Bıyıklı yabancı korktu, banka kredisi küçüldü

GÜNGÖR Uras, konuyu ‘‘Krediler küçülüyor’’ başlığıyla irdeledi.

2002'de bankaların ekonomiye kullandırdığı kredi reel olarak yüzde 22.1, ABD Doları bazında da yüzde 10.8 küçüldü.

2002 yılı sonunda 131 katrilyon lira olan toplam banka mevduatının ancak 31.8 katrilyon liralık bölümü kredi olarak ekonomiye girdi.

Bankaların kredi kullandırmada eli sıkı davrandığı, büyüğünden küçüğüne birçok işadamı tarafından da sıkça dile getiriliyor.

2001 krizinden sonra kredi kullandırmada çok daha titiz davrandıklarını bankacılar da kabul ediyor, ‘‘Krizde en büyük darbeyi biz yedik’’ diyor.

Bir büyük bankanın tepe yöneticisi konuya ilginç bir yaklaşım getiriyor:

‘‘Bazıları biz bankacılara haksızlık ediyor. İnanın biz gerçek anlamda sağlıklı kredi müşterisine kapılarımızı ardına kadar açıyoruz. Ama unutmayın kredi talebinde de büyük düşme var. Bence bunun önemli nedenlerinden biri de, işadamlarının şirketleri için aldığı döviz kredilerini Hazine Bonosu ve devlet tahviline yatırma tavrından vazgeçmeleri oluşturuyor.’’

DÖVİZ KREDİSİYLE BONO

Konuyu biraz daha açmasını istiyorum. Bankacı ayrıntıya giriyor:

‘‘Kriz öncesinde işadamları şirketleri adına döviz´ kredisi alıp, bunu TL'ye çevirip devlet tahvili ve Hazine Bonosu alırdı. Nitekim bu tür gelirler İstanbul Sanayi Odası'nın ‘500 Büyük Sanayi Kuruluşu' raporuna da yansırdı. Krizle birlikte bu eğilim ortadan kalktı. Dalgalı kur ortamında kimse döviz kredisi alıp, bununla TL bazlı yatırım araçlarına yönelmeye cesaret edemiyor. İsterse kendi döviziyle alıyor artık.’’

Bu durum banka kredilerinde gerçekten büyük etki yapmış olabilir mi?

Bankacı yanıtlıyor:

‘‘Bence önemli etkisi var. Tam ölçmek mümkün değil. Ancak bence kimi bankalarda bu tür kredilerin boyutu 400-500 milyon dolara ulaşıyordu.’’

Bankacının dile getirdiği görüşü, bir de piyasa ağzıyla irdeleyelim:

‘‘Bıyıklı yabancı dediğimiz Türk işadamları eskiden bankalardan döviz kredisi alıp, bunu TL'ye çevirip, Hazine Bonosu, devlet tahvili alırdı. Bu ‘sıcak para oyunu'yla iyi de kazanırlardı. Krizde bıyıklı yabancılar çok kaybetti. Hem kaybettiklerinin acısıyla, hem de dalgalı kur korkusuyla bu oyunu bıraktılar.’’

Bankacıyla bu konuyu konuşurken, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda söylediği sözü düşündüm:

‘‘Sıcak para olsa, Irak'la birlikte patlardı.’’

Bu söz, bankacının teziyle örtüşüyor mu, ne dersiniz?

500 bin doları gitti TEGV'le buluştu


FERİT Aysan... Kendini ‘‘Şantiyeci, emekli mühendis’’ olarak tanıtıyor. Oysa, Sezai Türkeş-Feyzi Akkaya'nın (STFA) eski ortaklarından...

Ferit Bey şimdi 70'ini aşmış... Ferit Bey bir gün kendi kendine, ‘‘Bu ülkede çok para kazandım, çocuklarıma güzel gelecek hazırladım. Onlar da rahata erdi. Memleketime bazı hayır işleri de yapmalıyım’’ diye düşünmüş.

Bir vakıf bulmuş. Önüne koydukları projeyi beğenmiş, onlara 500 bin dolar bağışlamış. Aradan zaman geçmiş, proje beklediği gibi yürümemiş.

Sonra Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nı (TEGV) bulmuş. Geçen hafta Bakırköy'de yapımı Ferit Aysan tarafından üstlenen Osmaniye Sağlık Köyü içindeki eğitim parkının temeli atıldı. Maliyeti 1 trilyon lirayı bulacak.

Vakıf Başkanı Cengi Solakoğlu'nun deyimiyle ‘‘bütün seceresini’’ araştırdığı TEGV'e bu parkın işletme gideri için ayrıca 500 bin dolar bağışlamış. Ferit Aysan'ın bu durumu duyan oğlu ve kızı, biriktirdikleri parayı gönderip, ‘‘Tesisin içindeki havuz da bizden olsun’’ demişler.

Ferit Bey şimdi adını taşıyan eğitim parkının şantiyesinden çıkmıyormuş...

Ne mutlu ona...
Yazarın Tüm Yazıları