Altıncı yıl şerefine

‘‘YAZILARI siz yazmıyormuşsunuz, doğru mu?’’

Beş senede bu soruyu kaç kere duyduğumu bilmiyorum. Sayamadım.

Şimdi altıncı yıla girdiğim şu günlerde, yıldönümü şerefine topuna cevap veriyorum.

YAZILARI BEN YAZMIYORUM

Tahmininiz, duyduklarınız doğrudur.

Yalnız bir dakika... Bugünkü yazı hariç tabii. Bugün dedim ki, Hafize Hanım'a, ‘‘Ver bakayım şu kalemi...’’

Hafize
Hanım benim yazıları yazan kadın. Ben tuttum kendisini. İmkánım varken neden tutmayayım?

Hayır, anlamadığım, camı çerçeveyi kime sildirdiğimle kimse ilgilenmezken, yazıları kime yazdırdığım neden dert oluyor?

Kimse ‘‘Halıları kendiniz silmiyormuşsunuz doğru mu?’’ demedi bugüne kadar.

Bakın arkadaşlar!

Benim arabamı Oktay kullanır.

Evimin işini Fadime yapar.

Yazılarımı Hafize yazar.

Bendeniz yan gelir yatarım. Ha bir tek sahneye kendim çıkarım, bir de dizilerde falan kendim oynarım. Gerçi onlar için de adam tutmayı denemedim değil ancak eşi benzeri olmayan bir kadın olduğumdan...

Kardeşim benzer gerçi ama o da ‘‘Ben ‘S' deyip mikrofonu test bile edemem’’ deyince iş başa kaldı. Yoksa bayılırım adam kullanmaya. Düşünebiliyor musunuz, siz yatarken, gezerken, birileri habire sizin için çalışıyor ve maaşlar, yevmiyeler falan da size geliyor. Kim istemez?

***

Şimdi gelelim Hafize Hanım’ı nasıl bulduğuma...

Bundan tam beş yıl önceydi...

Bir gün durduk yerde bana ‘‘Hürriyet'te yazar mısın?’’ dediler. Nedenini bilemiyorum, hani bazı insanlarda ‘‘sinema yüzü’’ olur ya, bende de ‘‘yazar yüzü’’ gördüler herhalde.

Neyse...

Ben cahil cesaretiyle, ‘‘Tabii yazarım’’ dedim.

‘‘Buyur o zaman’’ dediler.

Buyuramadım haliyle. Hayatımda elime kalem almışlığım olmadığından... Yok, yalan olmasın dudağıma çerçeve çekmekte üstüme yoktur. Göz kalemimi de aynaya bakmadan kullanabilirim.

Uzatmayayım, ‘‘Bana biraz müsaade edin’’ dedim ve o arada gazeteye ilan verdim.

‘‘Elinden yazı işi gelen bayan eleman aranıyor.’’

Neden bayan? E, hiç olmazsa köşenin cinsiyeti doğru olsun dedim. Her şey yalan dolan...

Yalnız ilan verirken ne tür yazı istediğimi belirtmemişim. ‘‘Spor’’cusu, ‘‘Ekonomi’’cisi ‘‘Siyaset’’çisi... Doluştular eve. Bir izdiham, bir izdiham. Meğer böyle bir piyasa varmış. ‘‘Daha önce kim için yazdınız’’ diyorum, her biri en az üç isim veriyor. Ayol, hiçbir yazar yazmazmış meğer.

Neyse işte, elemeler falan, Hafize Hanım'ı seçtim. O gün bugündür uyum içinde beraberliğimizi sürdürüyoruz. Ben onun ne yazdığına karışmam, o benim paraları nasıl yediğimi sormaz.

Yalnız bugünlerde birinin dolduruşuna mı geldi ne, biti kanlandı Hafize Hanım'ın.

‘‘Kitap, TV, şu, bu; hepsi bu köşenin getirisi. Onlardan kazandıklarının yarısını isterim’’ diyor. Yoksa gider Hülya Avşar'da saklı yazarlık cevheri oluverirmiş.

Şimdi sizden bir ricam var.

Sakın bana ‘‘Pek güzel yazıyorsun’’ tarzında mektuplar göndermeyin. Bakın ben sözlü olarak aldığım övgülerin hiçbirini iletmiyorum ona. Ama mektupları görüyor maalesef. Aman gözünüzü seveyim, şımartmayın şunu.


MIŞ-MUŞ


Erkeğin ter kokusu kadını rahatlatıyormuş.

E, bayılıp sırtüstü yatmak da bir nevi rahatlamak sayılabilir tabii.

*

Adalet Bakanı, ‘‘Adalet bulamayan mafyaya yönelir’’ demiş.

İdrak tam da... İcraatı göreceğiz bakalım.

*

Çağla Şikel, ‘‘Taş fırın erkeğiyle evlenirim’’ demiş.

Artık ‘‘taş fırın’’dan ne anlıyorsa... ‘‘Taş gibi delikanlı’’ belki de.
Yazarın Tüm Yazıları