iş yaptıkları sürece kendilerine kişisel destek veririm.

Ben öyle yağcı ve yalaka takımı gazetecilerden değilim. Yazılarımı kimseden emir, rica ve direktif alarak yazmam.

Bunlar hakkında dün en ağır şeyleri yazan ve bugün ‘‘çark eden’’ ekipten de değilim.

Bugüne kadar hiçbir iktidara, hiçbir cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve hükümete yalakalık yapmadım. Onlara övgü düzmedim. Keşke Türkiye'yi yönetenler iyi olsaydı da, övgü düzseydim.

Aklım, vicdanım ve ülke sevgim neyi emrediyorsa, yazılarımı o doğrultuda yazarım.

Hiçbir iktidardan hiçbir beklentim, isteğim, ricam, aracılığım olmadı.

Dolayısıyla, hayatımda hiçbir siyasetçiye gebeliğim olmadı.

Ben geçmişimi unutturmak ve göz boyamak için ‘‘artık değiştim, geçmiş geride kaldı’’ diyen yanardöner takımından da değilim. Geçmişimde ne isem bugün de aynıyım. Geçmişte yaptığım her şeyin, yazdığım her yazımın altına bugün de imzamı atarım.

Dolayısıyla, bundan sonraki yazılarımı da aynı doğrultuda yazacağım. Elbette eleştireceğim. Olumlu kararlarına ise alkış tutacağım.

* * *

Şimdi AKP ve Abdullah Gül hükümetine -bakanlar henüz belli olmadan- 17 Kasım 2002 tarihi itibarıyla kısaca bakalım.

1- Bu hükümet öz olarak bir Milli Görüş hükümeti olacak. Partinin genel başkanı ile başbakanı, Erbakan okulundan diplomalı. Bu diplomanın getireceklerini yakında görmeye başlayacağız.

2- Davul Abdullah Gül'ün omuzunda, tokmak Recep Tayyip Erdoğan'ın elinde olacak. Davulu o çalacak. Ortaya bu açıdan pek çok sorun çıkacak.

3- Çok büyük bir avantaja sahipler. Tek parti iktidarı çok olumlu işler yapabilir. Ya da sapıtabilir. Bu fırsatı iyi kullanmalarını dilerim.

* * *

Türkiye'nin önünde -içeride ve dışarıda- dev sorunlar var. Tayyip Erdoğan dün partisinin ‘‘acil eylem planını’’ kamuoyuna açıkladı. Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül'e Çankaya'da hükümeti kurma görevi verirken, Tayyip açıklama yapıyordu.

Bu elbette bir rastlantı değildi... ‘‘Ben de varım. Hükümet bir yana, ben bir yana’’ demek istiyordu.

Sözleri, çok genel ifadelerden başka bir şey değildi. İşsizlik sorununa 15 bin kilometre ‘‘duble yol’’ yaparak ve konut seferberliği ile çözüm bulacaklarını söyledi. İnandırıcı değil.

Türkiye'nin en büyük belası olan iç ve dış borçlara, enflasyona, bütçe açıklarına çözüm önerisi getirmedi. Çalışanların haklarından, emek sömürüsünden söz etmedi.

‘‘Acil eylem planı’’ açıklıyor ama en önemli sorunlara değinmiyor!

Zaten değinmesi mümkün değil.

AKP
şimdi cicim günlerini yaşıyor. Dağ gibi sorunları yakında görecek. Bu güzel günleri ilk birkaç hafta her hükümet yaşar, bir süre sonra ayakları suya değince gerçeği görmeye başlar.

Dün açıklanan acil eylem planı, her dönemde her iktidarın üç aşağı beş yukarı getirdiği söylemlerden farklı değildi. Açın bundan önceki hükümet programlarını, açın kalkınma planlarını, bu sözlerin benzerlerini bulacaksınız. Ama bunlar hep aynıdır. Bol kepçe vaatlerde bulunurlar da, kaynağın nereden bulunacağını bir türlü açıklamazlar... Çünkü elde kaynak yoktur! Toplum yine uyutulacaktır.

* * *

Tayyip'in sözlerinden bazı gerçekler daha ortaya çıktı. ‘‘Eğitimin önündeki her türlü engeli kaldıracağız’’ diyordu. Bunun Türkçesi ‘‘okullarda türbanı serbest bırakacağız’’ oluyor.

Türban önce okullarda, sonra devlette serbest olacak. Plan adım adım uygulanacak ve ortalık yine gerilecek.

Çok önemli bir konu da dokunulmazlık rezaleti. Tayyip bu konuya da değinmedi ve bir soru üzerine ‘‘ilk hedefimiz değil’’ dedi. Elbette değil, çünkü kendisi dahil partisinden çok sayıda milletvekili yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak gibi suçlardan yargılanıyor. Dokunulmazlık rezaletine dokunmayacakları şimdiden belli oldu...

Ve konuşmasının sonunda şöyle dedi:

‘‘Bizi izleyin.’’

Elbette izleyeceğiz! İşimiz bu. Miting meydanlarında atıp tutmak kolaydır da, halk ‘‘gel bakalım ülkeyi yönet’’ deyince iş zorlaşır.

Yine de, başarılı olmalarını diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları