Bırakın tutmayın beni!

KİNETİK enerjimde yaşamakta olduğum alışılmadık bir patlama nedeniyle bugün daldan dala konacağım, çekirge gibi sıçrayıp, sivrisinek gibi ısıracağım ve birbiriyle tamamen alakasız konularda fikirlerimi beyan edeceğim.

Fakat bütün bunları yapmadan önce süregitmekte olan Hasan Cemal sorunsalına Türk kamuoyunun dikkatini çekmek istiyorum.

Yıllardır yavaş hareket ettiği için makul eleştiriler alan Hasan Cemal son dönemde hiper aktifleşti.

Speedy Gonzalez gibi oradan oraya koşuşturup duruyor.

Yurtdışındaki tüm ülkeleri gezip gördü, şimdi de Anadolu turnesine çıktı.

Hemen her gün bir başka tuhaf şehirden, İstanbulluların katiyen ilgilenmediği konularda bilgiler veriyor.

Takıntım nedeniyle yazılarını sonuna kadar okumak zorunda olduğumdan, bugünlerde örneğin bir Kayseri'de, bir Diyarbakır'da ne olmuş ne bitmiş, bunları kendi sorunlarımdan daha iyi bilip tanımaya başladım.

Ancak bu meselede görünenin dışında tamamen Babıáli'ye özgü bazı ayak oyunları ve komplolar var.

Onun için asıl yazıma geçmeden önce vicdanı hür, kalbi temiz bir medya çalışanı olarak üzerime düşen vazifeyi yapmam ve gerekli uyarıları tarihe bir dipnot olarak koymam gerekiyor.

İlk uyarı Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'a: Hasan Cemal'in durmadan gezmesinin temelinde, uzun yazı yazmasının önlenmesini önleme amacı vardır. Ben statik haldeyken, genel yayın yönetmenim yazım biraz uzun olunca ‘‘8.5 punto, 8.5 punto’’ diye söylenmeye başlar, harfler puntoya uymayınca da yazıyı keser.

Ama statik olmaktan çıkıp mobil hale gelsem ve çeşitli yerlerden bildirsem, o zaman ‘‘Oraya kadar gitmiş, bari yazısını kesmeyeyim’’ der ve ben de uzun yazımı gazeteye sokmuş olurum. Eski bir genel yayın yönetmeni olarak, genel yayın yönetmenlerinin bu zafiyetini gayet iyi bilen H. Cemal de böyle bir sinsi plan peşinde olabilir. Dikkat et.

İkinci uyarı Hasan Cemal'e: Hasan Baba, acilen geri dön! Her çıkmak istediğin seyahate ‘‘olur git’’ demelerinin altında yatan çok katmanlı semiyotik anlamı artık kavra. Seni gazeteden mümkün olduğunca uzakta tutmak istiyor olabilirler, yeme bunu. Dikkat et!

Milliyet binasında bir 10 gün üst üste kesintisiz dur da bir bak bakalım, ne oluyor ne bitiyor...

* * *

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, hemen her yazısında kendisini aşıyor, her yazısında daha imkánsız konularda daha imkánsız çözümler getirmeye çalışarak hepimizi şaşırtmaya devam ediyor.

Hayatta ‘‘imkánsız’’ diye bir şeyin var olabileceğini kabul edemeyen genel yayın yönetmenimin dünkü yazısı da bu açıdan bir şaheserdi.

‘‘Makul MHP'li’’ kavramı üzerine yazı yazmış genel yayın yönetmenim ve bunun da olabileceğini söylemiş.

Gerçek yaşamda oxymoron'un (bir arada kullanıldığında ortaya saçmalık olarak çıkan iki kelime) var olabileceğini de yazmaya ancak bir genel yayın yönetmeni cesaret edebilirdi zaten.

* * *

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin sürekli sessiz kalarak liderlik yapma tercihinin ne kadar isabetli bir karar olduğu, Çin gezisi sırasında konuşmaya başlamasıyla yeniden anlaşıldı.

Misak-ı Milli sınırları içinde bulunduğunda sürekli susmak, sınır dışına çıkar çıkmaz da hiç durmadan konuşmak gibi bir ádeti var Bahçeli'nin.

Dolayısıyla yapılacak tek şey kalıyor.

Bizim huzur içinde yaşayabilmemiz, ‘‘AB'ye ancak Abdullah Öcalan İmralı'dan Korkut Eken'in hücresine transfer edilirse evet diyebiliriz’’ türünden lafları duymamamız için onun yurtdışına çıkışlarını bir şekilde engellememiz gerekiyor.

Vergi borcu filan yok mudur bunun, derin devlet bir baksın şu işe. Haydi bakayım!

* * *

Dün ‘‘Hastalanırsam beni Başkent Hastanesi'ne emanet ediniz’’ diye yazmış ve bir an önce iyileşmemin tek garantisinin bu olduğunu söylemiştim.

Tüm okuyucularım buna tepki gösterdiler.

Özet olarak, ‘‘Sen iyileşirsen yazı yazamazsın ki, hasta kal’’ mesajları gönderdiler.

Benim hakkımdaki bu sıcak düşünceleriniz için hepinize teşekkür eder, gözlerinizden öperim, canlarım benim!
Yazarın Tüm Yazıları