Genç oyuncuya öğütler

Seyirciden reaksiyon ve alkış almak birçok oyuncu için çok önemlidir.

Hatta, ‘‘Reaksiyonuma girdin!..’’ yani gülmeyi, alkışımı kestin diye aralarında hır çıktığı çok olur. Sırf seyirci beğenisi için sahnede yırtınmak doğru bir oyun tarzı değildir. Ama seyircinin de bir komediye gülmek için geldiğini unutmamak gerekir.

Tiyatro dilinde espriyi (nükteyi) satmak diye bir terim vardır. Yıllanmış birçok kötü oyuncu esprili repliği söylerken sesini yükseltir ya da abartılı jest ve mimikler yapar. Yani seyirciye ‘‘Bakın ben espri yaptım, gülün bakayım!’’ der gibidir. Hatta hızını alamayıp kendi yaptığı espriye kendi gülenleri bile vardır.

Oysa iyi bir oyuncu, komedi oynarken alabildiğine ciddi ve doğaldır. Adeta komedi oynadığından habersiz gibidir. Oyunun gerektirdiği rolün dışında asla komiklik yapmak enayiliğini göstermez.

Bir espriyi satabilmek ancak iyi ayarlanmış tempo ve taymingle mümkündür. Tempo zaman demektir. Oynadığınız karaktere uygun bir çabukluk ya da yavaşlıkta oynamalısınız. Tayming ise zamanlama demektir. Esprili repliği tam zamanında patlatmalısınız. Önce ya da sonradan söylenmiş nükteler hallaç yellenmesi gibi boşa gider.

Konservatuardaki tiyatro derslerimde bunları uygulamalı olarak anlatırdım. Bu anlattıklarıma tiyatro kitaplarında pek rastlanmaz. Bu bilgileri eski büyük oyuncuları gözlemleyerek edindim. Bu oyunculardan biri de farsın, vodvilin kısaca komedinin büyük ustası GAZANFER ÖZCAN'dır.

DELİ

Bu pazar Refik Erduran'ın yazdığı DELİ oyununa gidip Gazanfer Özcan'la hasret giderdim. Karşısındaki oyuncuyu dinlemesi ve aradaki ‘‘Aaa, vay öyle mi?.. Deme!’’ gibi apar sözcükleri bile öyle bir taymingle söylüyor ki o oyuncuya ve de repliklerine ayrı bir önem kazandırıyor. İçimden ‘‘Ah, ne halt ettim de oyuncu olup Gazanfer'le karşılıklı oynamadım şu dar-ı dünyada!’’ diyesim geldi.

Yüce Mevlam acil şifalar versin, eşi Gönül Ülkü rahatsız olduğu için onun rolünü Bedia Ener Öztep oynuyordu. Zor bir roldü. Küçük ayrıntıların dışında rolün üstesinden gelmişti. Diğer genç oyunculara Gazanfer Özcan'la aynı sahneyi paylaştıkları için ne mutlu!..

Mecidiyeköy'deki küçük salon tıklım tıkaç doluydu. Ama biletler 10 milyon, indirimlisi 7.5 milyondu. Sahne üstündeki 15 kişi, sahne gerisindeki en az 5 kişi ve yazar ne yer, ne içer, nasıl geçinir?..

‘‘Aaa, tiyatrolar çok pahalı kardeş!’’ diye mızırdanıp sandalye başına en az 40 milyon ödeyerek kakafonik gıygıylı meyhaneleri dolduranlara duyurulur.

Mecidiyeköy Efe Sanat Merkezi İstanbul: 0.212 212 94 82
Yazarın Tüm Yazıları