Babalar bazen böyledir

Babalar bazen böyledir.

Ben de bir kız çocuğu olduğum için bilirim.

Bazen öyle bir şey yaparlar ki, kızlarını zor durumda bırakırlar.

Ama iyi niyetlidirler aslında, kızlarını koruma iç güdüsüyle davranırlar.

Söyleseniz, asla kabul etmezler.

İtiraz ederler.

Yok o öyle değildi böyle, derler.

Ama ben babaları severim.

Hakkı Devrim'i de.

Anlarım da.

Geçen Çarşamba hakkımda son derece sevgisiz bir yazı döşenmiş olsa da.

*

Hürriyet'in Ayşe Arman sayısı başlıklı talihsiz bir yazıydı baba Hakkı'nın yazdığı.

Olsun.

Söylüyorum, o bir baba.

Söz konusu benim Epsilon'dan çıkan Kimse Okumazsa Ben Okurum adlı kitabım.

Sinir olmuş geçen Pazar kendi çalıştığım gazetede o kadar yer işgal etmeme.

Tonla şey yazmış:

Çok önce pembe roman türünü denemesini ben söylemiştim ona demiş.

Yatak kıyafetiyle uzanmış boy boy pozlar çektirdi demiş.

Henüz çıkmamış bir derlemenin nasıl olur da böyle tanıtımı yapılır demiş.

*

Ben ne yaptım?

Bir anne olarak önce tatlı tatlı kedimi payladım.

Çünkü Radikal'i kulağından yemeye başlamıştı.

Oğlum Hürriyet'i ye, onu okudum, üstelik burada hakkımda yazılmış bir yazı var dedim.

Sonra da Doğan Kitapçılık'ın üst düzey yöneticilerinden olan Hakkı Devrim'in kızı Zeynep Çağlıyor'u aradım.

Pek sevişiriz.

‘‘Zeynepcim babanın yazdığı yazıdan haberin var mıydı?’’

‘‘Hayır’’
diyeceğinden adım gibi emindim.

Yaşasın sezgilerim!

‘‘Yok. Ben de gazetede görüyorum babamın yazdıklarını. Ne yazmış ki?’’

Birilerinden gazeteyi istetti.

Okuduktan sonra da şöyle dedi:

‘‘Üzüldüm’’

Zeynep
'e inanıyorum.

*

Bu mevsim İstanbul'u çok seviyorum.

Mine Kırıkkanat ne güzel yazmış: ‘‘Baş döndürücü bir mavilik. Güneşi daha aydınlık, bulutları daha bulut. Mutluluk.’’

Bu aralar mutluyum ben.

‘‘Sebepsiz düşmanlık yoktur’’ şarkıları söylemeyeceğim yani size.

Ama farklı bir ruh halinde olsaydım, sadece Hakkı Devrim'in yazısını değil bütün bir hayatı farklı algılayabilirdim.

*

Mesela şöyle diyebilirdim:

Kitabım, biricik kızı Zeynep Çağlıyor'un başında olduğu Doğan Kitapçılık'tan çıkmış olsaydı, acaba hakkımda böyle bir yazı yazar mıydı? Cevabını da verirdim. Yazmazdı. Hatta daha da ileri gidebilirdim: Doğan Kitapçılık'ın kitaplarını tanıtırken iyiyim. Benden iyisi yok o zaman. Ahmet Karcılılar'ın Gülden Kale Düştü kitabını hatırlayın, günlerce yazdım çizdim, o zaman ‘‘Ayşecim’’ oluyorum, iyi gazeteci oluyorum, kendisinin itirazı olmayan insanları okurlara tanıtırken de öyleyim, yaptığı programla ilgili bana mülakat verdiğinde de öyle, ben bir ‘‘muzur, şeker, yaramaz kızım’’. Amaaaa... Kendime iş yaparken kötüyüm. Bu çifte standart değilse ne? Hangi ölçüyle açıklayabiliriz böyle bir durumu ya da hangi ilkeyle? Açıklamasak daha iyi olacak galiba! Yaştır, tecrübedir, birikimdir diye de düşünmüyorum. Çünkü tüm bunlara sahip biri hakkaniyetli olmak zorunda değilmiş, görüyorum.

Ama söylüyorum...

Bu aralar bu tür şeylere aldırmıyorum.

Yazıyı okuyup ‘‘Kitabın kızının başında olduğu yayınevinden çıkmadığı için böyle yazmış’’ diyenlere de ‘‘O bir baba. Anlayışla karşılamak gerekiyor’’ diyorum.

*

Ah aşk.

Beni ne hallere getirdi.

Bir anlayış, bir anlayış...

Belki zaman aşımına uğradığı için baba Hakkı Devrim'in yazdığı başka şeyleri de anlayışla karşılamak gerekiyor.

‘‘Çok önce ona, pembe roman türünü denemesini söylemiştim ben’’ demesi gibi.

I-ıh öyle dememişti.

Sait Faik tadında küçük öyküler yazabileceğimi, kalemimin kuvvetli olduğunu, kitaba ağırlık vermem gerektiğini söylemişti.

Bu da öyle ayak üstü bir kokteylde filan söylenmiş bir meslek büyüğünün tavsiyeleri değildi.

Doğan Kitapçılık
adına bana teklif getirmişti, yazdığım her hangi bir şey varsa, basmaya niyetli olduklarını belirtmişti.

Sırf bu konuşma için de Yeşilköy'de bir balıkçıya gidilmişti.

Valla kızı Zeynep Çağlıyor şahidimdir.

Ama bütün bunların önemi yok.

Söylüyorum, o bir baba.

Galiba biraz da dalgın bir baba.

Henüz çıkmamış derlemesinin tanıtımı diyor ya...

Kitap çoktan piyasaya çıkmıştı.

3 gün olmuştu.

Yatak kıyafetiyle boy boy pozlar vermiş olmam meselesine gelince...

Kot pantolon-beyaz bluz ya da siyah askılı elbiselerle genellikle yatağa girmiyorum ben.

Çıplak uyumayı tercih ediyorum.

Ama babalar sinirlenir bu laflara.

Peki, tavşanlı pazen pijamalar giyiyorum Hakkı Baba!

*

Sadece bir şey var, anlayışla karşılayamadığım, o da Doğan Kitapçılık'tan çıkan Altan Öymen'in kitabıyla benimkini karşı karşıya getirmesi...

Absürd ötesi bir olay.

Elmalar ve armutlar Hakkı Devrim...

Toplanırsa ortaya manalı bir sayı çıkmaz!

Bir kere çok büyük bir haksızlık.

Sadece bana değil, bilhassa ona...

Bir Altan Öymen'e bakın, bir de bana...

Ben yılların gazetecisi Öymen'le ne yaş, ne dönem, ne kalem, ne de ustalık olarak kıyaslanmayı hak ediyorum.

Yine de kızmadım size.

Söylüyorum babalara, anlayışım sonsuzdur.

Zaman zaman kızlarını zor durumda bıraksalar da...

HAMİŞ: Kimse Okumazsa Ben Okurum adındaki ‘‘derleme’’min, ikinci imza günü bugün TÜYAP'ta. Saat 16'da. Hakkı Bey sizi de beklerim. Gelin ve şaşırtın beni. Babalar kızlarına destek verir ya, Doğan Kitapçılık standından sonra benim bulunduğum Epsilon'a uğrarsınız. Hem kuyruğa da girmenize gerek yok, ben size torpil yaparım...
Yazarın Tüm Yazıları